bugün

hemen fıkraya gireyim
malum bir ingiliz, bir fransız ve temel hazır beklemektedir. bu fıkrada bunlar bir yerde cin görürler. cin ne istediklerini sorar. dileklerini yerine getirirse onları düzecek, şayet getiremezse onların baska dileklerini yapıp, düzmeden bırakacaktır. fransız altın saray ister cinden, cin hemen yapar ve fransızı oracıkta düzer. ingiliz altın stadyum ister ve cin stadyumuda yapar ingilizi de. daha sonra sıra temele gelir. aynı soru temele sorulur. temel'in ise dileği oldukça güzeldir:
"ossuruğumu tut, kırmızıya boya".
üç japon sırayla uçaktan atlamış, japonlar ölmüş sıra kırılmış. * *
temel uçağa binmiş etrafına bakmış ve ingiliz, alman, japon kod adlı fıkra kahramanlarını göremeyince aşağı inmiş.
genel anlamda 'lazın biri' diye alınan fıkra girişimin komik olmaması veya anlatıcının batırması durumundaki fıkra çeşidi.
bi ingiliz, bi danimarkalı, bi de temel uçağa binmiş.

temel danimarkalı'ya demiş ki: - sen yenisin galiba?
okunduğu veya dinlendiği zaman ilk anda komik gibi gelen, fakat kısacık bir süre içerisinde iğrençliği ortaya çıkan fıkralardır.

temel bir gün Fadime'yi arayıp "Fadime, bu akşam bizim eve gel. evde kimse olmayacak." der.
fadime, akşam eve gelir. kapıyı çalar, çalar ama kimse açmaz.

örnektede görüldüğü üzre, bu fıkraların pek de gülünecek yanı yoktur.
yaran fıkraların tam tersi fıkralardır.
okula aniden müfettiş gelir ve 1. sınıflardan birine girer, bir öğrenciyi ayağa kaldırır.
-oğlum aklına gelen ilk tek heceli kelimeyi söyle
+tik
-aferin yavrum adın ne ?
+tüleyman
hala bunları yaran fıkralar a hangi mantıkla yazarlar akıl almaz.

--spoiler--
karadenizde tsunami olmuş
temel'e sormuşlar;
-temel bey karadenizi tsunami vurdu neler söyleyeceksiniz
+valla tsunamiyi bilmem ama rusunami fena vurdu.
--spoiler--

öeh be bu ne lan. hala buna gülen varsa pes diyorum...
* *
anlatanı kendinden soğutan fıkralardır.
misal;
temelle dursun kazı yapmış, kaz ölmüş.
bundan çok adamı gıcık eden bundan çok iğrenç bir fıkra olamaz sanırım.

Adamın biri arabasıyla yolda gidiyormuş.. derken tam bi manastirin ordan gecerken araba arizalanmiş. adam ugraşmiş etmiş ama bakmiş ki olmayacak, hava da karariyor, gidip manastirin kapisini çalmiş:

- Afedersiniz... ben burdan geçiyordum ve arabam arizalandi. gidebilicegim hiçbir yer yok geceyi burda geçirebilir miyim?

Rahipler memnuniyetle adami içeri almişlar, ona yemek vermişler hatta arabasini da tamir etmişler.. derken uyku vakti gelmiş... adam tam uykuya dalicagi sirada, koridordan gelen cok tuhaf bi ugultuyla irkilmiş birkac dakika sonra ugultu kesilmiş ve adam uyumuş.. sabah uyanir uyanmaz rahiplere "o ses ne sesiydi?"diye sormuş,rahipler "ne oldugunu sana soyleyemeyiz, cunku sen bi rahip değilsin." demişler.. adam biraz bozulmuş ama yine de rahiplere teşekkur etmiş, arabasina atlamiş yoluna devam etmiş...

