bugün

şiddet, taciz vesaire diye kategorize etmenin doğru olduğunu düşünmüyorum.

çocuk denilen canlı o kadar hassas ki bazen bir göz hareketi, ufak bir mimik bile travmaya yol açar. bu konuda freud'un babasıyla yaşadığı bir olay vardır. ırkçılığın yükseldiği dönemlerde babasıyla sokakta yürürken yahudi oldukları için yoldan geçen bir adam, babasına kaldırımdan yürümeye hakkı olmadığını söyler ve freud'un babası da kaldırımdan iner. o an o küçük çocuğun aklına kazınmıştır ve freud yıllar sonra dahi bu anıyı anlatır. güçlü baba figürü yıkılmıştır.

goethe'nin "insan kendini yalnızca insanda tanır" sözünden yola çıkalım. tıpkı lacan'ın ötekisi gibi. çocuk da kendisini bakıcısında, çoğu zaman annedir bu kişi, tanır. annenin bakışları üzerine sevilmeye değer biri olup olmadığına karar verir. ilgisiz, sevgisiz bir anne ona hiçbir şekilde kötü davranmasa bile yavrusunun ruhunu sakatlar. dokunulmayan, sevilmeyen bebeklerin öldüğünü kanıtlayan deneyler vardır mesela. ilgisiz bir anne, çoğu zaman çocuğunu döven bir zalimden daha zararlıdır.

şiddetin alt metnine girmek dahi istemiyorum. savunmasız bir çocuğa bunu yapanlar hakkında konuşmak içimi acıtıyor. ne yazık ki hayat herkese eşit değil. bazılarını daha çocukken kırıp döküyor. umarım yaralarınızı sararsınız ve hayat sizden esirgediği sevgiyi bir gün karşınıza çıkarır.