bugün

gözyaşlarını içine akıtan andır.Çok canı yanınca insan ağlayamazmış sözünü ispatlayandır.
terk edildiğin an.
(bkz: sizin hiç babanız öldü mü)
edit : buna eksi veren arkadas. korkma , senin icin o seyi dilemiyorum.
arkadaş olarak bildiği insanın, zalimce davranarak kalbini kırdığı, yaşanan her şeye rağmen ' ne paylaştık ki? ' dediği ve çekip gittiği an.
-ayak serçe parmağını dolabın köşesine çarptığı an
-dirseğini kapının eşiğine çarptığı an
-açık mutfak dolabını farketmeden kafasını çarptığı an
*
tartışmasız dişinizin çekildiği an..
ölümü en yakınında hissedipte
geriye yalnızca sen kaldiğinda .
canından çok sevdiğinin canının yandığını gördüğün andır.
sevgilinin gittiği an.
sünnet olduğun an.
reddedildiği andır. onca umut edip o umutların yıkıldığı andır. herşey birden anlamsızlaşır.
vicdan azabından kahrolduğu andır.
ironiden anlamayan bir moderasyona sahip bir sözlükte yazarken çaylak olmak...
saçmalamada sınır tanımadan önceki an.
sevdiği birinin ölümünü öğrendiği andır.
haketmediği halde ebeveynden (!) ağır bir söz işittiği ve cevap ver(e)mediği an.
sevdiğinin kaybedildiği anadır.*
piknikte bir yandan mangalda et pişerken, bir yandan da voleybol oynama esnasında yanlışlıkla kızgın mangalın üstüne düşüp poponun kızartma olduğu an.
köpek gibi sevdiğiniz bir kızın sizi şerefsiz gibi sevmediği an.
sevdiğini kaybettiği andır.
iki yaşındaki çocuğunuzu, anjio için, kendi ellerinizle masaya yatırıp, daha sonrasında, açık kalp ameliyatı için ameliyathane kapısında, doktorun kucağına teslim ettiğiniz andır. acıdır, çok acıtandır. korku da vardır demekse az olur. dehşeti yaşarsınız ve o an, bütün ömrünüzü acıtan andır. asla unutulmaz ve ruh sağlığınızdan hayır gelmez artık.
tüm hayatını üstüne kurduğu insanın onu terk etmesiyle, kurduğu bütün hayallerin altında kaldığı an.
çoktan elden gidenleri, kaybettiğimizi farkettiğimiz anlardır.
yalnızlık vardır birkaç kişi yürüdüğünüz yolda geri kalsanız bile hissedilmemeniz... işte o kadar büyük bir düğüm kalır ki boğazınıda ne yukarı ne aşağı gider o, ne nefes aldırır ne de verdirir. kendinizden nefret ettirir o anki bu acı..
köpek gibi sevdiğiniz halde kişilik çelişkisine düşüp onu hep daha derine kazdığınız anlar vardır birde, o kadar yakar ki içinizi, ne bir daha aşık olursunuz birine, ne de aşk var diyebilirsiniz size sevgiyi unutturur, aynaya her baktığınızda silemeyeceğiniz izler oluşturur, taaa ki yeniden aşk varmış diyene kadar.
anjiyokat denilen 9 numara şişten bozma iğne bozuntusunun damara batırıldığı an.
10 haneli bir telefon numarasımıydı bütün bağımız?Ben hiçbir sevdamı bu kadar ucuz yaşamadım.Kalbe giden tek bir damar gibiymiş demek tüm bu serüven.Ne kadar hırs varsa içimde bir anda önemsizleşti,ne kadar ben varsa bende kurşuna dizdim hepsini.Sen ne bulduysan tek tek onun bunun gönlünde ben hepsini sana sunmuştum.Dokunma bana artık



Son bir bakışa dünyasını değiştirmeye dünden hazır,gözleri şafağa kardeş,uykusu geceye hasret,yarını dünden silinmiş bir adam bıraktın geriye. Piç kavramının içini benimle doldurdun ben en güzel bahçelere seni sunmayı düşlerken.Ne kadar ıslak kaldırım varsa bu kentte,ne kadar ıslak hayatlar ve hatta ne kadar yağmur damlası varsa ıssız asfaltlara kavuşan;hepsinde gözlerinin aksini gördüm dün gece.Her bakışın bir veda mektubuydu ve hepsinin toplamı elvedayı anlatıyordu.Sadece sarhoş bir amele taşıyabilir bu yükü derken onca ağırlığıyla omzuma vurdun yokluğunu.



Şimdi ardından düşünüyorum da sen gidişinin bilmem kaçıncı akşamında beni hatırlarsın.Yok deme kesin hatırlarsın.Belki kayda değemeyen ve sonsuza kadar değmeyecek bir ayrıntı gibi,belki göz kapaklarında saklanmış,her ağladığında gözlerini yırtan cam parçaları gibi.Ama hatırlarsın biliyorum.işte o zaman kendine sormanı istediğim tek bir soru var.



BEN TANRI MIYIM?