bugün

"intihar etmenin tek meşru yolu yaşamdır" diyordu gördüğüm en uzun intihar girişiminin sahibi kişilik. dünyaya geldiği andan bugüne kadar bir süreç. yetmiş iki yıllık bir intihar vakası. yıllarca, sıcak koyunlarda tecrit yaşamış bir varlık.
kaç kalp atışı, nefesini kesen kaç güzl an? kim bilebilir ki?

saatler süren suskun sohbetlerimizden sonra elime tutşturduğu kağıtta yazanlar hep aynı:

"intihar etmenin tek meşru yolu yaşam olduğu için yaşıyorum.
midemi bulandıran dostlukların sırtına yüklüyorum geçmişin acı anılarını. önce hafifçe üfleyip sol elimle üzerindeki tozlarını siliyorum, ruhların.

naftalinleyip saklıyorum yaralarımı. kokmasınlar diye. kokup da rahatsız etmnesin karşı parkta oynayan çocukları.

onlarca amfetamin içeyim diyorum. olmuyor. smith wesson u tıka basa doldurup masamın üzerine koyuyorum. şarap şişesinin soluna. bana pis pis sırıtan sarı mermileri görüyorum. yine olmuyor.

içeri geçip, tavana asıyorum emektar sicimi. emektar o. yıllar önce ben yüzmeyi bilmezken o sicim sayesinde kurtulmuştum. göz göze geliyoruz. gözlerimi kaçırıyorum. yine olmuyor.

hızlı adımlarla teras katına çıkıyorum. gökyüzünde milyonlarca yıldız var. ayaklarımı teras korkuluklarından aşağı sarkıtıp bekliyorum. bedenimin buz gibi zeminle öpüşeceği anın hayalini kuruyorum. yine olmuyor. muhteşem bir final düşlüyorum hayatıma.

muhteşem yaşamayı düşünüp de yaşayamadığım hayatıma muhteşem bir final düşünürken buluyorum.

en muhteşem intihar tarzı yaşamaktır.

ve, ben de yaşıyorum."
ölümü düşlemektir yaşayarak intihar etmek. ki yaşamak dediğimiz ağır ağır ölmenin diğer adıdır zaten. nefes alıp verdikçe yaşadığımıza inanırız, oysa cepten tüketiyoruzdur hayatımızın geri kalanını. yaşayarak intihar ediyoruzdur, kimimiz bilinçli, kimimiz hiç haberi olmadan.
doğruluğuna inandığım önermedir. zira ölüm ve intihar bir nevi işin kolayına kaçmak , oyunu yarım bırakmaktır. mızıkçılıktır. ama yaşamak zehiri yavaş yavaş içinize çekmektir. her nefeste biraz daha ölmek her gün biraz daha eskimek ve yaşlanmaktır. işte bu yüzden yaşamak en iyi intihardır.
(#1304163) bundan sonra sen buralarda duramazsın. bu şehir seni alır götürür. santim santim çürürsün..
(#1773412) bırakın da gideyim o selvilerin gölgesine.. orada göğsünü açmış beni bekleyen eski sevdalarım var..
Hayatta en büyük eğlence, başkalarının 'Yapamazsın' dediğini yapmaktır diye buyurmus Walter Bagehot denilen herif. her insanin maddi yahut manevi olarak birbirini dolayli yada direk olarak esekler cennetine havale ettiği bu dunyada ayakta durabilmek 'nah gebertirsiniz beni ulan hiyartolar' deyip üzerine nanik yapabilmek cok buyuk marifettir.

cunku olmenin bir cok yolu vardir. ama yasamanin ise ne yazik ki adam akıllı bir yolu yoktur. iste marifet isi basite kacarak değil esas zoru gogusleyerek ayakta durabilmektir.

gerci bu savasta öyle ya da böyle geberiyorsun yahutta mazotun bitiyor ammavelakin hiç olmazsa nallarti dikerken my way sarkisini arkanda caldirma hakkıni hak ediyorsun.

