bugün

o zamanlar bu bir zenginlik mi yoksa başka bir şeyin göstergesi miydi bilmem ama yamaha flütü olan tiplere hem imrendim o yıllarda.derste onlar kılıfından çıkarırlardı güzelim flütlerini biz de kırtasiyeden alınmış 3 liralık flütle çalardık.geçenlerde store'da gördüm o hain yamahayı fiyatına baktım 13 lira civarında bişeydi.biraz baktım flüte sonra gülümseyip devam ettim.aslında ne kadar önemsizmiş o zamanlar anlaşılmıyor tabi.demekki hocalar gitar isteseydi flüt yerine birkaç kişi katil olurdu.
Sınıfın inek öğrencilerinden biriydim ben . Her sınıfa gelir ya "fotoğrafçı amca" o gün de bayramdır "değişik bişiy " gören çocuğa. Nasıl seviniyorum nasıl seviniyorum öğretmen Önce toplu fotoğraf çekmek için sıraya koyuyo bizi , bakıyorum kırmızı ayakkabımın birinde fiyonk yok düşmüş. suratımın şekli değişiyo kıpkırmızı oluyorum ayakkabıyı saklamaya çalısıyorum ama yok olmuyo . iki dakika sonra öğretmen geliyo 3 öğrencisiyle ayrı fotoğraf çektirmek istiyo biri de benim. Yine ayakkabımı saklamaya calısıyorum ağladım ağlıycam....Hala durur o fotoğraf albümde suratımda kocaman bi mutsuzluk üzerimde mavi önlük, ayaklarımda iki kırmızı ayakkabı tek fiyonk.
bizim zamanımızda* okullarda ıkır ile mıkır mıydı neydi öyle bir süt dağıtıyorlardı her gün.

anne: bak hem bu koyduğumu hem de okulda dağıtılanı iç emi, kontrol edeceğim.
iç burkan evlat: ama ikisini birden nasıl içeyim? bir tanesi yeter, al bunu.
anne: evladım, gelişme dönemin iç, dahasını istersen de in kantinden al.
iç burkan evlat: anneee, bir tane süt içmek istiyorum, anlıyor musun beni?
anne: annelere bağırılmaz.

hülasa; sevgili ıkır ile mıkırcılar sizin yüzünüzden günde 2 paket süt içmek zorunda kaldım. sonuç mu? 10 yılı aşkın süredir süt içmiyorum.
(bkz: #11754554)
ilk defa bir kızla konuşma gayretinde bulunmuştum, daha önce aynı ortamda bulunmuştum onunla daha önce.
esprilerime gülmeler, yanımda hep benimle muhabbet kurmaya çalışmalar falan.daha 6.sınıfa gidiyorum, ilgi görünce ilgi gösterme gereği duyuyor insan.
neyse, bayağı cebelleştim, ikna ettim kızı, beraber olmaya başladık fakat bir kere bile yan yana gezmedik.
buna yıl başında hediye almıştım, arkadaşımla göndermiştim bir de hediyeyi, durum o kadar vahim.
ilk başta hediyeyi almadı, laga luga etti fakat zorla kabul ettirdim.
sonra sevgililer günü geldi çattı, 6.sınıfa gidiyorum ve kız hediyelerimi kabul etmiyor, o zaman tek yol hediye isteyip istemediğini sormaktı. yine arkadaşımı yolladım ve hediye almamı isteyip istemediğini sordum, o günden sonra ayrıldık tabi.
çocuktuk be baba.
Suluğum olmadı hiç . Babam plastik koktuğundan ve ucunu ıssırdığımda dişlermin çirkin olacağını söylerdi.
4. veya 5. sınıfta fakir öğrencilerin mont, ayakkabı, kalem, defter gibi ihtiyaçları karşılanıyordu, bunun için de sınıfın en fakir öğrencilerinin tespit edilmesi gerekiyordu. bu işi kimseyi incitmeden yapmayı beceremeyen ingilizce öğretmenimiz sınıfın ortasında 5 kişiyi tahtaya kaldırmış ve ayakkabılarına bakarak: 'şimdi hangisinin adını yazacaksın o listeye hepsi birbirinden fena' diyerek o 5 öğrenciyi tüm sınıfın önünde rencide etmişti. o arkadaşlarımın başları önünde utangaç bakışları hiç aklımdan çıkmaz tabii o hocanın düşüncesizliği de.
capri sun. bilen bilir o zamanlar statü simgesiydi bu meyve suyu. borç çoktu alamazdı babam görüp kıskanırdım..
la kurşun kalemle yazıyorum diye bir zengin kızı gelip "sesinden rahatsız oluyorum kaleminin al şu tombovv u kullan" dediydi. ağır oldu..
sihirbaz gelmiştir okula,gösteri paralıdır ve gel gör ki son paran önceki teneffüs simide gitmiştir,ama bir bakarsın yalnız değilsindir ve nihayetinde izleyemeyenler için bir daha sergilenir gösteri e sevinirsin işte *.*
türkçe bilmediğim için, öğretmenin annemi okula çağırıp: ya bu çocuğa türkçe öğretin ya da gerizekalılar sınıfına göndericem demesi.
1- beden eğitimi dersinin ilk ders ya da üçüncü, dördüncü ders olması. yani kısacası son ders olmaması. kim giyecek tekrar o kumaş pantolonu, kundura ayakkabıyı.

