bugün

"she were"demek herhalde.

not:tecrübeyle sabittir kıçlarıyla gülüyorlar.
ingilizceye gayet hakim olmanıza rağmen kafanın bi milyon olduğu anda amerikalının sigaranıza baktığını görüp would you like to drink one demek. üstüne tanımam.
- "on the tabela."

(bkz: fatih terim)
cümle içindeki herhangi bir türkçe kelimeyi o gazla ingilizce okur gibi ağız eğmek.

hazırlık sınıflarında çok olur; alan - eilın gibi gibi gibi.
- i loven't you.
turn sağ.*
bir zenci * ile diyalog kurmaya çalışmaktır. zira karşınızdaki ingilizce konuşmaz, kendine has bir tarzda ingilizce uydurur...
türk olduğunu öğrendiğiniz birisiyle akıl edip türkçe konuşmamak. bir süre karşı taraftaki şahsın yüzüne aptal aptal bakmak. daha sonra karşı taraftaki kişinin 'napıyosun lan burda' şeklindeki güzide soru cümlesiyle kendine gelmek ve türkçe konuşmayı akıl etmek. gerçi sarhoşken vuku buldu bu olay. ama yine de salaklık.
elindeki eriği göstererek ismini soran turiste ingilizce konuştuğunu düşünerek erriğğğk demek misal.
kesinlikle ve kesinlikle üstüne tanımam ;

(bkz: i dont speak english) * * *..
90'lı yılların sonunda ve lisedeyseniz sick kelimesini kullanırken/okurken kesin bi salaklık yaparsınız ya da yaptırırlar.

(bkz: mahalle baskısı)
boşluklarda 'ımmm' veya 'ommmm' denmesi.
cümleleri ''ya, yani, işte'' gibi kelimelerle bağlamaya çalışmak.
özne fiil uyumunun umursanmamasıdır.

these pages (428,429,430) is him finished.

dipnottur:

+ efe, what does it means, pitch?
- eee...
+ c'mmun!
- someone has no mother or father...
aksanlı konuşmaya çalışmak.
londra da dort, bes dukkana gırdım, ne aradıgımı soyledım herkes yuzume mal mal baktı. ulan ne mallarmıs dedım, sonra asıl malın ben oldugumu kavradım;

-do you have mp üç-bu şekilde telaffuz aynen- player?

çok güldüm sonra tabi ama tekrar aynı dükkanlara giremedim.
kelimeleri yazıldıkları gibi telaffuz etmektir.
attractive - ataraktiv*
chicago- çiko*
ayrıca 9. sınıftayken bir arkadaşımın muhteşem eseri olan "you is"
dil öğrencisi olan arkadaşın düşünmeden kurduğu "please, unbutton your shirt." erkekler anlamamıştı gerçi.*
türkçe konuşurken yapılan salaklıklara göre hoş görülecek salaklıklardır.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=EnjjRZeM1jk)
atar yapan amerikalıya haddini bildirmek için " who are you lan? who are you? " söylenmesi. verilmek istenen mesaj sen kimsin? ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın. ama amerikalının verdiği cevap ne kadar anladığının bir göstergesi. " just what the fuck do you mean? "
Yarım yamalak bir ingilizceyle yol tarif ederken ara sıra eller ve vücut dilini kullanmak.
öncelikle karşında yabancı varsa bağırarak konuşmaktır.zira ister türkçe anlatın ister ingilizce bağırmadan anlaşılamayacağınızı düşündüğünüz vakadır.

karı koca 2 turist ve bizim heycanlı türk

turist- excuse me!how we can go to taksim?
heyecanlı- hee şimdi seen burdaaan gitt goo gooo anladınmı (bağırarak)
turist- (şaşkın bir ifade) yes, go.after?

bakar ki işin içinden çıkamıcak ;

heyecanlı- yok sen en iyisi yürüme no go no go ok? burdan 53T ye bin.anladın Te Te
turist- hehe.ok thanks...yanındakine - why does the man shout?)
heyecanlı- (bizimki tam giderken duyar)küfür etme lan ne dediğini duydum bağırıyorum sen anlamıyon mal.ben senin fuck you
turist- ohh.what?!!??
heyecanlı- ayağıyla köpek korktuma hareketi yaparak siee
turist2- fuck it!
ingilizce dersinde hoca resim gösterip sırayla kaldırarak
resimde görülen şeklin ingilizce karşılığını sorar. Çıkan resimlerden biri de pamuk prenses ve yedi cüceler dir.
arkadaşın verdiği cevap: cotton princess and seven shorts

(bkz: snow white and the seven dwarfs)
Konuşma esnasında, bir bayandan bahsederken - her yerine, his demek.
söylenmek istenen: benim bir ayım var.
söylenen: i am a bear.