bugün

Bazen o kadar büyük bir neden çığlığı geliyor ki içimden, boğazımda düğüm düğüm kalıyor.. Gözyaşı oluyor doya doya ağlamak istiyorum ama kimseyi üzmemeliyim diyerek yüzüme tekrar o gülümsemeyi yerleştiriyorum. Hoş anlatsam da anlamıyor ki zaten kimse...
Kaç yıldır aralıksız geceli gündüzlü çalışıyorum. Para kazanayım ailemin borçlarına destek olayım dedim didindim durdum yıllardır.. Tam borçlar bitti artık kendi kariyerime hayatıma odaklanabilirim, birikim yaparım kendime harcarım sonunda rahat rahat dediğim noktada... Bir telefon ve sil baştan her şey... Borçlanmamak için o kadar dikkat eden ben boyumu aşan kredilerin altında eziliyorum şimdi. Hemde yıllardır tek bir an abiliğini görmediğim abim yüzünden. Ben annem ve babam üzülmesin diye çabalarken onların bile benim boğuluşumu görmemeleri çok yıpratıyor beni..
Tek ihtiyacım olan birisinin bana sarılıp yeter bak sen çok yalnız kaldın bu olaylarda farkındayım ama artık, ben yanındayım beraberiz her şeyde demesi... Benim ne hissettiğimi gerçekten umursayan, gerçekten merak eden anlayan birisine sarılıp hüngür hüngür ağlayabilmek istiyorum sadece..
Hayatımı s2yim, benim elimde olmayan şeyler yüzünden bana fatura kesenleri s2yim, yaşamın zorluğunu s2yim, çıkarken bana gelcen mi diye sorulmuş da bende he demişim gibi yaşattıklarını s2yim, alayını s2yim.
Dudaklarımı yiyorum ve iyice tipsiz bir hâl aldım.
Dudaklarım ayın yüzeyi gibi kreter çukuru dolu..
Galiba rahat 4-5 senedir dudaklarımı yiyorum. Bu illete nerden başladım bilmiyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum ki babama ne zaman bişeyler anlatsam veya onu gözlemlesem eliyle çenesini tutarak dudaklarının içini ısırırken görürdüm. Aklımda bu görüntüsünün çok fazla kopyası var. Bunun bişeyleri çok fazla düşünen insanlarda bir dışa vurum belirtisi olarak görüyorum. Soyut bir sıkıntının dışarıdan ufak bir görüntüsü gibi. Bilemiyorum.
Farklı zamanlarda farklı sebeplerden dudaklarımı farketmeden yediğim çok oldu. Artık o kadar benden bi hareket olmuş ki en önemli işlerin arasında bile yine kendimi bu şekilde yakalıyorum. Neden diye düşündüğümde bunun net bi sebebi oluşmuyor kafamda.
Büyük bi olay olmasına gerek görmüyorum. En ufak aklıma takılan bi şey de bunu körüklüyor..

Bir şeyleri düşünmemek için türlü yöntemler deniyorum. Bu bir şeyler bazen beni gerçekten üzen şeyler olurken bazen de geçmişteki bir olay, gelecekten bir beklenti, en ufak kırıcı bir söz, özlem duyduğum bir insan olabiliyor.
Tüm bunlar olurken içimde giderek benimle büyüyen bir boşluğun varlığı da beni düşündürüyor. Kendimi çoğu zaman gülerken bulsam da bu boşluk muhakkak bana kendini hatırlatıyor. Yerini doldurmaya çalıştığım şeyler sadece günü kurtarıyor. Ya da haftayı..
Sonrası? Yine aynı durum.

Bu boşluk bende her şeyi uçta yaşamama da sebep oluyor. Sevdiğim şeyleri çok sevmek,alıştıklarımdan vazgeçememek, üzüldüğüm şeyleri büyütmek, bazı şeyleri takıntı haline getirmek gibi.
Kendime tahammül etmekte zorlanırken bi başkasından bunu beklemem de giderek zorlaşıyor haliyle..

