bugün

biz insanların çeşitli sebeplerle, dur emrini geçiremediğimiz ve ruhumuza zarar versmesine göz yumduğumuz; benliğimizi, sinir sistemimizi, kalbimizi yoran düşüncelerdir.
bir farklı açısı da tarafımıza empoze edilen fikirlerin çatışma yaratması ve savaşı kazanmasıdır.

şöyle ki.
geçen yıllarımın bana bir şey katamamış olması, daha doğru bir ifadeyle, katılacak o bilgilere - deneiyimlere ulaşmamış, çaba göstermemiş olmam ve bunun farkındalığına varmam bir hayli bünyemi hırpalamakta. farkına vardığım an çokta uzak değil. o zamandan bu ana geçen sürece göz attığımda asıl yıkıma uğradığım nokta beliriyor. yine tek bir adım yok, yine örülen tek bir tuğla yok. "böyle gelmiş böyle gider" denmiyor tabiki ama gerçekleşende bundan farksız oluyor.

kendimden daha genç sevdiklerime ya da çevremdeki insanlara kendi pişmanlıklarımdan yola çıkarak bilgi paylaşımında bulunmaya çaba gösterdiğimde ki "aynılarını sende yaşama" demektir bu, "o onun hayatı" ya da "bu benim hayatım" cümleleriyle karşılaşmaktayım. oysa ki farkında olunmayan şey, gelecek için pişmanlık duyamazsın, geçmiş içindir o.
o devreyi atlattıktan sonra geri dönüşü yok ve kendine katabileceğin bir bilgiyi, deneyimi ardında bırakmış oluyorsun. "önümüzdeki maçlara bakarız" mantığıda kurtaramıyor, her geçen dakika geleceğinden çalınıyor, bunu idrak ettiğimizde de iş işten geçmiş oluyor. Nihayetinde insan kendi hayatını yaşamakta özgür ve yaşamakla mükellef. ben 1 vermeye çalışayımda alan alır.

sonuç olarak pişmanlıklar ayağa kaldırmıyorsa, bir olur iki olur, geriye tamamiyle oturarak geçirilmiş bir hayat kalır. çok üzücü.
Yapabileceğine inanmamak. Kronik bıkkınlık. Karamsarlık.
her zaman eskilerdir. Düşünmek istemesen de eski evini, okulunu, hayatını, sevdiğini veya aşkını hatırlarsın durmadan. Önüne de geçemezsin. Hayat da tüm olanlara aldırış etmeden devam eder. Geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin kaygıları tüketiyor aslında bizi.
(bkz: insan evrenin merkezidir)
(bkz: ey insanlık)
yine insanlarla ilgili olan düşüncelerdir.
insanı insandan başka yoran, hırpalayan, yaşlandıran ne var ki şu dünyada?