Aradan birkac yil geçmiş.adam yine arabasiyla ayni yoldan gecerken yine arabasi tam manastirin orda bozulmuş... adam yine kapiyi calmiş, rahipler adami iceri almişlar arabasina bakmişlar,ve gece olup da adam yatinca yine koridordan ayni tuhaf ses gelmez mi. " bunu mutlaka ogrenmeliyim"diye sabahi zor etmiş, sabah rahiplere sordugunda rahipler yine ayni cevabi
vermişler: " Sana soyleyemeyiz, cunku sen bir rahip değilsin."

Adam bunun uzerine "pekala...."demiş.. "bakin o sesin ne oldugunu ogrenmek icin deli oluyorum...bana soylemenizin tek yolu benim bi rahip olmamsa, tamam olucam... bunun icin ne yapmam gerekiyor?" Rahiplerden biri cevap vermiş:

"Bunun için dunyayi baştan sona geziceksin, yeryuzunun tamaminda kac sim tanesi ve kac kum tanesi oldugunu bulucaksin.... buraya donup bize soyledigin zaman sen de artik bizdensin."

Adam kafaya koymuş bi kere o ugultunun ne oldugunu ogrenicek .. yola duşmuş, 45 sene boyunca dunyayi gezmiş dolaşmiş gorevini tamamlamiş, ve manastira geri donup kapiyi calmiş. rahiplerden biri kapiyi acinca adam hemen içeri dalmiş:

"Beni hatirladiniz di mi.. o sesin ne oldugunu bana soylemeniz icin butun dunyayi dolaştim, butun sim tanelerini ve kum tanelerini tek tek saydim...
işte istediginiz sayilar: dunyada 145.236.284.232 sim tanesi, 231.281.219.999.129.382 kum tanesi var."

Rahipler "BRAVO..!!"demişler.. "Artik sen de bizdensin... gel bakalim şimdi seni o sesin kaynagina goturucez..." ve adami koridordan gecirip tahta bi kapinin onune getirmişler...baş rahip "işte ses burdan gelir" demiş... adam kapiyi acmak istemiş ama kilitliymiş,"anahtari verir misiniz?"demiş, baş rahip ona anahtari vermiş... adam kapiyi acip iceri girmiş,karşisina bu kez taştan bir kapi cikmiş.. o da kilitliymiş, adam onun da anahtarini istemiş, kapiyi acmiş, iceri girince bu kez karşisina yakut renkli bir kapi cikmiş.. o da kilitliymiş,
Adam baş rahipten anahtari almiş, iceri girmiş, bu kez de karşisina zumrut kapli bi kapi,çikmiş, adam onun da anahtarini istemiş iceri girmiş derken adam bu şekilde tam 15 tane degişik kapilardan gecmiş, en sonunda karşisina altin renkli bi kapi cikmiş..baş rahip adama o kapinin anahtarini verirken "işte son kapinin anahtari...."demiş... adam kilidi acmiş, iceri girmiş... ve en sonunda o tuhaf sesin kaynagi olarak karşisina ......çıkmış . ne ciktigini malesef size soyleyemem, cunku siz bir rahip değilsiniz.

alıntıdır.
birinci anlamda iğrenç bir fıkradır. bu yaşıma geldim böyle iğrenç bir fıkra duymadım henüz.

mevcudu 40 olan bir ilkokul sınıfı. tenefüs zili çalmış. hava soğuk, dışarı çıkamayan çocukların aklına bir cinlik gelmiş. her biri masaya balgamını atacak, bir sonraki de öncekinin balgamını alıp kendininkiyle yoğurup atacak. yani her öğrenci öncekilerinin balgamını yalayıp kendisinkiyle birlikte tükürecek. derken son öğrenciye sıra gelmiş. talihsiz öğrenci 39 kişinin balgamını almış, çalkalamış çalkalamış derken zil çalmış öğretmen girmiş sınıfa. * öğretmenden korkan çocuk tükürememiş ve yutmuş.
bir örneği var ki gerçekten öyle böyle değil.

