bugün

bazı kişiler tarafından gerek bilgisizlikten gerekse işlerine gelmediğinden yanlış anlatılan bir konu.
islam hoşgörü dinidir, evet ama nereye kadar! sınırları vardır. allah mücadeleyi esas kıldı yaşamda, evrimi ona göre programladı.

peygamber zamanında çok iyi uygulanan bu höşgörü denilen şimdinin saçma sapan düşüncesini anlamak zor. adam allah'ına, dinine küfrediyor, hoşgöremezsin, ah ah nerede o hz. ömer'in kelle uçurmaları.

evrimin ruhuna uygun hareket edilmelidir. müslüman olmayan hele de allah'a inanmayanlar saf dışı edilmelidir bir şekilde, mücadele sert olmalıdır. kuran'ın özü de budur.
allah'a küfredeni (küfrettiğini kanıtlayamasa bile) ortadan kaldırarak allah'ı koruyan veya koruduğunu sanan kişilerin hoşgörü sahibi olduğunu düşünmek saçma olmakla birlikte sınır çizmek gerekirse el ayası kadar diyebiliriz.
islama veya müslümanlara saldırı olana kadar hoşgörülü olmak zorundayız.

ne zaman ki inanmayanlar veya kafirler bizlerin haklarını gasp eder, bizlere her ne şekilde olursa olsun saldırı da bulunurlarsa onlara ve işbirlikçilerine karşı hoşgçrüsüz olmak gerekir. ancak masonlar ve sabataycılar islamı yozlaştırıp insanların akıllarını bulandırmayı başarmışlardır.
(bkz: tevhid yahud feryad)
Bir âyette şöyle deniyor:
“Şüphesiz ki Allah, adaleti, ihsanı ve yakınlara vermeyi emreder; çirkin işleri, istenmeyen fiileri ve haddi aşmayı yasaklar. Allah size öğüt veriyor, olur ki düşünürsünüz.” (16 Nahl/90)

Hoşgörü başkasının yanlışına evet demek değil, onları olduğu gibi kabul edip, insana değer vermek ve birarada yaşamayı sağlayacak anlayışa ulaşabilmektir. Başkalarının da insan olduğunu, onların da bizim kadar yaşama ve diğer haklara sahip olmaları gerektiğini kabul etmektir.
Hoşgörünün bir boyutu da, insanların iyiliğini düşünmek, onlara hiç bir şekilde zarar vermemek, gerekirse yardımcı olmak, iyi geçinmektir. Yeri gelince de, güzel ve faydalı olanı tavsiye etmek, çirkin ve zararlı olandan da sakındırmaktır.