2- durumu kötü öğrenciler vardır sınıfta. bu öğrencilere okul ayakkabı yardımı yapar, çanta yardımı yapar. ne zaman iki kişide aynı ayakkabıyı görsem onun durumunun iyi olmadığını fark ederdim ve içim burkulurdu.
bizim bir arkadaş vardı ömer, kekemeydi bu çocuk. yalan yok çok severdim elemanı. saf mı saf, komik mi komik, gülüşüyle milleti güldüren tiplerdendi. canını teslim et git yani o gülen çocuğa, öyle güven verirdi adama. durumları da pek iyi değildi. neyse bir gün hoca kaldırdı ömeri istiklal marşını oku dedi. ömer kekeliyor okuyamıyor, hoca sakin olmasını söylüyor, ömer yine okuyamıyor ve hoca anlıyor ki ömer bu işi bilmiyor aga. biz bir ara ömeri tahtadan hocaya doğru sekerken gördük ondan sonrada hoca bize ödev verdi zaten daha da görmek istemedik. istiklal marşının 10 kıtası ezberlenecek. daha ilk okul 3. sınıf filanız herhalde. ben daha okul numaramı ezberleyememişim neredeyse, adresi zaten bilmiyorum, hoca istiklal marşını ezberleyip gelin diyor. bizim hoca manyaktı bu tür konularda zaten. çocuk yapamaz , ağır gelir filan yok! kafasına esti mi olacak, kralını tanımaz yoksa. haaa yalan yok çok ta severdi öğrencisini ama istediğini yapamazsan bu sevgisini farklı şekillerde harmanlayıp sunardı.

yine neyse diyelim efendim. hoca ödevi verdi, biz de aldık, kabul ettik tabi ayıp olmasın diye. yoksa zerre korku yoktu bizde arada bir kaç damla gözyaşı bazen de ıslak donlar... ödev verilmiş ama ertesi güne yamulmuyorsam. biz evde harıl harıl ezberlemeye çalışıyoruz tabi.

korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,....

çatma kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal,...

istiklal!

buraya kadar her şey güzel de buradan sonra işler karışıyor tabi. hebele hübele biz yarım yamalak yırtınıyoruz ama nanay! velhasıl-ı kelam ertesi gün sınıfta hoca soruyor. sınıfta kimseden çıt yok, herkes kafayı gömmüş sıranın altına,sıra dayağını bekliyoruz ama birden bir ses, evet sanki bir melaike gönderdi yaradan gökyüzünden. biraz kekeliyor ama olsun. 'ben ezberledim öğretmenim' diyor. oha lan melek değil, bu bizim ömer. bak okuyamazsan döverim tehditi de yıldırmıyor ömeri çıkıyor tahtaya. o çocuk kekeleye kekeleye 10 kıtayı da okuyor hacı hem de eksiksiz, yanlışsız, tastamam anlayacağın. hoca ' aferim lan ömer. demek ki isteyince oluyormuş' diyor. ömer yine gülüyor tabi ve ekliyor ' dün evde elektrikler kesikti öğretmenim mum ışığında ezberledim' bizde bir 'ohaaaaa' durumu oluyor hocanın gözleri dolmuş. kalkıyor ömeri öpüyor, arkasından yapıştırıyor ömere! 5'i yapıştırıyor lan o kadar da değil.(swh)