bu başlığın bir işe yaramadığını bilsem de dönüp arada kendime bi bakmak için yazmak mantıklı geldi.
yazmaya devam, ancak ne zaman yazar olacağım bilmiyorum, bilgi verende yok, "şuan tek hedefim yazar olmak." umarım olurum.
şimdi derdimizi tasamızi burda anlatırız internette yayılir gerek yok insanları üzmeye.
Arkadaşlar cidden aşk acınız o kadar saçma geliyor ki, hayır duyar kasmıcam kıskanıyorum sadece keske ben de böyle şeylerle uğraşsam lükse bak acı olarak aşk acısı çekiyorlar.
“Annemi özledim. Özlemi anniyorum. Anlıyorum. Zenit bana ne söylediydi, hatırlanamıyor. Kurumlar ve kuramlar beni anneme üzüyor. Bende şiir yazabilme kaabiliyeti varmış, öyle söylüyorlar. Ne dediğimi bilmemek istiyorum. Hakkımı aramamak istiyorum. Boş başıma dolaşmak istiyorum. Sosyalleşmek istememek gibi bir hak tanınmak istendiriliyorduğum. Sahipsizim. Sonra sokokta dolaşırken her şeyi rasyonalize etmek durumunda kalıyorum. Bazı kediler rasyonalize olmak istemiyorlar. Annem rasyonel ne demek, ağlamıyor. Kendimi bana bırakmak istiyorum. Annemi özlediğim için kızlardan uzak duruyorum. Kızlar bana yaklaşmakda zorluk çekiyorlar. Köfteci de öyle. O da bana yaklaşmakda zorluk çekiyor. Canım akşamları daha çok sıkılıyor. Annem daha çok. Akşamları hava siyah oluyor. Havaya bakıyorum. Hava bana bakıyor. Bana salık verilecek sevgiliyi doğrudan reddetmek durumundayım. Kızlar bana önem vermemek konusunda tutarlılar. Köfteci de öyle. O da bana önem vermemek konusunda tutarlı. Annemi özleyince, annem yok ya hani, böylece Hayati'ye bakıp, Hayati'ye bakıyorum işte. Yani şey oluyor. Hayati benim hayatımda etkili bir yere sahipmiş ben de hani Hayati'ye bakıyorum ya, hah, işte Hayati'nin yani şey. Sonra dışarı bakınca bir küçük irrasyonel kedi görüyorum. Kedi bana aç aç bakıyor. ben ona artık annemi özlediğim için konuşmakmak istemediğimi ancak rasyonel anne kedisiyle gidip gitmesini işte istedim. Kedi bana bakıp gitti. Ben gece korkunca istemediğim kitaplar okuyup anlamadığım annelere saygı duyuyorum. Ataya saygı hamurumun içinde varmış. Benim hamurum orda. Annem beni sevip özler. Ben de böylece yalnızken annemi düşünüp irrasyonel kedi gibi annemin peşinden gidemem. Sonra annemi de rasyo… Neyse...”

En az bu şiir kadar kafam karışık. kimi özledim, bilmiyorum. irrasyonel özlem, irrasyonel ben, irrasyonel ah muhsin ünlü şiirleri.
Ara ara gelen ataklar hariç gayet mutluyum, şimdi Beşiktaş'a yalnız başıma icmeye gidiyorum. Deniz havasi, bira, müzik ve senin hayalin. Bir insan ac gözlü değilse daha fazla ne isteyebilir ki? Bir düşünelim, ben olsam yanımda olmani isterdim herhalde daha fazlasi bu olurdu.
zorunluluktan giyip, kötü olduğunu bildiğim bir elbise gibi yakışıksızım şu sıralar. benliğim ve bedenim birbirine uymuyor. beynim başımın üstünden atlayıp gidiverecek sanki, öyle sıkılmış ve ağrılıyım.
insanlara iyi gelme çabamın karşılığını isteklerimin gerçekleşmesiyle aldım ama ne istediğimi bilmiyormuşum. isteğimin bana getirecek olduğu zorluğu görüp kaçtım. çok mahçup hissediyorum, hatta utanmış.
razı gelsem de, kabul etsem de pişman olacağım.
bencillik yaptım belki. belki kaderim bu. düşünceler yine yük oldu üstüme.

yanımda birileri olsa rahatlayacak gibiyim. oyalanmak için de kimsenin rahatını bozamam, bariz bir bencillik bu.
şimdi Kefaretimi birilerine koşulsuz sarılarak mı ödesem yoksa birilerinin reddedip birilerinin 'kalıbını bastığı gibi' kötü mü olsam kararsızım.
Koray candemir'in tam kış aylarında dinlenecek şarkısı.
zaten yazarken yapıyorum bunu sözlükte.
Şu son iki gündür hayattan hiç zevk almıyorum. Yemek yemek zorunda kalmamak için duşa girip yatıcam.
dökemem yok çünkü, içinde bir şey tutmak enayiliktir.
keyif almıyorum.

para ve kariyer sıkıntım yok, yaşam şartlarım normal bir insandan katlarca daha yüksek, bunları hava atmak yada basit ilkel dürtülerinizi uyandırmak için söylemiyorum. sadece çoğunuzun hayatının merkezine koyup ulaşınca mutlu ve sonsuz huzura ereceğini sandığı şeylerin aslında bi boka yaramadığını belirtmek istiyorum.