adamın biri doktora gitmiş "doktor bey boynumu şöyle yana doğru eğince boyun damarlarım çok fena atıyor" demiş.

doktor da "atmaması lazım ya" demiş.

adam "peki" deyip çıkmış ve at maması aramaya koyulmuş.

bu kadar. var mı bundan beteri? *
delinin biri berbere gitmiş, saçlarının üst kısmını kestirip kenarları bıraktırmış. sonra da berberden kestiği kısma biraz köz koymasını istemiş. sonra da pantolonunu indirip berbere 'çek bakayım duman geliyo mu?' demiş.

amk sizin.
iki domates karşıdan karşıya geçiyormuş
- Dikkat et araba geliyor. Pırt
+ Hani nerede. Pırt
temel eczanede ise baslamis. biri gelmis ve bocek ilaci demis. temel de -boceginizin nesi var demis..
höhh.
- elime kıymık battı !
+ kafanı mı kaşıdın ?
temel bir bara girmiş bakmış içerde alman, ingiliz, fransız oturuyor. demiş ki; ula yine mi siz!
adamın birisi donmuş karısı atlet.
yarmayan fıkralardır.
Eğitmen doktor senenin ilk günü tıp fakultesi ögrencilerini etrafına toplamıs, bir kadavranın başında derse başlamıs.
Bakın arkadaslar, tüm doktorluk hayatınızda önem vermeniz gereken iki nokta vardır:
Birincisi; kesinlikle ve kesinlikle iğrenmeyeceksiniz der ve parmağını kadavranın kıçına soktuktan sonra ağzına sokar!
Sonra da ögrencilere dönüp, haydi bakalım aynısını yapın der.
Ögrenciler sırayla aynı hareketi tekrarlarlar.
Bu arada kusanlar ve hatta bayılanlar olur.
Bitince eğitmen doktor konuşmasına devam eder:
ikinci önemli nokta ise DiKKAT dir der..
Ben biraz önce kadavranın kıçına işaret parmağımı, ağzıma ise orta parmağımı sokmuştum ....."
şaka-i şakşakiye: yeniçeri'lerden birisi, günün birinde o günün koşullarına göre kötü bir şaka yapmış. ("bizüm devletü de allah'tan osman kurmuş. ya bizüm keçecilerün sidüklü salih kuraydu halımız nice olurdu?" dediği rivayet edilir.) elbette o dönemde de kötü esprilere gülenler varmış, ama müşkî sevilen bir zat olduğundan, şakayı beğenmeyenler de ayıp olmasın diye gülmüş; "kanka süpersin yhaaa" demişler. yalandan gülen bu kişilere halk arasında "şakşakçı" denmiş. olay, bir süre sonra padişahın kullağına da gitmiş. padişah da durur mu? yapıştırmış cevabı: "asıverün topunu". kötü şakasının ardından müşkî*, şakaya gülenler ve şakşakçılar, kocaman bir çınar ağacına asılmışlar. bu yüzden bu olaya "şaka-i şakşakiye" denmiş.*
Adam kendisi için aldığı Viagraların papağanı tarafından yutulmuş olduğunu

farkeder. Papağanı ateş basmıştır. Adam sinirlenerek ateşi düşsün, soğusun

diye buzluğa atar papağanı. 4 saat sonra buzluğu açıp papağana bakan adam,

papağanın hala ter içinde olduğunu görür ve şaşırır.

- Ne oldu sana? Niye terledin? Saatlerdir buzluktasın...

- Lan bu donmuş tavukların, donmuş bacaklarını hiç ayırmaya çalıştın mı sen?
Temel bigün uçağa binmiş. Uçakta ingiliz fransız bir de alman varmış. Son anda alman olanın işi çıkmış uçaktan inmiş, fıkrayı iptal etmişler.
iki kadın sessizce oturuyormuş.
güncel Önemli Başlıklar