bugün

adaletin önemli kademelerinde üstün hizmetler veren biri olarak tanınan ivan ilyiç'in, rahatsızlığı sebebiyle ölüm gerçeğine gün be gün yakınlaşmasına ve bu yollada insanın aczine vurgu yapılan romanı. ayrıca 1917 Rus Ekim devrimi'nden gelen sosyo-realist tavrı da; ilyiç'in aldığı maaşın yetersizliğine yapılan vurguyla anlamak mümkündür.
(bkz: socrates in savunması) ile birlikte okunmasıyla daha iyi analiz edileceğini düsündügüm insanın hayatını sorgulamasını saglayacak muhtesem eser.
uçurumun kıyısında iç hesaplaşma demişler kitap için çok da haklılar. Kitabın arka kapağında ise şöyle der:
kendi zümresinin dar sınırları içinde, gerçek hayatı yaşadığı sanısıyla sürüklenip giden ivan ilyiç, görünürdeki gibi mutlu, pürüzsüz yaşantının düzenini bozan beklenmedik bir ziyaretçiyle sarsılır: Kapıyı çalan ölümdür. Ona hayatı üzerinde düşünme fırsatı vermek ister gibi, dünyasından adım adım alır ölümün eli.
hayatını yaşarken seçtiği hedeflerin, isteklerin ölüm zamanında yanlış istekler olduğunu fark eden zeki bir adamın, edindiği farkındalığın acısıyla haykırarak, acı içinde ölümünü anlatan eserdir. tolstoy' un ölüme bakışını gösterir.
Çizgi film karakterlerinin yüzünde oluşan bir yeşil vardır kusmak üzere olduklarında belirir.Evet hep o yeşil kafamda beliriveriyor bu roman aklıma gelince.çünkü kanserini yanlızlığını sanki o renk anlatıyor.

--spoiler--
Gaius bir insandır. insanlar ölümlü olduklarına göre Gaius da ölümlüdür.
--spoiler--
Hayatını çevresindekilere havalı ve üstün görünmeye, caka satmaya adamış bir adamın ölüm geldiğinde yaptıklarının, yani hayatını şekillendirdiği sahteliklerin ve yapmacıklıkların ne kadar anlamsız olduğunu fark ettiği öykü. Geçmişi düşündüğünde sadece çocukluk anılarının mutluluk vermesi de yapılan içtenlik vurgusunu ortaya koymaktadır.

Belki çok klişe olacak ama "toplumun ne istediğini siktir et sen ne istiyorsan, yanı gerçekten neyi arzuluyorsan onu yap zira ölüm geldiğinde onlar için değil kendin için yaşadığını anlayacaksın" şeklinde ana fikrini özetleyebileceğimiz* tolstoy eseri.
O bi fransiz futbolcu. O bi kisi ve zengin birisi.
Tolstoy un kısa romanlarından biri. Menfaatin bittiği yerde manevi vahşetin başladığını bizlere gösteren mükemmel romanlar arasında. Kısaca; insana ne karısı, ne evlatları, ne makamı fayda vermez ölüm döşeğinde. ibretlik bir roman.
ivan ilyiç'in körbağırsak ve böbrek hastalıkları,günümüzün tümör-kanser hastalıklarına benzer acılar ve ilerlemeler göstermektedir.fiziki olarak düşüşü,bu düşüşün getirdiği ruhsal yaralar,çevresindekilerin ne yapacağını bilmez ve bazen sorumsuz tavırları,hepsinden önemlisi de sonucu kesin olan hastalığı yaşamanın acısı.

çaresizliği ve en büyük çaresizlik olan ölümü beklemeyi anlatan,güzel bir tolstoy eseri.
henüz okumaya fırsat bulamadığım tolstoy eseri. nedense ön yargılıyım bu kitaba karşı.
tam anlamıyla bir başyapıttır. o incecik kitabın içinde ölüm döşeğindeki bir adamın acizliğini sonuna kadar hissedebilirsiniz.
"Yanlış! Ne için yaşamışsan ve ne için yaşamaktaysan , hepsi, senden yaşamla ölüm gerçeğini saklayan yalanlar. Hepsi yanlış, aldatmaca..." Aldığınız nefes dahi ölüm için değil mi? A dostlar!
ölüm karşısındaki çaresizliğimizi ve yalnızlığımızı özetler gibi bu roman. her aklımıza geldiğinde ötelediğimiz düşünmek istemediğimiz o soğuk gerçeğin hikayesi.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Zihninde uçuşan bu anıları, hastalığının nasıl başlayıp ilerlediğine ilişkin bir başka anı dizisi izliyordu. Zaman olarak ne kadar geriye giderse, anıları da o kadar canlı, güçlü oluyordu. Aslında geriye gittikçe hayatın içindeki iyiler de, hayatın kendisi de o kadar güzel, o kadar dolu dolu oluyor ve bunlar sürekli birbirine karışıyordu. ''Acıların zaman içinde gitgide artması gibi, hayat da bütün olarak hep daha kötüye gidiyor,'' diye düşünüyordu. Çok gerilerde, hayatının başlangıç dönemlerindeki aydınlık nokta gitgide kararıyor, zaman içinde artan bir hızla sürüyordu bu kararma. ''Ölüme olan uzaklığın karesiyle ters orantılı bir hızla,'' diye düşündü ve artan bir hızla aşağı düşen bir taş imgesi yüreğine saplanır gibi oldu. Hayat gitgide artan acılar demek; artan bir hızla en dibe, en korkunç acılara doğru uçmak demekti. ''işte ben de uçuyorum...''