öbür türlü ise vay hiyar vay turkusu esliğinde kabristanin yolunu tutarsin... ne yapalim hayat bu...
(bkz: yaşayarak intihar etmeyi seçmek)(boş)
(bkz: yaşayarak intihar etmek)(dolu)
Doğruydu.
Yaşamak kimileri için en meşru yoluydu intihar etmenin...
Bir şehri geride bırakmak gibi
Yosun tutan gözlerini son kez döküp...
Yaşadım, gördüm.
Herkese aynı şansları sunmadı hayat
Herkese aynı cömertliği göstermedi
Herkes kurduğu hayallere gidemedi...

Bir şans daha isterken hayattan
Son kez mutlu olmayı denemek için
Aslında içte en küçük bir umut olmadığını fark ettiğinde
Doğduğun günkü gibi
Yalnız ve çıplaksın...
Ve hiçbir gün sırf sen istedin diye
Oturup bir iskemleye denize karşı
Öylece seyredemediysen şu köhne hayatı
Sırf içinden geldiği halde
Ağlayamadıysan rahatça
Şişmiş gözlerine bakıp iç geçiremediysen
Sırf moralin bozuk olduğunda
Suratını asamadıysan dilediğin gibi
Yaptığın onca iyiliği anlamamışlarsa
Ve bu koskoca hayattaki tüm üzüntülerin
Tek suçlusuysan
Doğduğun günkü gibi
hiç yaşamamışsın....

ipini çektiğin yaşanmışlıklar yakana yapışmış
Çırpınmak nafile
Hayat seni kocaman bir girdaba sokarken
Ve sen ait olmadığın bir dünyada her sabah tekrar doğarken
Üstelik bu hikayenin kahramanı da değilken...

Kimse beni anlamadı demenin anlamı olmadığı gibi
Yazmanın da anlamı yok bundan sonra...

Bir yazarın otobiyografisiydi
Doğdum
Öldüm
Sevdim
Öldüm
Yaşadım
Öldüm!
gözlerim kanıyor geceleri. hayatımı tükettiğim mekanlarda,soğuk, dermansız, amaçsız gecelerde...

nasıl da acıtıyor hayat canımı, hem de mutlu olduğumu sandığım o en ufacık anlarda.

narin sabun köpükleri gibiyim; dokununca sönüyor her bir parçam, dağılıyor. damarlarımda kan değil, çamur akıyor.
iyiyim diyorum, iyiyim, iyiyim, iyiyim, iyiyim… Kendimi kandırmaya devam ediyorum. Kendimi kandırmayı deniyorum.

boşver !

illüzyonum ben. bir sanrıyım. miskin bir kedinin bir yumak ip hayal ettiği anlarda, o yumak benim. dişi bir aslanın avına atılmadan önce yaşadığı üç saniyelik kararsızlığım. siyah manav poşetinin içinde çürümeye bırakılmış bir kilo elmayım. adı unutulanım.

dibinde yosun olmayan berrak bir deniz olmalıyım tekrar. bütün tortularım temizlenmeli. yeniden emeklemeliyim, yeniden hecelemeliyim hayatı. jiletlerim daha paslı ve daha kör olmalı. yepyeni yaralar açmalıyım daha derinlerime, daha eski damarlarıma, yüz yıllık damarlarıma; sabah kalkıp bir böcek ezmeliyim ve kendimi daha iyi hissetmeliyim. topaç çevirmeliyim sokaklarda çocuklara öykünüp ve daha da iyi hissetmeliyim. boş kağıtlara isimler yazmalıyım. açtıkları yarıkların kara kalem resimlerini çizmeliyim. ve daha da iyi hissetmeliyim !

değiştirmeliyim bir şeyleri. yeniden başlamak için bitirmeliyim belki de...

(yapamam ki...)

__/__/2009
bakış açısına göre değişecek durumdur. bazen yaşamak ölüme meydan okumaktır, bazen de teslim olmaktır.