bugün

yaşamanız gereken yerin, hatta ait olduğunuz yerin istanbul olduğu hissini en yoğun duyduğunuz zamanlarda, o an bulunduğunuz yerden ve şartlardan nefret etmenizi sağlayabilecek, acıtan ama garip de bir huzur veren güzel şey...
eğitimi için dışarda olan istanbulluların çok yoğun yaşadığı duygu. herşeyini özlersiniz istanbul un. o her zaman eleştirdiğiniz trafik burnunuzda tüter. ''ulan şimdi istanbulda olsam da taksimden kadıköye 1.5 saatte gitsem dersiniz''. büfecilerin bayat sandeviç içine koydukları o sossisli dünyanın en güzel yemeği olur sizin için. eski okulunuzu, arkadaşlarınızı, aşklarınızı ve en önemlisi aileyi herşeyi ama herşeyi özlersiniz.
istanbulda üniversite eğitimi görüp de oradan ayrılmak zorunda kalan ve uzun sayılabilecek bir süreçte istanbula tekrar gitme şansı bulamayanların da arada sırada yaşadığı duygudur.*
sadece bu dertten muzdarip olan kişinin anlayabileceği durumdur, hasrettir, özlemdir. ilk günü her zaman en zor olanıdır.
istanbul da yaşayıp 3-4 ay uzak kalan bazı insanlarda oluşan duygudur.
istanbulda doğmuş ve büyümüş insan kişinin ege üniversitesine transferiyle her gün gerçekleştirdiği acıtan aktivite..evini, ailesini, dostlarını, hatıralarını bütün yaşanmışlıklarını arkasında bırakıp gittiği, başka şehirde yağmurlu bi sonbahar sabahında (bkz: istanbulda sonbahar) ve akabinde yüksek sadakatten (bkz: döneceksin diye söz ver) dinleyip melankolinin zirvesine yaklaşan kişinin eylemi.
istanbul'u özlemek derindir. O kadar özlencek şey vardır ki özledikce özlersiniz. sıkca yaşarım.
istanbul sadece bi sehir değildir. yaşayan bi organizmadır adeta. öyleki siz olmasanızda o akışına devam edecektir. çoğu zaman ikili ilişkilerde hissettiğimiz bi duygudur bu. bu yüzden sevgili gibidir istanbul. gürültüsüyle, pisliğiyle yaşanmaz gelir coğu zaman ama tıpkı sevgiliyi terk ettikten sonra yaşadığımız gibi pişmanlık yaşarız istanbulu bırakınca. onsuzda olmuyormuş deriz. ama sever istanbul insanlarını bu yüzden aynı pislik gurultuyle bekler bizi tekrardan boğmak için. hoşlanırlar ama bu boğulma duygusundan istanbulu sevgili gibi görenler. iyidir o nedenle istanbulu özlemek.
daha köprüyü geçmeden başa gelen hadisedir.

(bkz: bir şehrin uğultusunu bile özlemek) durumu vardır ki durum çok vahimdir.
Kokusu tek özlenen şehir. Doğduğum büyüdüğüm ama şimdi uzağında olduğum yaşamayı öğrendiğim bazen korktuğum ama hep sığınacak bir yer bulduğum, hüzünlerimi coşkumu heryerinde yaşayabildiğim ve zaman zaman annemi bana özleten şehir.
sevdiğiniz birini özlemek kadar gerçek bir özlemdir..
istanbul için efkar vakti dir.
eğer avcılar' da oturuyor veya okuyorsanız gerçekleşmesi muhtemel duygudur. (bkz: istanbul universitesi avcılar kampüsü)
istanbulu ozlemek ne anneyi ozlemeye benzer ne kardesi.. istanbulu ozlemek, platonik sevgiliyi ozlemeye benzer. surekli mesgul eder kafanizi. sizi dusunmez bilirsiniz ama hala ozlersiniz. her gun sokaklarinda gezersiniz. kokusunu koklarsiniz, cafelerinde nescafe icersiniz, tophanede nargilenizi icer, camlicada simitinizi, ortakoyde kumpirinizi yemeye gidersiniz. tum bunlar hayaldir bilirsiniz ama elinizden gelen birsey de yoktur. surekli ona kavusacaginiz gunu dusunursunuz. Ataturk havalimaninda topragini opmeyi hayal edersiniz. onun kalabaliklarini ozler, dinamizmine kapilirsiniz. gunes batisini izlersiniz ruyalarinizda, kendinize kucuk bir kiz kulesi yaparsiniz oldugunuz yerde, her gunes batisinda onu cevirirsiniz gunese dogru. istanbulun disinda hayat yalandir sizin icin. onsuz yasanamayacagini dusunur, onsuz hayatin size azap oldugunu dusunur bir an once kendinizi onun kollarina atmak icin cabalarsiniz. yagmurunu hic bir yerin yagmuruna benzetmez; hic bir karda onun karinda oldugu gibi usumezsiniz. karsilastiginiz herseyi istanbulla karsilastirirsiniz buda ozleminize ozlem katar. sonra kalbinizde bir aci duyarsiniz. iste istanbulu ozlemek burda yatar..
bir ilhan emeksiz şiiridir.

