bugün

bir ezop masalıdır...

"anlayana"...diyerek yazayım...

bir inek, bir beygir ve bir eşek varmış.
günlerden bir gün aralarında konuşarak, etrafa dağılıp insanların ne yaptıklarını öğrenmeye
ve üç yıl sonra buluşmaya karar vermişler.

Her biri başka yöne gitmiş.

3 yıl sonra buluşma yerine önce inek, sonra beygir gelmiş.

gelmişler ama ikisi de birbirinden perişan.
zayıflamışlar, dişleri dökülmüş, kamburları çıkmış, velhasılı kelam her ikisi de çökmüş.

önce inek anlatmaya başlamış başından geçenleri.

"Bu insanlar çok merhametsiz...Beni durmadan birbirlerine sattılar.
Alan sütümü sağdı. Bir inek daha bulup onu yanıma koyarak bizi çifte koştular, aç bıraktılar. Canımı zor kurtardım be beygir kardeş..."

beygir üzülür ineğin başına gelenlere, bu sefer o anlatmaya başlar...

"Ah, sorma inek kardeş... Benim de ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı açamadım. Üzerime bindiler, ses çıkaramadım. Biri indi, öbürü bindi! Binmedikleri zamanlar zincire vurdular. Belim çöküp de onları taşıyamaz bir hale geldiğinde arkama kocaman bir araba bağladılar. Bu sefer birçoğunu yeniden taşımaya başladım...Ben onları taşıdıkça, daha hızlı gitmem için kırbaçladılar. Canımı zor kurtardım inek kardeş..."

inek ve beygirin durumu böyle vahimdir, tam "sahi eşek nerede" diye soracaklarken eşek uzaktan belirir...

eşek hayli neşelidir.
ıslık çala çala, anıra anıra, sağa sola tekme ata ata gelmektedir.
üstelik gayet iyi görünmektedir, epey de kilo almıştır.

inek ve beygir birbirlerine bakarlar, anlam veremezler.
eşek onların yanına gelir ve başlar 3 yıl boyunca neler yaşadığını anlatmaya...

"Sizden ayrıldıktan sonra uzakta bir memlekete vardım. Birisi yukarı çıkmış bağırıyor, bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu. Ben de yüksekçe bir yere çıkıp bağırdım. Benim bağırmamı bilirsiniz, yeri göğü inletirim. Sesimi duyan benim yanıma koştu, duyan duymayana haber verdi, etrafım insanla doldu. Onlar geldikçe ben daha çok bağırdım. Haktan, hukuktan, refahtan, adaletten filan bahsettim...en çok da din mevzusuna girdim, türban, namaz, cami falan, en hassas noktalarına dokundum onların..."

beygir ve inek;
"eee sonra ne oldu, devam et" diye sorarlar.

eşek devam eder;
"sonra bunlar beni başkan seçtiler, bütün yetkileri bana verdiler, seninle gurur duyuyoruz dediler, ben ne dersem onu yaptılar, hatta bazen bir şey diyorum, iki gün sonra o dediğimin tam tersini söylüyordum, onu bile alkışlıyorlardı...onlar alkışladıkça ben yedim, ben yedikçe onlar fakirleşti, onlar fakirleştikçe ben yedim ve semirdim ve işte bu hale geldim..."

beygir ve inek çok şaşırmıştır,
"eee peki bu insanlar senin eşek olduğunu anlamadılar mı?" diye sorarlar.

eşek yanıtlar;
"valla benim eşek olduğumu insanların yarısı anladı, ama diğer yarısı bana öyle inanmıştı ki, benim eşek olduğumu anlayanlar, bu durumu diğerlerine anlatamadı..."

kıssadan hisse;
bazılarının gerçek yüzünü görürsünüz, ama sizin gördüklerinizi başkaları görmez. onlara anlatırsınız, anlamazlar, çünkü bazılarında eşşeklik bakidir, anlatamazsınız...

selam ve duva ile.
---------------------------
--------------------------
benzer hikayeler için;
(bkz: papağan reis fıkrası/#39364030)
(bkz: orman ve balta hikayesi/#39980648)
(bkz: papaz hakim fizikçi ve giyotin/#41359718)
(bkz: hırsızlar kasabası ve dürüst adam/#41354896)
bu hikayeyi yazan ezop değil kılıçdaroğlu'na benziyor.
(bkz: Lafonten in Silivri hatıraları)