ayrıca gerçekten huzura ve keyif almaya nasıl ulaşılır, bu durum nasıl elde edilir onun hakkında da ufak bir bilgim yok.

teşekkürler.
Çok sıkılıyorum, çok bunalıyorum.
görsel
seni sevmeyi beceremedim, özür dilerim.

küçük şeyler için bir özür yeterken, suskunlukmuş karşılığı büyük günahların,
ve biliyor musun?
bir mendil değilmiş gözyaşların sığınağı, yaşsız ağlayanların,
hangi matemi tutar, hangi mevlüdü okuturum şimdi,
hiçbir yas karşılığı olmazmış, nedensiz kayıpların,
ben seni sevmeyi beceremedim. özür dilerim.

ben sadece seni düşündüğümde bir sigara içerim,
bundandır artık adedini aklımda tutamıyorum kaç taneyi bulduğumu,

sonra hemen önümdeki televizyondan bir ses duydum,
yine bir keman,
anlattığı katledilenler, çokca hüzünlü,
bilirsin ben çok severim kemanı,
sanki her tınısında, canladırırıverir seni gözümün önünde,
sanki kapının önündesin şu an, bana bakıyorsun, gülüyorsun.
ve tam şu an. gözlerim yaşarıyor yazarken,
umursamıyorum kafiyeyi işte, seviyorum ben.
gözlerimi kapatıp yutkunuyorum,
unutamıyorum işte, seni, kokunu ve hatıranı.
ben seni sevmeyi beceremedim, özür dilerim.

sana bakamadıkça böyle daha çok hayalini kuruyorum artık,
artık, düşlerimden kalan artıklarla yaşıyorum,
bu imtihan bana ağır, midem boş, ve çizgi çizgi gözaltlarım.
siyah noktalarım, artmış, çıkartan yok ki dizlerine yatırıp,
gülüşün de, sinirin de öyle güzeldi ki düşününce,
keşke elimden tutsaydın bir de çelme takıp düşürünce,
ama haklısın,
ben seni sevmeyi beceremedim, özür dilerim.

nokta koyamaz oldum hiçbir hayalime,
artık ben onları değil, onlar beni kuruyorlar,
ama sen hiç korkma, ben yanındayım, ben ve ben, bak, seni koruyorlar,
ağzından çıkmayan her kelimeyi duyuyorlar,
kalbimin içine koymak için seni,
yüreğimi oyuyorlar,
seni sevmeyi beceremedim, özür dilerim.

anlatabilsem gerçekten içimdekileri,
gerçekten anlayabilir misin beni bilmiyorum,
çıkarıp göstersem sana düşlerimi,
görebilecek misin, kör mü oldun yoksa bana bilmiyorum,
içimdeki çocuk, ağlarsa bir gece adını haykırarak,
duyar mısın, uzatır mısın ellerini, yoksa sağır mı oldun bilmiyorum,
olan tüm kötü şeyleri bana mal et tamam,
ben seni sevmeyi beceremedim, özür dilerim.

o kadar kötü ki, yazdıklarımı görmüyorsun,
görsen de cevaplamıyorsun zaten,
ama aslında ben gururlu adamım, billahi öyle,
ama iş sana gelince, bir tanrı gibi oynatıyorsun beni parmaklarında,
her parmağından ayrı ayrı öpsem de.
işte olmayacak ya, olmuyor işte.
ben seni sevmeyi beceremedim, özür dilerim.

eğer becerseydim, yanımda yatıyor olurdun,
eğer becerseydim, ayakların üşüdüğünde bir çorap aramazdın geçirecek,
eğer becerseydim, bana bu kadar sigara içirmezdin,
eğer becerseydim, beraber filmler izlerdik, sen ağlardın, ben ağlamamaya çalışırdım,
eğer becerseydim, ben seninle hayvanları okşamaya giderdim, döndüğümüzde satranç oynardık,
eğer becerseydim, almila belki de anne demişti bile şimdiye,
eğer becerseydim, geceleri ilk günümüzün huzuruyla uyurdun her gece,
eğer becerseydim, alnının kokusunu alır, ömrümü uzatırdım,
eğer becerseydim, dünyanın en mutlu kadını olurdun..

