bugün

vakti zamanında ilkokul üçüncü sınıfı bitirip dördüncü sınıfa geçtiğim yaz yani 10-11 yaşlarındayken abimle beraber iki ay kadar yatılı olarak kaldığımız kurs. fatih çarşamba'daki ismailağa camii'nin hemen oralarda bir yerde.

islamiyet adına hayatımda gördüğüm en iğrenç şeyleri ben burada gördüm. bırakın çocuklara dini eğitim vermeyi tam tersi islam'a, namaza, sakallı insanlara karşı öyle iğrenç bir izlenim bırakıyor ki acaba bu kurs islam düşmanlarının gizli servisleri adına falan mı çalışıyor diye insanın içine kurt düşürüyor.

biz gittiğimizde 2 ayrı kategoriye ayrılıyordu kurs. biz "şanslı" olanlar olarak 2-3 ay boyunca dinin temel bilgilerini alan yaz öğrencileri grubunun içerisindeyken diğer zavallılar iki yıllık hafızlık kurslarına devam ediyorlardı. elbet biz de çok dayak yedik ama gidiciyiz diye misafir ayağına yatıyorlardı bize. ama o hafızlığa gidenlerin neler çektiğini bir kendileri bir de allah bilir.

namaz kılarken gülen öğrencinin sırtına kemer (burada kırbaç görevinde) ile vurmak mı dersiniz, arapça dersinde güzel yazamayan öğrencinin kulak memesini baş ve işaret parmağıyla var gücüyle sıkmak mı dersiniz, derste konuşuyor diye suçlunun(!) eline en öküzünden metal cetvel ile vurmak mı dersiniz 10 yaşındaki çocuğa uçan tekme atmak mı dersiniz her şeyin ilkini burada gördüm-yaşadım ben. öğrenciyi sakat bırakmayıp haftasonu evine gidene kadar iyileşecek bir iz bırakma hususunda hocaları çok başarılıydı allahları var. biz de öğrenciler olarak boş durmayıp bu işkence metodlarına karşı tedavi metodları geliştirmiştik kendi çapımızda. mesela o metal cetvelin acısını en iyi ipana diş macunu çıkarırdı. böyle avucunuza sıkarcık ne acı kalırdı ne de iz. sadece içten içten sızlardı.

şu an beş vakit namaz kılıp kuran-ı kerim'i elimden düşürmemem gerekirken belki de bu kursta yaşadıklarımın bilinçaltıma işlemesi nedeniyle hiçbirini yapmıyorum, yapamıyorum. içimden gelmiyor. elbet suçun tamamını bu kursa atmak olmaz sonunda kendi irademe sahip biriyim ama burada gördüğüm şeylerin de irademi ne kadar çok etkilediğini ben bilirim. kendi evladım, yeğenim, akrabam, arkadaşımın çocuğu olsun kesinlikle bu tarz bir yere göndermeyeceğime yemin ettim ben. en güzeli ya bilindik güvenirlir bir yer ya da evde kendinizin eğitim vermesi canlar.

oradaki yarım metre sakallı şerefsizlerle de öbür tarafta hesaplaşacağız.
nakşibendi tarikatı'nın kuran kurslarıdır.
ıstanbul'un göbeğinde, devletin bile giremediği: belki de içinde olduğu!...sünnete uygun yaşayan cemaatın cumhuriyete karşı robot imal ettiği fabrikadır.
muzaffer Ergin'in iddiasına göre ''minareleri süngü sanan'' önemli bir siyasetçi de bu tarikatın mürididir.
Sloganı "Biz yedik Allah artırsın, Soframızı kuran kaldırsın" şeklinde olabilecek ünlü kurs.
bütün kuran kursları gibi kapatılması şart olan beyin yıkama merkezi. "ben" yerine "allah" kelimesini çoluk çocuğun aklına sokan zehirli mekan. hatta şöyle 120 mm'lik toplarla yerle bir etseler de hoş olurdu...

edit: kötüleyenlere bak hele, aramızda kimler de varmış meğer... çember sakalınızı bi kesin la hele, içerde pireler havasızlıktan ölecek... sonra görüşek...
seküler bireylere ve kurumlara karşı fıyşk fıyşk diye ışık saçan ve bünyesinde nur komandoları yetiştiren sünni diyalog örgütü. eline keleş alıp dağa çıkmadığı için sosyalist vatanseviciler tarfından pek sevilmez.
zamanın behrinde, çarşamba semtine özel bi hassasiyet duyan bazı amaç sahibi hristiyanların çarşamba dan yer yurt sahibi olmamaları için köşe bucak toprak parselleyen çoğunluğu sağlam kaliteli az bi kısmı da yamuk yumuk müslümanlardan oluşan bir cemaatin sahip olduğu kuran öğretim merkezi. (bkz: hristiyanların istanbul aşkı)

ne acıdır ki bu cemaat şimdilerde kovulur gibi çarşamba dan başka bi semte transfer ediliyor. muhteşem hükümetimizin hristiyan dostlarına verdiği yeni bir taviz/hizmet olabilir mi bu acaba, düşünmek , sorgulamak lazım ...
öğrencilerini şiddete maruz bırakan hoca kılıklı kişilerin bulunduğu kurum.
Binasının Devasalığı karşısında ürperdiğim kurum. Fener rum lisesinden sonra yaklaşık yüz metre yürümemle ansızın karşıma çıkan bu binanın ve dünyanın geri kalanından soyutlanmış gibi görünen bir mahallenin* varlığından haberdardım fakat o gerçekle karşılaşmak insanı etkiliyor. Sarıkları ve şalvarlarıyla camiden çıkıp bu mekana giden insanları görünce insan kendini sorguluyor.

ilginç bir deneyimdi.