bugün

arkadaşlarımın da başına gelen bir durumdur ki her yerde görülebilir özellikle bursa'da. hadi fotokopi falan çektirirsin anlarım. ama "git lan şurdan simit al." demek ne oluyor yahu? sen uluslararası ilişkiler oku. bir dersin hocası staj istedi diye git staja başla. sana orda simit aldırsınlar. bu ne yaman çelişki anne?
yaptıkları işin tam adı olarak... daha doğrusu yapmak zorunda kaldıkları...
(bkz: fotokopi mühendisliği)
stajlarda kendini kanıtlamayı başaramayan, kısacası "ulan yatıcaz 1 ay işte zorunlu morunlu. zaten not da almıyoruz" zihniyetine sahip stajyerlerin düştüğü durum.

siz gidin. istekli olduğunuzu gösterin. gaz olun. birşeyler yapın.

çünkü zira staj bir işi öğrenebileceğiniz en önemli yer. kanımca kimse böyle bir yerde hizmetçi gibi çalışmak istemez. getir götür işleri ağrına gider. ve en son olarak neyin ne olacağını sorabileceğiniz, uygulamalı olarak görebileceğiniz tek yer. kalkıp da işe mğhendis olarak girdiğiniz zaman stajyer tarzı sorular sorarsanız 2 dakikada kapı önü olursunuz.

stajyerlik yapacağınız yerde hizmetçi olacağınıza gidin, yazın mc donalds ta falan çalışın. en azından para kazanırsınız.
ucuz işgücünü kullanıp, onu sömürmeye çalışan işyeri sahiplerinin ve kıdemli işyeri çalışanlarının insanlıktan nasibini almadığının göstergesi. hayır, staj ne bir kere onu bilmek lazım? staj işi öğrenmek değil mi, ne yani şimdi ben fotokopi mühendisi olmak için mi onca sene okudum. insanı çeşitli sıkıntılara sokan bir durum.*
1 ay bedavaya somurulen stajerın acı sonu.
(bkz: cay getır)
(bkz: kahve getır)
asgari ücretin üçte biri verilir. fotokopi çekmek için üç kat aşağı inilir çıkılır. Sürekli havale emri doldurulur. Daktiloda gereksiz şeyler yazdırılır. Bilgisayarı bozar diye bilgisayarın başına oturtulmaz... liste uzar gider.
vestel gibi sömürgen bir kurumun her yaz dönemi ordu halinde aldığı stajyerlerden erkek olanlarına itina ile televizyon taşıtması, kızlara da temizlik yaptırması gibidir.
kendinizi bu işlerden ne kadar uzak tutarsanız o kadar kârlı çıkarsınız, bu yüzden başka işlere yönelmeniz gerekir.
sizi ezmeye çalışan bir lise mezunuyla bile karşılaşsanız cevabınız her zaman hazır olmalıdır, konuşsun o kendi kendine...*
stajyerlerine bu şekilde davranmayan iş yerleride yokmudur, tabiki vardır. sanırım staj yaptığım zamanlarda en şanslı stajyerler arasındaydım. iş disiplini, bir iş yerinin nasıl idare edileceğini, mesleğimle ilgili tüm ince ayrıntıları staj yaptığım kurumda öğrendim ve bu iş yerinde çalışanlar aman bu kız bişeyler öğrensin, aman ilerde geleceğini sağlam temeller üstüne kurabilsin diye resmen el pençe divan olmuşlardır.

öncelikle şu gerçeğin farkına varmamız gerekiyor. siz kendi kalitenizi ortaya koymayıp, suya sabuna dokunmayım cinsinden olursanız tabi ki köle gibi çalıştırılır, ayak işlerine de yollanırsınız.

staja başlarken ya da ilk kez işe girdiğinizde hangi pozisyonda olduğunuzu ve ne tür işlerden sorumlu olacağınızı orda çalışan elemanlara düzgün bir dille anlatırsanız kimse size uşağı gibi davranamaz. haa davranıyor dersenizde gerekli mercilerle bağlantıya geçmek çok zor değildir kanımca.

neymiş, demekki herkes konumunu iyi bilecek ve o bilinçte hareket edecekmiş.

hadi hayırlı işler.
bütün bu boktan düzenin arkasında stajyerlerin ilk günden kulağına üflenen şu cümle yatar " oğlum var ya , göze girersen burada işe başlayabilirsin, bak bankoda duran metin abin üç yıl önce bizde staj yapmıştı, şirkete kendini sevdirdi, staj bitince işe başladı" evet sömürüdür bu inkar edemeyiz.. ama 17 yaşındaki çocuk okul bitince işsiz kalacağını, iş bulamayacağını bildiği sürece bu adi çark böyle devam edecektir.en iyilerin değil yalakaların , adamı olanların işe girebildiği bir ülkede başka bir şey olacağı da yoktur zaten.
(bkz: iş yerindeki sekreterin hizmetçi ya da uşak olması) *
stajyerler için kaçınılmaz olan durumdur.gönül ister ki şunu getir bunu götür yerine, amaçları doğrultusunda işler yapabilsinler.
ancak ezilme potansiyeli olan stajyerLERin içine düştüğü buhran. nice stajyerler bilirim, cevvallerdir animallah.
stajyerin fabrikada tüm ambarı kendi başına düzenlemesinin örnek olarak verilebileceği durum. (bkz: niçin naylon)
hizmetçi ve uşaklar ücretli çalışanlar olduklarından, yaptıklaır işten gocunmazlar. ne de olsa karşılığını alırlar. ve bu onların işidir. ancak stajyerler öyle mi? para verilmediği gibi, biraz olsun bilgi sahibi olunmak istenen meslekle uzaktan yakından alakanız olmayan işler yaparsınız. bedava iş gücü olarak bakılırsınız, ne kadar sömürülseniz kardır.

hizmetçi veya uşak değil, tam anlamıyla köle muamelesi görürsünüz çoğu yerde.
(bkz: ofis boy)
vay be. sadece kendi başıma geldi sanıyordum, utanıyordum. hiç kimselere anlatmıyorum stajyerlik günlerimi. efeler gibi pc başında oturup chat yapıyorum diyordum. vay be. neler var neler. bir de herkes inanırdı bu söylediğim yalana. kim bilirdi ki; koskoca pleasepleasepleasepleaseplease, müdüre 2 kat yukardan çay getirmeye gitsin ve bunu belirli saat dilimlerinde* düzenli olarak yapsın.

utanırdım. adam bardağındaki çayı bitirdikten sonra bardağı tekrar yukarı götürmek için yeltendiğim zaman, "gelirken bir çay daha kap gel." diyordu. düşününsene bunun sürekli olarak tekrarlandığını ?

eylem yapacaktım, katil olacaktım ama geleceğim için sabrettim. böyle olmaması gerek dedim, yapmayın lan dedim. ama dinlemediler.

hıh, kendileri kaybettiler beni. şimdi arasalar bulamazlar benim gibi stajyeri.
gülmeyin lan, tabii ki stajyer. bak halâ uşak diyor. gelmeyim oraya. şşşşşt.
güncel Önemli Başlıklar