Bazı şeyler,
Insanlar, gözler, eller
Özlenmek için ölesiye
tek başına
yeterler.
Ve bir şehir
kafiyeye inat.

Maksat
üzüm yemek değil
Bağcı hiç değil.
Maskat özlemek,
bağcıya inat.

Bu yüzden özlüyorum,
Diyorum.
tadını bir kez alanların yaşadığı gayet normal durum.
ıssız bir adada hiçkimseyi görmeden yıllarca yaşadıktan sonra dank eden duygu olsa gerek.
öyle bir özlemdir ki o mutlaka en kısa zamanda atarsınız kendinizi onun kucağına, istanbul hey...
öyle boktan bir durumdur ki içinde yaşarken anlamazsınız istanbul'u. aslında özlediğimiz istanbul mudur yoksa aile ve alıştığımız çevre midir belli değil. zira şu sıralar ve önümüzdeki bir kaç sene yeni evim lefkoşa olduğundan büyük şehirden küçüğüne gelmenin zorluklarını yaşatır akabinde ah istanbul denir.
her fırsat bulunduğunda atlayıp istanbula kaçamak yapmak sebebidir. * *
istanbul'a kavuşana kadar olan duygudur. sonrasında bıkkınlık ve yorgunluk barındırır. *
öğrenciysen, istanbul'da yaşıyorsan başına gelebilecek duygu yoğunluğudur. kız kulesi daha güzeldir artık gözünde, boğazı anlatmaya ne gerek var.
istanbul'da yaşamış bir bünye için sıkça vuku bulan bir duygudur. istanbul'un taşi topragi altindir klişesini insana kabul ettirir.
çok sevdiğin birini özlemek gibi bir şeydir, hele bir de uzun zamandır görülmeyen ve deli gibi özlenen sevgili de o şehirde yaşıyorsa ikisinin özlemi ağır gelir can yakar biraz. biraz dediysem lafın gelişi..
Hayata gözlerini istanbul'da açan bu bünye için, ne menem bir duygudur. O, üzerinize üzerinize gelen öbek öbek insan yığınlarından kaçıp kafa dinlemeye gidersiniz de, yine özlersiniz. Gittiğiniz şehir sizi sıkar, boğar. Ne adam gibi bir trafik, ne geceleri esir alan tinerci, ayyaş tayfası yoktur ortalarda. Bu ne menem bir şehir, nasıl bir hayat diye şaşakalırsınız. Ne bir martı, ne bir vapur sesi yoktur. Ali Sami Yen, Şükrü Saracoğlu, inönü Stadı çook arkanızda kalmıştır. Ne Sultanahmet havası, ne Beyazıt, ne Çemberlitaş, ne bir ortaköy manzarası, ne bir taksim meydanı...Nerde lan bu dolmuş kuyrukları, simitçiler, korsan taksiciler? Sinan'ın Süleymaniyesi nerde? Boğaziçi köprüsü, Beyazıt Kulesi? Derken, dönüş hazırlıkları kendiliğinden organize olur. Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurul e mi aziz istanbul.