bugün

her okuduğunuz bölümün sonunda şöyle bir uyarı vardır: "haydi şimdi beni baştan bir daha sesli oku!"
tabi bu uyarıyı herkes göremez.
sesli olarak bir daha okutur kendini.
sesli olarak okumuş biri olarak tavsiyedir, ses kaydı alarak okunursa daha kolay olur. çünkü kayıt altına alınacak bir okuma, tane tane ve anlaşılır okumadır.

her sahifesine tik attığım bir romandır ayrıca. ateşe yazılmış bir ismin romanı.

--spoiler--
"...sadece uçabilenlerin mekanı olan gökler, yükselmeye ya da inmeye izin veriyordu da bir noktada sabit kalmaya izin vermiyordu. olgunluğun muhteşem tadıyla çürümenin kekremsi lezzeti arasında sadece bir anlık geçişin durağı vardı ve olgunluğun son tadı haddizatında çürümenin ilk tadıydı... ... ve kanundu, var olan her şey bir müddet sonra bozuluyordu. bunu geciktirmek mümkün olsa da iptalin imkanı yoktu..."

"böyle tanımladım beni ben yapan görünmez yanlarımı. kendi görüntüsü üzerinde yüzen bir nilüfer gibi, onda yansıyan görüntülerimle döküldüm kendi üzerime. böyle okudum kendimi. böyle hoşnut kaldım kendimden. hayatı ve kendimi böyle öğrendim. Onu, herşeyi terk ederek, herşeyi göze alarak, yaktığım gemilerde ben de yanarak, yıktıklarımın enkazı altında ben de kalarak sevdim. Hiçbir şeye akıl yetiremeyen çocukların berrak sevinciyle sevdim. Onu, ömrümün bundan sonrasına dair kuş gözü kadar bir ayrıntıyı dahi merak etmeyecek kadar mutlu olarak sevdim. Onu, gördüğüm o ile göremediğim o arasındaki uçurumları hesaba katmayarak sevdim."
--spoiler--
bir kitapla varılabilecek en güzel, en özel ve en uç noktalardan biridir.

"ben uydurdum bütün bu hikâyeleri. ama size şunu söylüyorum ki: daha yüksekte duran bir gerçeği işaret etmek için bunca hikâye uydurdum. demek istediğim. hepsi yalanken anlattıklarımın. anne kalbinde bir çocuk yokluğunun işaret ettiği acı yalan değildi. yalan değildi eşi zalim avcı tarafından vurulan turnanın zaruri ölümü. yalan değildi kemalin arkasından zevalin geldiği. olgunlaşan her şeyin sonunda bozulduğu. bir şey bozulurken onunla birlikte başka şeylerin de bozulduğu. yalan değildi devletlerin insanlar gibi, aşkların da devletler gibi ömürleri olduğu. mahiyeti safiyet olan aşkı en çok karanlıkların boğduğu. yalan değildi aşkın birbirine uymayan iki tanımının olduğu.
bu tanımlardan biri sorgusuz sualsiz teslimiyet anlamına gelirken, diğerinin sorgusuz sualsiz teslimiyetin kurulumu demek olduğu. böylece aşkın mutlak tanımının mümkünler âleminde nâ-mümkün olduğu. yalan değildi güzel kokunun ezel hatırasını taşıdığı. yalan değildi bazı şeylerin hep bir şeyle bir şey arasında bir ürperti gibi asılı durduğu.
günahı ve ihaneti bu dünyada su öbür dünyada ateş arıtacakken suyla arınmayan âşık kalbinin ancak ateşle durulduğu. belki de bu yüzden bir büyük yangının koptuğu. bir ocağın; kelâma mecbur çileden yenik elemden ibaret bir kalpten kopa gelen yangınla tutuşup kül olduğu.
hikâyelerine ayrılarak anlatılmış bir romanda son kez yemin ediyorum ki: vallahi yalan değildi!"
bir nazan bekiroğlu şaheseri.

kimilerine göre tarih, kimilerine göre aşk romanı.

bana göre kayıtsız şartsız teslimiyet gerektiren kitaplardan.

ve aşık oldum bu kitabı okurken, kimi zaman kapkara bir nihade oldum kimi zaman esamesi aşka satışmış bir mansur.

--spoiler--

bir ismin bazen bütün hikaye unutulsa da kalbe batması, kiminin bir isimden ibaret kalması, kiminden geriye bir isim bile kalmaması...
--spoiler--
--spoiler--
bir ismin bazen bütün hikaye unutulsa da kalbe batması, kiminin bir isimden ibaret kalması, kiminden geriye bir isim bile kalmaması.
--spoiler--
nazan bekiroğlu kitabı.

--spoiler--
"onu, sadece güzelliğini merak ederek; kimliğini, karanlıklarını, geçmişini merak etmeden, tarihçesi ihmal edilmiş bir aşkla sevdim. koşullu değildi sevdam. bana gösterdiğinden daha fazlasını istemedim."
--spoiler--

--spoiler--
"meğer aşk indiği kalbi ihya ediyordu ya, ihya edemezse yok ediyordu. kazasız belasız kurtulmanın imkanı yoktu."
--spoiler--
--spoiler--
bir bedene hapsolarak geçici bir tutsaklığa mahkum edilmiş fakat mahiyeti sınırsızca özgür olan ruhum dokundu kendi kafesine...
--spoiler--
--spoiler--
sonra ağlamak, tam içimden, kokunun yakıcı bir nefes olup da kalbimin zarına değdiği yerden kopa geldi
--spoiler--
mükemmel anlatımı olan nazan bekiroğlu eseri...
kapağında yıldırım beyazıd'ın resmi, içinde hikmetleri kelimlerin kalplerine indiren allaha hamdolsun yazısı ile sizi selamlayan isimlerin aslında ateş olabileceğini söyleyen güzel kitap. bir isim'den dem vurur bir ateş'ten sonra kapılar açılır ikiside karşınızda durur. nazan bekiroğlu'nun kaleminden çıkan gerçekçi bir masal. bulut,deniz, yağmur.
nazan bekiroğlunun osmanlının son dönemlerini, yeniçeri ayaklanmasını ve aşkı konu edinen güzel kitabı.
isim, koku, hatıra. karanlık, ateş su.biraz yeniçeri, biraz aşk dinledik. gerçek ya da gerçeğin çok üstünde bir yalan fark etmez mühim olanın isme işaret ettiğini bildik, ismi olan herşeyin bir de hikayesi olduğunu.
'' ben, anlattıklarımın hayat tarafıyım, kalplerin tarihçesi yazılmadıkça ne tarihe ne romana inanacağım.''
"Aklımla kalbimin, hâlimle sözümün, teslimiyetimle ve vehmimin arasında kaldım ben.
Aklımı gösteren ismimle aşkımı gösteren ateş arasına düştüm, o uçurumda yittim ben.
Aynı anda iki şey olunamadığı için aşkın saltanatında, o uçurumda yitirdim ben."
(bkz: nazan bekiroğlu)
nazan bekiroğlunun kaleme aldığı kitap. isim ve ateş olmak üzere iki farklı hikaye anlatılıyor.