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kitap, Yalnızlığın son deminde yorgun bir adamın, ölümü kabullenemeyişi ve gerçeğin tam olarak zorla kabullendirişi arasında sonsuzluk evrenine merhaba diyen ivan ilyiç'in ölüme karşı ilk hissiyatına ve tesirine yer veriyor. Bir çırpıda bitirilebilecek 85 sayfalık bir roman. Tavsiye edilir.
Ölümün birey üzerindeki etkilerini, itiraf etmemiş olsak da içimizdeki gerçeklerle açığa çıkartan bir kitaptır ivan ilyiç'in ölümü. Bir hastalığı derste işlerken mesela insan, daima bu hastalığın kendisi dışındaki bir insanın başına geleceğini düşünür. Ölümü de öyle. Ölecek olma fikrinin ortaya çıkışındaki reddetişten başlayarak, ölüme kadar ki yolculuğu işlemiştir, Tolstoy.

"Gaius bir insandır. insanlar ölümlü olduk­larına göre Gaius da ölümlüdür" deniyordu.
ivan ilyiç bu örneği bütün ömrünce yalnız Gaius'a uygulamayı doğru buluyordu. Kendisine asla değil... Orada Gaius, sıradan bir insan olduğu için bu hüküm doğruydu. Ama ivan ilyiç Gaius olmadığı gibi sıradan bir insan da de­ğildi. O, öteden beri bambaşka, herkesten apay­rı bir varlıktı. O, vaktiyle annesi ve babasıyla, Mitya ve Volodya kardeşleriyle, oyuncaklarıyla, arabacıyla, dadısıyla; sonra da Katenka ile geçen çocukluğunu, delikanlılığını, gençliğini; sevinçleriyle, kederleriyle, heyecanlarıyla anan Vanya idi.
Gaius, Vanya'nın o kadar sevdiği çizgili lâstik topun kokusunu bilir miydi? Gaius onun gibi annesinin elini öper miydi? Annesinin ipek elbisesi Gaius için böyle tatlı hışırdar mıydı? Pravovedeniye okulunda börek yüzünden baş kaldıran Gaius muydu? Aşk duygularını hisseden Gaius muydu? Gaius onun gibi duruşma idare edebilir miydi?
Gaius gerçekten ölümlüdür, onun ölmesi kabul edilebilir. Ama ben, Vanya, ivan ilyiç, ben başkayım... Bütün duygularımla, düşüncelerim­le başkayım! Ölüme zorla götürülmeme imkân yok. Çok feci bir şey olurdu bu!
ivan ilyiç böyle düşünüyordu: "Benim de Gaius gibi ölmem gerekseydi, bunu önceden bilecektim. içim söylerdi bunu... Ama hiç de öyle olmadı. Ben de, bütün arkadaşlarım da, hepimiz, bunun, Gaius'daki gibi olmayacağını anlıyorduk. Oysaki şimdi böyle bir şey... yo, mümkün değil! Mümkün değil ama oldu işte. Neden bu? Nasıl anlamalı bunu?.."
toprağı bol olsun. kaçıncı nesilmiş acaba?
Ben bunu tablo zannediyordum. Kitap mıymış..
Yine umutsuzluk, üzüntü... Derken uçurumun kenarına geldim adım adım. Gücüm azaldı... An be an yaklaşıyorum...

Geldi dayandı ölüm... Ölüm, hemen şuracıkta...
tolstoy insanın ölüm karşısındaki çaresizliğini, toplumun bireyin ölümü üzerine yaşadığı tüm iç ve dış tepkileri yüksek rütbeli bir yargıcın hayatının son günleri üzerinden anlattığı şaheserdir.

yalnızca 120 sayfa civarı bir novella olarak geçse de, tolstoy'un etkileyici anlatımıyla birlikte dünya edebiyatında en bilindik kitaplar arasında yerini almıştır.