bugün

gumussuyu yokusunda, muthiş boğaz manzarasına sahip, eski taş bir bina içerisinde hem tekstil hem makina mühendisliği bölümlerini barındıran, mezunlarının okula yaptıkları yardımlar, bağışlar sayesinde bilimsel imkanları yüksek olan, mezunlarına iyi bir teknik bilgi birikimi kazandıran, taksime yakınlığından dolayı öğrencilerinin alkolik olduğu, lise tadında bir kaynaşmanın sağlandığı, çok özlediğim okulum.
saç döktüren, kıl ağartan, zihinsel işkenceye maruz bırakan; yine de mutlu yine de huzurlu ilim irfan yuvası.
fakulte girisindeki yazinin degismesi ile yeniden makina mi makine mi ikilemini ilgili kesimce gundeme tasinmasina vesile olan fakulte
özleyenler için;

http://www.youtube.com/watch?v=D5D97GCzVHY[/link
adina siirler yazdirmiş fakültedir..

Soğuk ve kampüsler arası otobüslerde vazgeçtim öğrenci olmaktan
Ve sırt çantamda sigara yanıklı çizimlerle doluydu dosyam
Ben iTÜde bir gün orta bahcede çimlere uzanabilme ihtimalini sevdim...

Birinci sınıfın çömezlik kokan, calculus lekeli yıllarında
Maslak'ta netscapeli kayıtlar yaşanırdı o zaman-
Özlemeye başladım sevgilimle gezmeyi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..

Bizim Demirkol'larımız vardı, Aran'larimiz vardi
Aksel'lerimiz, Kuzucu'rımız vardı...
Bir de sıralara kopya yazma imkanı...
Abazalik kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
Çancılık oynamaya başladık..
Ben VF alıyordum sen AA, geri kalanlar da sessiz harfli notlar...
Kurşun kalemlerle kopyalar yazılıyordu fx 5500 lere ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Abilerimizden öğrendik, 'mak-el' projesinde sabunlama yapmayı...

Gumussuyu 'nda usul usul ödev yapılıyordu.
Ve kapalı mekanlarda ders çalışmayı öneriyordu asistanlar.
Oysa Ratib Berker 'de hiç ders çalışmadım ben.
Merkez kütüphanede tartışılan sorularım olmadı benim,
Makina kantininde çekilen 'ısı transferi' ödevlerini saymazsak.

Gumussuyunda usul usul finaller yapılıyordu..
Ve belli bir saatten sonra kampüste dolaşmamayı öneriyordu otomasyon duyuruları.
Oysa hiç ders çalıştığım olmadı benim
Ve hiç bir dersten yüksek not alanlar arasında olmadı adım
Sınavların ortasında sevimli bir FFciydim sadece

Kafamda bitirme projeleri kuruyordum, ama derslerden geçemiyordum
Ben, bu okulu bitirebilme ihtimalini seviyordum, finallerin açıklandığı zamanda
Sınavlar mezuniyeti hep zamansız, amansızca bir hayal kırıklığına çeviriyordu
Ben, mezuniyetin kendi dönemimle birlikte olabilmesi ihtimalini seviyordum.
Ben, bu okuldan mezun olabilme ihtimalimi seviyordum.

Yaz okullarında rektörlük çekiyordu cebimde harçlık olacak paranın sıcaklığını
Sonra derslere giriyordum, yenik yorgun geçmesiz derslerin çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam martenzit sanıyordum
Gumussuyu yokuşunun yalancı yeşilliğini
Derslere giriyordum bir süre
Yanımda oturan çancılarla yarışıyordum, yanağım sıra yüzeyinin garantisinde
Derslere giriyordum
Bir derslikten bir iç dersliğe
Son sınıfa yaklaştıkça büyüyordum.
Şenliklerin sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra çıkıyordum dersten
Gumussuyundan bizim eve giden
Ömrümün en uzun,
Ömrümün en kısa
Ömrümün en amele,
Ömrümün en mühendis yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda sosyal oluyordum, odam kokuyordum sonunda..

Soğuk ve kampüsler arası otobüslerde vazgeçtim öğrenci olmaktan
Ve sırt çantamda sigara yanıklı çizimlerle doluydu dosyam
Ben bu okulda bir gün jürideki hocaların azarlamadığı bir zamanda
Ben bu okulda sadece bilmek zorunda kalanların bildiği bir bitirme hocasında
Ben bu okulda, inönü Stadına soğuk ve puslu bir cam arkasından bakan
Makina fakültesinin herhangi bir odasında
Ben bu okulda herhangi bir eski bitirmenin
rakamlarını değiştirerek bitirme projesi yapabilme ihtimalini sevdim.

Ben, bu okulun beni mezun edebilme ihtimalini sevdim!

