yobazların kıt akılları ile sorguladıkları, bu konu üzerinden şanlı kurtuluş savaşımıza ve ulu önder atatürk'e dil uzatmaya çalıştıkları algı çalışması.
bunun üzerinden daha da ileri giderek "atatürk ingilizler ile anlaşıp halifeliği kaldırdı" palavrasını söylerler.

şimdi müsaitseniz ben bu mevzuyu sizlere bilal'e anlatır gibi anlatmak istiyorum.

her şeyden önce bu konuda konuşabilmek için o dönemin tarihi olaylar örgüsüne hakim olmak gerekir.
öncelikle dönemin bazı tarihi olaylarını/gelişmelerini tarihleri ile birlikte vermek istiyorum.

mondros mütarekesi: 30 ekim 1918
1. dünya savaşının sona ermesi: 11 kasım 1918.
istanbul'un işgali: 13 kasım 1918
mustafa kemal'in samsun'a hareket etmesi ve samsun'a çıkışı: (16-19 mayıs 1919)
büyük taarruz: 26 ağustos 1922
dumlupınar zaferi: 30 ağustos 1922
izmir'in kurtuluşu: 9 eylül 1922
türk ordusu'nun çanakkale boğazına girişi: 12 eylül 1922.
mudanya mütarekesi: 11 ekim 1922
türk ordusu'nun istanbul'a girişi: 19 ekim 1922
istanbul'un düşman işgalinden resmen kurtuluşu: 6 ekim 1923.

evet, istanbul'un işgali, bizim için 1. dünya savaşının resmen bitişi olan mondros mütarekesinin hemen ardından 13 kasım 1918'de başlamış, 16 mart 1920'de ise resmi bir işgale dönüşmüştür.

takip eden aylarda ve senelerde şanlı türk kurtuluş savaşı sona ermiş, anadolu işgalden temizlenerek 9 eylül'de düşman izmir'den denize dökülmüştü.

lakin bütün bu zaferlere rağmen işgal hala sona ermemişti.
istanbul ve çanakkale işgal altındaydı.
trakya işgal altındaydı.

işte, izmir'in düşman işgalinden kurtuluşunun hemen ardından, başkomutan mustafa kemal, süvari tümeni komutanı fahrettin altay paşa'ya çanakkale üzerine yürümesini emreder.
emir gayet açıktır, müttefik kuvvetlerin herhangi bir direnişi ile karşılaşılacak olunursa, türk yurdunun gerçek bir vatan olabilmesi için gerekirse yeniden savaş dahi göze alınacaktır.

aynı emir, izmir limanında demirli olan ingiliz savaş gemileri için de verilmiş ve izmir körfezindeki düşman unsurları aldıkları ultimatom sonrası türk karasularını terketmek zorunda kalmışlardı.
(not: izmir limanındaki ingiliz gemileri için verilen bu ultimatomun tercümesini ileride mustafa kemal ile evlenecek olan latife hanım yapmıştır)

emri alan fahrettin altay paşa ve kahraman süvarileri 2 gün içinde çanakkale boğazına varmışlardı.
ingiliz hükümeti işgal kuvvetleri komutanı general harrington'a, "türk ordusu'nun çanakkale'ye girmesi halinde karşı konulmasını ve bölgenin ne pahasına olursa olsun savunulması" talimatını göndermişti.
fakat çanakkale'de bulunan fransız ve italyan işgal kuvvetleri türk süvarilerinin bölgeye ulaşması ile birlikte geri çekildiler.
böylece general harrington türk ordusuna karşı yalnız kaldı ve çıkacak yeni bir savaşın sadece ingilizlerin inisiyatifinde çıktığı algısı yaratmamak için bu sorumluluğu üstlenmedi ve londra'dan gelen emre rağmen direniş göstermedi.
böylece türk süvarileri çanakkale müstahkem mevki komutanlığı karargahına türk bayrağını çekmişlerdi.
lakin çanakkale boğazı hala düşman zırhlılarının kontrolündeydi, bunun üzerine türkiye, ingilizlere bir nota ve ultimatom verdi.

savaştan yeni çıkmış yorgun türkiye, yeni bir savaşa hazırlanıyordu. britanya imparatorluğu da keza türkiye'nin bu restini görmüş, savaş hazırlıklarına başlamıştı.
lakin konunun parlamentoda görüşülmesi esnasında lloyd george hükümeti karşısında son derece sert ve kararlı, bir o kadar da savaştan bıkmış bir muhalefet buldu.

muhaliflere en büyük desteği verenler ise kanada ve hindistan gibi büyük dominyonlardı.

savaş kararı alabilmek için kanada ve hindistan'ın da oluru gerekliydi.
söz isteyen kanada temsilcisi "konu hususunda kararın kanada parlamentosunda alınacağını belirterek, savaş kararı alınacaksa bu kanada'yı bağlamaz, kanada parlamentosu savaş kararını kendi alır, londra'da değil" diyerekten kanada'nın ingiltere'ye karşı ilk siyasi ayrılığını başlatmış oldu.