işte budur benim ilkokuluma dair iç burkan detayım. o çocuğun bizden önce ezberlemesi, bizim onun kadar azmimizin olmaması, tokat yemesi, hocanın gözlerinin dolması, ya da benim 5 alamamış olmam. tam emin değilim.
beden derslerinde maç olur ya, ben bir keresinde kaleye geçip hiç gol yememiştim işte o günden sonra oooooo büyüksün kaptan falan filan bana gazı verdiler de verdiler, ileriki hafta ise oyuncu seçersin ya, kaptan ilk beni seçti kaleye. herkes ooo falan. neyse geçtik kaleye amına koyim, geçmez olaydık rezillik. gelen tüm topları içeriye aldım. bu da böyle bir anımdır.
tembeller ve çalışkanlar sırası vardı. öğretmenimiz yaramazlık yapanları da bu bölüme oturtur, iki tarafin birbirleriyle iletişim kurmalarına izin vermezdi. tembel de değildim ama hep tembeller sırasında oturdum. ilkokul hayatimi hatirlamak istemiyorum. dolayısıyla öğretmenimi de.
ilkokulda bir adaşım vardı alperen diye çok ta iyi futbol oynardı birde çok hızlı koşardı neyse yalnışlıkla faul yaptım sınıfın en güçlüsüde benim tabi alperen anneme küfür etti kaçtı koşmaya başladı ilkokulluyuz ya yediremiyoruz anneme küfür ediyo yani sigorta attı bende oyunu durdurttum yakalayın lan onu bana dedim arkadaaslara herkes peşinde bunun koşuyoruz bahçede yakalamıyoruz herifi bir hızlı koşuyor ben sınıfın bulunduğu koridora saklandım eninde sonunda gelecekti sınıfa neyse bu girdi sınıfa herkes sınıfta toplandı ben girdim bu sınıftada kaçmaya başladı beni tuttular bu yine kaçtı kızlar filan izliyo çığlık atanı var alperen koridorda kaçarken iman gücümüdür artık o anki kızgınlıkmıdır yetiştim buna koşarken arkadan ensesinin üstüne bir yumruk attım anaaa alperen düştü yere kalkmıyor yerden alperen kalk lan anaa öldümü lan dedim koridorda bir çığlık koptu anlatamam size öldümü ölmüş ölmüş ölmüş hocaaaaaaam! ölmüüüşşş herkes toplandı ben yusuf tabi korkuyorum sonradan çıktı meğer bayılmış bu hocalar ayılttı filan ilkokulda çok içimi burkan bir olaydı bu.
çok gaza gelirdim be sözlük. bir keresinde baş müdür yardımcısını karşıma alıp laf sokmuştum nasıl yaptım hala bilmiyorum şimdi yap desen yapamam.
ilkokulda ortaokulda ve lisede hiç harçlık almadan büyüdüm taaki üniversiteye kadar, halen içimde bir uktedir ama olsunbe, çocukkende diz kapaklarımız kabuk bağlardı ve acımazdı onun gibi birşeydi aslında.
ben pantolonun düğmesini ilikleyemezdim. tuvalete gidince dersin bitmesini bekler öğretmene ilikletirdim. bir gün yine aynı eylemi gerçekleştirdikten sonra arkamı bir döndüm aşık olduğum kız kıkır kıkır gülüyor. görmüş olayı, yıllarca aklımdan çıkmadı bu olay. sonra ben o kızla yıllar sonra feysbuktan irtibat kurdum, muabbet ilerledi o aralar o da beni seviyomuş meğersem.(ciddiyim lan) ama o bu dakikaları hatırlamıyor. ben hatırlattım,sonra da ayrıldık.
dersin beden eğitimi olduğu saatlerde hep matematik dersi olması.

not: bu eminim birçok kişinin başına gelmiştir. hocamız sağolsun 4 yıl bi de yarım dönem geçirdiğim ilkokulumda * yaptığım beden eğitimi dersi sayısı bi elin parmağını geçmez; hep matematik olmuştur o beden eğitimi dersleri. herhalde bu yüzdendir; matematiği hiç sevmedim/sevemedim anasını satayım.

edit: imla
müfettiş urfalı hocamızın şivesiyle dalga geçmişti. o an onun ağzını kırmak istedim. ama küçüktüm yumruklarım onu anca gıdıklardı.
ilköğretim 7. sınıfa giderken başımdan geçmiş hala aklımdan geçmemiş bir anıdır. çok sevdiğim bir kız vardı.
öyle sevmek ki düşününce uçmak, uçunca sonsuz olmak...
neyse asıl meseleye gelelim. sabah okula gitmiştim. fena kar yağmıştı. pencereden okulun önüne bakıyordum.
sevdiğim gelecekti. sırf onu göreyim diye erken giderdim okula. pencereden gözüktü birden aklım düşmüştü yerinden.
birden arkadşlardan biri geldi ve okul iki gün tatil dedi. kar çok yağmış müdür yardımcısı söylemiş herkes evine gitsin.
karanlık oldu aklım birden iki gün onu göremeyecektim. ve pencereden geri dönüp evine gidişini izledim onun.
burda apaçık bir yanlış vardı kabullenemiyordum onu iki gün göremeyeceğimi. müdür yardımcısının odasına gittim.
dedim ki hocam ben arkadşlarımı toplasam bahçedeki karları temizlesek okul tatil olmasa olur mu?
saflık işte hoca çok gülmüştü. sonra dediki biz belirlemiyoruz vali belirliyor kar tatilini.
bende çıktım okuldan eve gidiyordum. ev okulun hemen dibinde. ama hiçbir kısa mesafeyi yürümemiştim bu kadar uzun sürede.
annenizin 6. sınıfta dersinize girmeye başlaması ve ilk 2 aldığınız dersin yine annenizin dersi olması.

(bkz: annelerdeki inanılmaz mantık hataları)
o günlere dair hatırlanan gazoz simitin tadının hiçbir yaşta o kadar güzel olmadığıdır.
http://www.swfcabin.com/swf-files/1285018955.swf