önder serbes
çağla kubat'ın nasıl mezun olduğunu anlamadığım fakülte. *
Yanılmıyorsam amblemi arıydı ve şu marşları vardı. Çav bellanın melodisiyle söyleniyor.

Bir sabah erken ,
Uyandığımda ,
Karşımda abazan , abazan makina ,
Bize derler arı ,
Nerde bizde karı ,
Rengimiz siyahla sarı.
muhteşem güzellikte bir kütüphaneye sahip fakülte, üniversite yıllarımda kapıdaki güvenlikçi abilere ben burdan başka yerde konsantre olamıyorum diye yalvararak girdiğim yer. içerdeki abazan itü gençliği incelenmeye, üzerlerinde makale yazılmaya uygun bir topluluktur, fakülte içersindeki 3-5 kızı hafızalarına aldıkları için yabancı bir dişi görünce dünyadan kopuk bakışlar sergilerler.
öğrencisinin dengesini kesinlikle bozan fakültem. kendisini çok seversin, çıkmak istemezsin, aşık eder; lakin öyle şeyler yaşarsın ki içinde beynin yorulur, çıkışta düz yolda yürüyemezsin. sabah 6:30 da yola düşüp 3 saatlik dersden çıkarsın, teknik resim uygulamasında 4 saat resim çizersin, 1 saat aradan sonra 3 saat daha vize çizersin. sabah fakülteye girdiğinde hava günlük güneşliktir, zihnin açıktır. 10 da çıktığında ise kar yağıyordur, karanlık çökmüştür, gençlik gitmiştir.

ruhunu emer bu fakülte.

ama seversiniz onu. içeriye girerken gururlanırsınız her seferinde. hayatınızı heba etse de;

(bkz: öyle bir sevmek ki yüreği yangın yeri olmak)
itü'nün kalbidir, istanbul'un da kalbindedir.

9 dk da beşiktaş' inersiniz, 5 bçk dk da taksim'e çıkarsınız. ders aralarında maslak dağlarında* çimlere uzanmaktansa taksim'de bir bira içip ıslak hamburger yemek her zaman daha cezbedicidir.
orta bahçesinde uçak bulunan istanbul'un en iyi yerlerinden birinde konumlanmış fakülte.
makina ve imalat mühendisliği bölümü altında 2 adet program içeren fakülte.
bünyesinde eskiye nazaran göze çarpacak şekilde hatun barındıran fakültedir.
bir cocuk icin topu inşaata kaçmak ne ifade ediyor ise bir kız içinde makina'da okumak aynı şeyi ifade ediyor olmalı efenim.
ayrıca arkadaşların yeminli ifadelerinde sakalı çıkan bayan arkadaşlarda mevcutmuş *
farklı bir mentaliteye sahip fakültedir. tüm bölüm derslerini tek saatte açıp, okulun bünyesinde bulunup yaranlanmak istediğiniz derslerden faydalanmanızı engelleyen, bu durumu da çok umursamayan fakültedir. "elimizde değil" der itiraz ettiğinizde.

almanca yerine ne alayım şimdi ben japonca mı alayım? onu da açmıyosunuz ki alayım bi de.
osmanlının sön dönemlerinde yaptırılan kışlada eğitimine devam eden fakültedir.

sultan abdülaziz zamanında tamamlanan kışla 1920 yılında ingilizler tarafından işgal edilince binalar itü ye verilmiştir. itü'nün üniversite ünvanını almasından sonra da okul tamamen buraya taşınmıştır.

halen makina fakültesi, tekstil teknolojileri ve tasarım fakültesi burada eğitimine devam etmektedir.

makina, imalat mühendisleri ile tekstil mühendislerinin ve tasarımcılarının aynı binada toplanması yerinde bir kombinasyon olmuştur.

darısı diğer makinacıların ve diğer mühendislerin başına.
3 erkeğe 1 erkeğin düştüğü bölüm.
muhit olarak on numara yerdedir ve her türlü imkana sahiptir.
itü'nün en zor bölümüymüş. çünkü makina okuyanlar aynı anda okuldaki 40-50 bölümü de okudukları için kıyas yapabiliyorlar.

hiç sormuyorlar amk gemiciler, uçakçılar, bilgisayarcılar, elektronikçiler, matematikçiler ne bok yiyiyor diye. taşşak kokmasından başka bir durumu yok fakültenin, her yer ayran kafalılarla dolu amk. buram buram asosyallik hissediyorsunuz.

ayrıca makinacılarla fizik ve matematik derslerini ortak aldım hep. tüm makinacı arkadaşlarım çok zor diyip duruyorlardı bu derslere. bense derslere yüzde yirmi iştirak ederek geçtim. o yüzden inanın en zor bölüm makina olamaz, daha fizik 102'e mat 104'e zor diyen adamların okulun en zor bölümü makina demesi gayet normal karşılanabilir ancak doğru değil.
okmeydanında oturan bir kişinin nasıl gideceğini merak ettiğim okuldur.