bugün

bilimsellikten tamamen uzak bir başbakan tarafından yönetilmek demektir.
erdoğan yıllar önce bir tv kanalında kendisine ingilizce;
"başbakan olunca ingilizce konuşmanız gerekince ne yapacaksınız" sorusu sorulunca,
"tabi ki türkçe konuşacağım" demiş ve üniversite öğrencileri tarafından alkışlanmıştır.
çiftçisine, doktoruna, yargıcına, öğretmenine, işsizine sahip çıkmayan bir başbakanın eleştirilecek tarafı kalmamış da ingilizce bilmemesine kafayı takmış zihniyetin üzüntüsünü paylaşma durumu.
bushun karşısında bacak bacak üzerine atan başbakana sahip olmak *
http://ramerta.com/wp-con...s/2009/02/tayyip-bush.jpg
bush'un karşısında hazir olda duran başbakana sahip olmaktan daha iyi durumdur.
görsel
görsel
gayet sıradandir, nitekim "türkiyede herkes ingilizce biliyorda bir başbakanmi kaldi?" sorusu geliyor akillara.
bu düşünceye sahip olan insanlar, başbakan ingilizce konuşsa da neden türkçe konuşmuyor diye soru sorar cinstendir. **
fransizlarin ingilizce bildikleri halde ing. konuşmamalari
yadırganmayacak bir durumdur. zira birde söyleyeceklerini kağıda bakmadan okuyanları vardır ki akıllara zarar. çıkarın bu kadını burdan demek için bile kağıda ihtiyaç duyar. varsın sadece van minüt desin de yeter ki başını dik tutup meydan okusun.
daha da davosa gitmeme kararı vermektir.
(bkz: ingilizce bilmeyenler seçime katılmasın)
(bkz: ingilizce bilmeyenler türkiye den atılsın)
(bkz: ingilizce bildiği için götünün kalkması)
(bkz: ingilizce bilmeyenleri aşağılamak)
format 10 numara demek.

not: bilenleri de gördü, bu güzel ülke.
zamaninda cnn'de amerikanlar kadar iyi ingilizce konusan , sabahlari gune bbc izleyerek baslayan bir ecevit e sahip olan ulkemizin , su anki hissiyatidir.

(bkz: van minut olmaz van minut)

aaa ama biliyor iste daha ne istiyorsunuz ?
gerçekten büyük eksikliktir. hemen şöyle denmesi gerekir:
(bkz: ordu göreve)
sonuçta tercümanlar her zaman olduğu ve karşı taraf anlatılanı anladığı için hiç önemli olmayan durumdur. ayar verilmiştir, sadece at gözlüklü akp düşmanları kabullenememektedir.
one minutes yerine bir dakika deseydi kanımca daha iyi olurdu. madem ingilizce bilmiyoruz o halde hiç ingilizce kelime kullanmayalım türkçe konuşup dilimizin reklamını yapalım. madem biz öğrenemiyoruz onlar türkçe öğrenir uluslararası panellerde türkçe konuşulur biz de ülke olarak komik duruma düşmeyiz.
sadece türkiye'de görülebilecek bir şey değil. başbakanın eksikliği, fakat yanlışı değil. yanlışları daha enteresan gerçi.
ayrıca türkiye, başbakanın ingilizcesiyle görülmemiş bir geyik akımına girdi, her laf van minüt le bitiyo sanki. dün seksen yerde van minüt lafı geçtiğine şahit oldum. hayırlısı tabi.
cok olagan disi bir durum degildir. bir cok ülkede de görülebilir.

daha acisi icinse;

(bkz: recep tayyip erdogan gibi bir basbakana sahip olmak)
ingilizce bilip clinton'un önünde el pençe divan duran bir başbakan'a sahip olmak'tan kat ve kat daha iyidir.

görsel
bu dünyada 1800 lerden beri ingiliz sömürgeciliğinin ekonomiyi elinde tutması sonucu uluslararası dil ingilizcedir ve diplomasi dili de ingilizce olmuştur. çatlasanız da, patlasanız da gerçek budur.
sen de teknoloji üret mal üret, sen de dünya ekonomisini yönlendir ingiliz de gidip mecburen türkçe öprenmek zorunda kalır..

bu gerçeği kabul etmeyen devlet adamı da kendi arasında rahat rahat ingilizce konuşan 2 yabancı başbakana bakar öyle.
utanç vericidir. sen kalk başbakan, cumhurbaşkanı vs ol, dış ilişkilere ağırlık ver, avrupa birliği de, davos de... gittiğin yerde armut gibi bak konuşulanlara. olmaz. olmamalı. sonra da van minüts de, iyice rezil et kendini. olacak iş değil. başbakan, cumhurbaşkanı ve hatta millet vekili adayları için ingilizce şartı getirilmeli. bak o zaman avrupa'daki itibarımız nasıl artıyor. sen daha ingilizce konuşama, bir de itibar bekle, hörmet bekle avrupa'dan. hiç güleceğim yoktu.
ingilizcenin olmazsa olmaz olduğunu zihinlerine kazımış kimselerin yakıştıramadığı durum.

ingilizce bilmek artı olabilir ama bilmemek asla eksi değildir.
sadece ulusal dilini bilip başkasını bilmemeyi marifet sayan anlayış , kendi aralarında ingilizce konuşarak sohbet eden italyan ve fransız başbakanlarının yanında 3. bir başbakan olarak konuşmalarını anlamadığı için öyle bakar.
one minutes folks one minutes.

my preime minister speak very good english. this is a book. this is a pensil.
hatta er geht in die davos.
ingilizce bilsin bilmesin, her zaman her yerde türkçe konuşmasını desteklediğimdir. eleştirmenin de bir dozu olmalı. ha elbette dil bilmek güzel ama gidipte her yerde o dili konuşmak için değil. dilinizden utanmayın. kullanın herşeye herkese rağmen. ne özgüvensiz toplumuz. vaktiyle "turkey" yerine "türkiye" kullanalım derken herkesin milliyetçilik duyguları kabarıyordu, yemişim öyle milliyetçiliği.

bakın atatürk ne demiş.

"Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin ulusal ve varsıl olması, duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk Dili, dillerin en varsıllarındandır; yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır."
ben sana ingilizce bilen başbakan olamazsın demedim. adam olamazsın dedim. sonuç olarak ingilizce öğrenilebilinir. ancak adam olunmaz adam doğulur.
çok da önemli olmayan şeydir.

her kuşu sktik, bir leylek kalmıştı. onun kaşıntısını yaşıyoruz.
türkçeyi bile argodan ibaret konuşan bir başbakan'a sahip olmakla aynı şeydir. düşün daha türkçesi bozuk sayılır. üslubu zaten sorma! kasımpaşa'lı eli maşalı. dediğim gibi türkçe şart ilk önce.