kanada'nın gösterdiği bu tepkiye avustralya, yeni zelanda ve hindistan'da destek verince britanya parlamentosunda bir kriz başgösterdi.
işte bu kriz sonrası ise lloyd george ve partisi liberal parti istifa etmek zorunda kaldı.

dünya tarihinde "çanakkale krizi"(chanak affair) olarak bilinen bu kriz, ingiltere'de hükümeti devirmiş, lloyd george'un siyasi hayatını bitirmiştir.
lloyd george'un yerine gelen geçici hükümet ise ankara'nın tüm isteklerini kabul etmek zorunda kalmış ve tek kurşun dahi atılmadan hem çanakkale, hem de istanbul geri alınmıştır.

bunu bilale anlatır gibi anlatmak gerekirse, ingiltere kendine bağlı kanada, avustralya, yeni zelanda ve hindistan gibi ülkelerden yeni bir savaşa girişecek desteği bulamadığı için ankara'nın tüm taleplerini kabul etmiş, çanakkale krizi sonrası toplanan mudanya mütarekesi'nin imzalanmasının hemen ardından çanakkale boğazı ve trakya türkiye'ye teslim edilmiş, ilk türk kuvvetleri de işgale son vermek amaçlı 19 ekim 1922'de refet paşa komutasında istanbul'a girmiştir.

lakin yine mudanya mütarekesi gereği, "barış antlaşması imzalanmadan işgal kuvvetleri istanbul'u terk etmeyecek" maddesine göre, son ingiliz birlikleri lozan antlaşmasını takiben 4 ekim 1923'te dolmabahçe'de türk bayrağını selamlayarak şehirden ayrılmış, 6 ekim 1923'te ise şükrü naili paşa komutasındaki 3. kolordumuz istanbul'a girerek istanbul'un işgalini resmen sona erdirmiştir.

kendi kahpe tarihlerini örtmek isteyenler ise hala bu durumu algılayamayıp, türk kurtuluş savaşının bembeyaz mazisine çamur atma telaşıyla yanıp tutuşuyorlar.

ama biraz tarih araştırsalar "ingilizler neden savaşmadan çekilmiştir" sorusunun cevabını kolayca bulabilirler.

ingilizler mustafa kemal ile "hilafeti kaldırma karşılığında anlaşarak" değil, eşek gibi, itler gibi, yenilerek seve seve değil, ipe ipe geri çekilerek tek kurşun dahi atmadan istanbul'u teslim etmişlerdir.

nokta...
--------------------------------
not: arzu edenler şu kaynaktan aynı bilgilere ulaşabilirler;
https://en.wikipedia.org/wiki/Chanak_Crisis
Dönemin türk düşmanı ingiliz generali Lloyd George'un tüm çabalarına rağmen olası bir temas gerçekleşmemiş. Lloyd George'un kendi askerlerinin dahi türk subaylarına karşı ateş emrine karşı çıkmıştır. Bunu üzerine sömürgelerden asker istemelerine rağmen olumsuz cevap almışlardır. Bunların en büyük sebebi ise ingilterenin 19. yüzyıldan beridir savaşta olması ve yıpranmış olması büyük etkendir. Bir takım ingiliz subaylarının savaşmamaktan yana olması da geri çekilmenin fitilini ateşlemişti. Karşılarında ise çok güçlü bir milli şuur ile tekrar ayaklanmış türkler bulunmaktaydı. Öyle sağda solda yok efendim gizli anlaşmalar vardı yok efendim peş keş çekildi gibi söylemlerin aslı yoktur. Sorduğunuz zaman kaynak gösteremezler. Fakat demin anlattığım olayın bizzat kaynağı ingiliz arşivleridir. Belli bir düşük ücret ile ulaşmak mümkün. velhasıl kelam ingiliz hükümetinin yani Lloyd George'un düşmesi yeni hükümetin kurulması ile istanbul'u boşaltma kararı verilmiştir..
bilgilendik, teşekkür ederiz.
çevresindeki muharebeler kazanılmasaydı istanbul'dan çıkar mıydı düşman orduları?
bu yobazların kafa yapısı ve gerçek algısı çok ilginç. kanıtlarıyla bir konuyu anlatıyosun kabul etmiyorlar. ama çıkıp desen;

"bir gece papa rüyasında fatih'i görmüş. fatih ona ya istanbul'dan çıkarsınız ya da ben vatikan'ı yakarım demiş. sonraki gün papa ingilizleri cep telefonuyla aramış, istanbul'dan çıkmalarını rica etmiş. papa'nın sözünü dinleyen ingilizler istanbul'u terk etmişler. işte ecdadın gücü. paylaş dünya ürksün." falan yazsan hemen kabullenirler, ballandıra ballandıra anlatırlar.
beğenmediğiniz kemalizm sayesinde.
güncel Önemli Başlıklar