bugün

aslında "ilkokuldayken tüm okulun önünde andımız'ı okumanın verdiği gurur" olacaktı. (bkz: 50 karakter bariyeri)

bundan 20 sene önce, bir çok çocuğun duyduğu, tanımlanamayacak bir gururdur. senede 1 kere(belki 2 kere) içine girilebilen bir ruh halidir. o zamanlar andımız isimli metnin içeriği öğrencilere adamakıllı öğretildiği için normal olan bir şeydir. günümüzde çocuklar bitki gibi büyüdükleri için artık varolmayan bir duygudur. şimdi bu yazdıklarımı anlattığım eş, dost, akraba çocuklarına garip gelmektedir.

şöyle gelişir:

okuldaki listede ertesi gün andımız'ı sizin okuyacağınız belirtilmiştir. eve gidince anneye durum bildirilir. anne hemen pantolona jilet gibi bir ütü çeker. siyah önlüğü derhal hizaya sokar. kolalanmış, yedekte bekleyen beyaz yaka çıkarılır. iskarpin ayakkabılar boyanır, parlatılır. ertesi sabah için herşey hazırdır. yatmadan önce, ertesi sabah için bir iki pratik yapılır.

ertesi sabah okulun yolu tutulur. yolda pantolonun ütüsü bozulmasın, ayakkabı tozlanmasın diye dağ ve bayırlardan gidilen güzergahlara girilmez. daha temiz yollar tercih edilir. okul bahçesinde herkes sıraya girmiştir. kalabalığı görünce hafif bir heyecan kaplar insanın içini. elde taşınan üzerinde yarış arabası resmi olan, kutu gibi okul çantası(sırt çantası daha öğrenciler tarafından keşfedilmemişti) bir kenara konulur. kalabalığın karşısına geçilir.

önce müdür gelir yanınıza ve öğrencilere gürler:

"rahat!"
"hazırol!"

kalabalıktan çıt çıkmamaktadır. bir adım öne atarak kalablığa yaklaşırsınız ve göğsünüzü şişire şişire, en gür sesle okumaya başlarsınız:

"Türküm, doğruyum, çalışkanım!

ilkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir!

Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir!

Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime and içerim!

Varlığım, Türk varlığına armağan olsun!

Ne Mutlu Türküm Diyene!"

(eskiden andımız böyleydi. sonradan modifiye ettiler.)

siz andımızı bitirdikten sonra. müdür tekrar gürler:

"rahat!"
"iyi dersler!"

öğrenciler cevap verir:

"sağol!"

sonra siz de sınıfınızın 4'lü sırasının en arkasına geçersiniz. 2'li sıra halinde okula oğru yönelirsiniz. ilerlerken sınıftaki diğerleriyle performans değerlendirmesi yapılır:

"lan çok kötü okudun olum. geçen hafta ben süper okuduydum."

"lan siz asıl 2 hafta sonra görün. bana sıra gelsin hele."

"lan süper okudum işte. konuşmayın."

akşam eve gidilince anneye, babaya, nineye, dedeye falan anlatılır. "aferim oğluma" denilerek bir müddet ilgi odağı olursunuz. "orada ant içtiğin şeyleri de ileride unutma" denilerek nasihatte bulunulur. eğer o akşam misafir falan gelecekse baba veya anne misafire "amcası/teyzesi bak bugün andımızı okumuş" denilir. misafirler de "aferim sana" diyerek kutlarlar. sevindirik olursunuz, çocuksu bir gurur yaşarsınız.

ileride, o 5 sene boyunca, haftanın her günü ettiğiniz yemini hatırlar, yemininize sadık kalmaya çalışırsınız.

başta da dedik ya, artık varolmayan bir duygudur diye. çok isterdim bugün ilkokula giden yeğenimin andımız'ı gerçeten anlamasını ve okurken aynı duyguyu yaşamasını. ama biliyorum ki olmayacak. kısa süre sonra zaten hiç okunmayacak.

buna benzeyen ve artık önemsenmeyen diğer gurur vesileleri için:

(bkz: bayrak töreninde bayrağı çeken öğrenci olmak)
(bkz: bayramlarda şiir okumak)
(bkz: bayramda okul bandosuna seçilmek)

edit: aferin, bol bol eksileyin mınakodumun bölücüleri.
faşizmle yoğrulduğunu bilmeyen körpe beyinlere dayatılan ve sözlük semalarında seyreden ırkçı ifrazat gemileri ile büyük nispette başarıya ulaştığı gözlenen politikanın çocuklardan duymasını istediğidir.

barışı inşa eden bir metni okurken duyulan gururun yanında cüceleşir.
sadece ilkokulda kalır.
çocuk aklı işte.
hem anti-militarist olup, hem de mevcut rejimi devireceklerine inanan bünyelere "nah devirirsiniz" diyenlerin duyduğu gururdur.
gereksiz bir gurudur. milli şeylerin hergün, her hafta tekrarlanması kadar ulusal gururu aşağılayıcı bir unsur yoktur.