bugün

(bkz: maymun)
evrim teorisine göre maymundan insana dönüş aşamasın da bulunan, yarı maymun yarı insan iki arada bir derede kalmış travma.
insana benzeyen, insanı andıran, andropoit.
antropoloji sözcüğü, insansı anlamına gelen andropoit'ten türemiştir. **
küçüklüğünde fazla maymun belgeseli izlemiş kişilerin beyinlerindeki fonksiyonlarının bozulmasıyla aldıkları hâl.
ing. hominid
saçma sapan bir sözlük jargonu. insan demek istenirken kullananlar var, ayıp oluyor.
insan gibi. ama genelde olmayan. genelde android olurlar.
Ankara gazetesinde bugun bu konu ile ilgili bir yazi var...

Bizim müşahedemize göre...

"Yeryüzünde kan dökücü, fesat çıkarıcı varlıklar" ifâdesi meleklerin o an için yeryüzündeki "insansı"ları ve onların yaşantılarını tesbit etmelerinden ileri geliyordu.. Çünkü o sıralar yeryüzünde ilk "insan" varolmamıştı ve yalnızca "insansı"lar yaşamaktaydı!.

Dikkat edilirse, Kurân-ı Kerîm'de Adem'in ilk insan türünden bir varlık olduğuna dâir hiç bir âyet yoktur!. Kurân' daki bu açıklama "yeryüzünde Halife meydana getirileceği" yolundadır..

O devirde yeryüzünde bir tekâmül sürecinden geçerek bugünkü "insan"a son derece benzeyen; fakat zihnî fonksiyonlar yönünden düşünce, muhakeme gibi insanî vasıflardan yoksun; "homo-saphien" olarak adlandırılan, insan bedeninde hayvanlığı yaşayan topluluklar vardı... Ki biz bunlara "insansı" demekteyiz..

Bunlar kişisel menfaatleri için birbirlerine her türlü zararı verebiliyorlar; kan döküp, fesat çıkarıyorlardı!.. Yaşamları yalnızca hayvansal düzeyde olup, yeme-içme, çiftleşme, olabildiğince her şeye sahibolma gibi son derece sınırlı bir şekilde devam ediyordu.

Ve elbette o zaman yeryüzünde en bilinçli varlıklar olan "CiN"ler de bunlar üzerinde istedikleri gibi tasarrufta bulunabiliyorlardı..

Melekler de kendi kapasiteleri ve gördükleri örnekler kadarıyla, "Halife" olacak "insan"ı, o ana kadar yaşayagelmekte olan "insansı"lar gibi değerlendirerek; onu "Yeryüzünde kan dökücü, fesat çıkarıcı bir varlık olarak" zannetmişlerdi!.

Oysa, "Adem" ismiyle işâret edilen "şekillenmiş çamur" yani "hücresel beden" sahibi varlığa, yani, "insansı"ya, belli bir kıvama -sevveytu- geldikten sonra Allah "ruhundan üfle"miş; böylece o, bir "mutasyon" geçirmişti!.. Bundan sonra da "insansı"lar arasında da ilk "insan" olmuştu Hazreti Adem !.

"Onu kıvama erdirip, ruhumdan üflediğim zaman" (Sâd: 72)

Burada dikkat edilmesi gereken husus, öncelikle insan bedeninin, "insanî" hakikatı ortaya çıkartabilecek bir "kıvama", kemâle gelmesidir... Ki bu da yukarıdaki âyette ön oluşum olarak belirtilmiş; daha sonra da "ruhum" ifadesiyle "esmâ-i ilâhi'nin mânâları" anlatılmak istenmiştir! Bilindiği gibi "ruh" kelimesinin çok önemli bir anlamı da "mânâ"dır..

"Allah, Adem'e bütün isimleri tâ'lim etmişti"!.

"Ruh nefhi" ifadesiyle anlatılan, "esmâ-i ilâhi'nin" kapsamlı bir kapasiteyle ortaya çıkarılabilmesi yeteneğini oluşturan "mutasyon" olayı sonucunda, beyin kapasitesi Allah-u Teâlâ`nın "tâlim edilen" tüm esmâsının özelliklerini ortaya koyabilecek kemâlâta ulaşmış; böylece de cennet hâli diye bahsolan yaşama geçmişti Adem!..

Yani, kendi esmâ-i ilâhi'sini, zâhiren ve bâtınen bütün boyutlarda ortaya çıkarabilecek kemâl üzere Adem`i meydana getirdiği için, bu kemâlinin neticesi olarak Adem, varlıkları, mevcûdâtı değerlendirmeğe gitmişti..

Adem'in, bütün varlığı ve mevcûdâtı kendisindeki geniş mânâ kapasitesi ile değerlendirmesi sonucunda, melekler şaşırmışlar, hayrete düşmüşlerdir!... Ki bu da gayet doğaldır!. Çünkü kendi bileşimlerinde o isimlerin mânâları yok, ortaya çıkmıyor...

Bunun neticesi olarak:

"Sen mutlak olarak münezzehsin, biz ancak senin bizde izhâr ettiğin ilim kadar değerlendirme yapabiliriz..." (Bakara: 32)

demişlerdir...

yazinin tamami icin : http://www.ankaragazetesi.com/default.asp?page=yazar&id=508
insansı gel pisi pisi denilerek çağırılandır.
cinlidirler. içine cin kaçmış insan.