beceremedim işte.
Artık daha az stresliyim.
Kötü gelişen olaylar bana mutluluk vermeye başladı.
Durduk yere gülmelerim arttı...
Bok gibiyim. Herkese bir yalanı pazarladım. Herkese. Aslında bu kadar rahat ve duygusuz değilim, aslında zora düşen bütün insanlara yardım eden o kahraman ben değilim. Kendi kafamın içerisinden geçen şeyleri ben bile anlamıyorum. Kendim de dahil bir yalana aşık ettim herkesi. Pişmanlıklarla doluyum aslında. Bu yönden kendimi sokak lambasına benzetiyorum, gecenin karanlığı beni sarmalamış ama ben kendimi aydınlatamasam da çevreye yalancı bir ışık yayıyorum. Aslında şuan daha mantıklı buldum bu olayı, çünkü yalancı ışık saçmak sadece bana özel değil. Her sokak lambası güneşin bir sahtesi değil midir zaten? Neyse, umarım gecenizi aydınlatan şey sokak lambaları değil de; güneş ve yıldızlardır. Çünkü bir yalana inanan insan; kendine yalan söylemiştir en başta.
içimi dökeyim 2015 yılında muhteşem bir insanla sevgili oldum. ikimizde kayseriliydik birimiz ankarada birimiz istanbulda yaşıyorduk: sosyal medya üzerinden tanısıp tesadüfler silsilesi birbirini kovalamıstı bu insanı ilk görüşüm 22 haziran 2016 yılında yaz tatilinde ikimizinde kayseride bulunması ile gerçekleşti. Ve 5 6 gün sürdü ardından tekrardan o ankaraya ben istanbula, e bir kere gördü sevdi gönül diyip onun için her ay ankaraya gidiyordum, hakkınıda yiyemem sanırım dünyanın en güzel seven insanıydı 2 ay öncesine kadar. Bana unutulmaz dogum gunu süprizleri yaptı. hatta 2017 agustos ayı hayatımın en güzel ayıydı önce dogum gunumden bir kaç gün sonra gene ankaraya onun yanına gidişim ve kardesi ve kardesinin arkadasıyla bana parkta yaptıkları süpriz. Ardından 2 hafta sonra kurban bayramında kayseride gene 2 gun üst üste görmek gerçektende hayatımın en güzel ayı olarak kılıyordu agustos 2017 yi sonrasında bu tanıdıgım en güzel insan hiç beklemedigim şekilde benden sogudugunu artık sevmedigini söyledi. ankaraya gittim neler oldugunu sordum ilşkimizin zorluklarından ve geçtigimiz yollardan bahsettim. normalde benı yolcu ederken hıckıra hıckıra aglayan bu insan benım onun karsısındaki feryatlarıma duyarsız kalıyordu sonrasında zor bir döneme girdim tam düzeliyorum derken arada sırada arayıp seni sevmiyorum ama sana hala değer veriyorum ilk sevgilimdin seni hiç bir zaman unutmuycam diyişleri de alışma sürecimi uzatıyordu sonrasında geçenlerde yeni bir sevgilisi oldugunu ögrendim ve çok şaşırdım 3 senede bir tane erkekle muhabbetine birşeyine denk gelmedigim insan için bunu ögrenmek zor olmustu. uzun bir mesaj attım tebrik mesajı yaşanan anılara zorluklara bu kadar çabuk yapılan saygısızlıkla ilgili ve akabinde beni araması sonucu bana ihtiyacı oldugunu ona iyi geldigimi söyledi ilginç bana yakısmaz demem üzerine attıgı ss de cocuga sürekli benden bahsettigini gördüm çok ilginç değil mi hem ayrılıyorsun hem unutmak için sevgili yaptıgını diyorsun hem bana ihtiyacın oldugunu söylüyorsun. gerçekten zor zamanlar arkadaslar heleki emek verdiysen zorluklar çektiysen cok daha zor. sanırım bu dünyada güvenmemek gerekiyormus öyle bir insandı ki sanırım dünyanın en temiz insanı dedirtiyordu içimi döküşümü bir yazarımızın şu güzel sözüyle sonlandırayım.

nankördür insanoğlu bilmez fendini kime iyilik ettiysen sakın ondan kendini.
üniversiteyi bıraktığımdan beri yolunda giden hiçbir şey yok. karamsarlıktan kurtulayım derken dipte sonda buldum kendimi. şehir beni istemiyor bilakis. kurtulacağım; şehirden, çevreden, senden...
Senden nefret bile etmek istemiyorum. Ayrıca sarhoş değilim.
Ama sen bir pisliksin. Öl. Öl. Öl.
Çok yorgun hissediyorum. Her şey o kadar anlamsız ki anlamsızlıklara anlamlar yüklenmeye çalışmak insanı acayip yoruyor.
içim bile kalmadı.
Kabullenemiyorum, toparlanamıyorum.
Niye böyle oldu?
Neden bizim başımıza geldi diye sorgulamıyorum.
Olanı engelleyemem.
Canım çok yanıyor, her nefes aldığımda şuramda bir ağrı batıyor.*