bugün

ilk inançlarımız, çocukken çevrenin inançlarına göre şekillenir. Sadece inançlarımız değil, düşüncelerimiz bile. Çünkü doğduğumuz andan itibaren tamamlanmamış bir beyinde doğarız. Mesela hayvanlara göre beynimiz boş bir levhaya benzer. Yunuslar, daha doğumda yüzmeye başlarlar; zürafalar ayakta durmayı saatler içinde öğrenirler, bir zebra yavrusu doğumundan 45 dakika içinde koşabilir. Birçok hayvan, bazı içgüdüler ve davranışlar için genetik olarak önceden programlanmış halde doğar; yani bu içgüdü ve davranışlar kalıp halinde beyine kazınmış durumdadır.
insanlarda durum farklıdır. Dünya’ya geldiğimizde bizim beyinlerimiz de belirli oranda genetik ön-programlamadan geçmiş durumdadır. Nefes alırken, ağlarken, yüzleri tanırken ve anadilimizin ayrıntılarını kazanırken bu beceriden yararlanırız. Ama insan hayvanlara göre kıyaslandığında tamamlanmamış bir beyinle Dünya’ya gelir. insan beyni tam olarak programlanmamıştır, beynimizdeki nöral ağların ince ayarı ise 'deneyimlerimizle' gerçekleşir. Genç beyin, çevresine uyum gösterecek biçimde yavaş yavaş yoğrulmaktadır. Çocukluğumuz boyunca içinde yaşadığımız ortam ve buna bağlı olarak o ortamda yaşadığımız deneyimler beynimizi inceden inceye işler ve biçimlendirir. Kendimizi içinde bulunduğumuz ortam tarafından biçimlendiririz.

Haliyle dini inançlarımız da biz küçükken bulunduğumuz ortama göre şekillenir. Fark ettiyseniz insanların mensup oldukları dini inançlar çoğrafi koşullara göre paralellik göstermektedir. Müslüman coğrafyasında doğanların insanların çok fazlası müslümandır, Hristiyan coğrafyasında doğan insanların çok fazlası hristiyandır. istisnalar elbette vardır ki bunlarda hayatı sorgulayabilen insanlardır. Çoğu insan sadece kendi inançlarının doğru, diğer hepsinin yanlış olduğuna inanır. Çünkü insan beyni çocuk yaşlarında çevre faktörü ile paralel olarak gelişir.
Buradan yola çıkarak insanlar kendi inançlarını kendisi seçmemiştir diyebiliriz. Bizim sahip olduğumuz dini inançları bizim seçtiğimize inanıyoruz, halbuki öyle değil. insanlığa küçük yaşta dini öğretiler empoze edilmiş ve tüm insanlığın gerçeklik algısıyla oynanmıştır.

Ayrıca şunu söylemeliyim ki(çünkü böyle cevaplar gelebilir) "Müslüman olmayan bir çoğrafya da doğsam yine islam'ı seçerdim" ifadesi büyük bir yanılgıdan ibarettir. Bunu sadece islam dinine mensup olanlara söylemiyorum, Hristiyan olanda, Budist olanda böyledir.
Buna insan sorgulayarak farkına varır.

sonuç olarak dini inancımızdan tutunda düşünce yapımızı belirleyen en büyük faktör içinde yaşadığımız ortam ve kültürdür.