bugün

Sen ilkokulda Ali'ye parasının 3'te 2'siyle kız arkadaşına leblebi aldırırsan, Ali'ye de 3'ün 1'i kalır tabi! (Sonra Ali neden yalnız...)
7 yaşından itibaren çocukların eğitim amacıyla gönderildiği kurum.
Her sinifi birbirinden zor olan sinavlar ve sorularla gecen odev yapmazsak kulagin cekildigi bir egitim kademesidir.
artık mini mini bebelerin çişini tek başına yapamayan yiğitlerin, karnı acıkınca ağlamaya başlayacak ayşeciklerin okuyacağı okul türüdür.
bir çocuğun, aile dışında da bir düzenin olduğunu, baba dışında da bir otorite olduğunu ilk keşfettiği yerdir.

sokakta oynayan çocuklardan öğrenebildiğim çok da birşeylerin değişmediği bu ilk ehlileştirme kamplarında. sokakta oynayan çocuklar dedim ya, en büyükleri 9-10 yaşında cırtlak bir kız. kendinden kopilleri dizmiş kaldırıma sınıfa girer gibi yapıyor. kopiller ayağa kalkıyor, cırtlak velet soruyor "günaydın çocuklar. beni tanımayan var mı?". düşünüyorum "ulan bu çocuk böyle bir sahneyi yaşamasa nasıl bu kadar saçmalayabilir?". birazdan çıkıyor kokusu; çocuk ismini söylüyor "ben matematik öğretmeni hebelehöbele" sonra başlıyor azarlamaya kopilleri. aklım duruyor, beynime kramplar giriyor. "böyleydi ulan!" diyorum, "aynen böyleydi işte!". hiç mi değişmez o laflar, o azarlar, o zoraki "öğretmen" olmuş dallamalar!
ilk okulda 45 alıp ağlayıp , lisede 45 alıp coşarız hayat budur.
Küfretmeyi öğrendiğim yer. Ilk küfrü dördüncü sınıfta etttim sonra alışkanlık yaptı.
okula kayıt heyecanı/korkusu. ilk ayrılık, öğretmenle tanışma, okuma/yazmayı öğrenmeyle aralanan yeni bir boyut.
sabah sıcak yataktan kalmanın zor gelmesi ve okula gitmemek için türlü bahaneler, hasta numaraları, uyuzluklar yapmak. ilk kez okuldan eve tek başına dönebilmek ve böbürlenerek anlatmak.
eve dönünce oynanan oyuncaklar, izlenen çizgi filmleri...
kalem, silgi, kağıt kokusu hatta tadı. yenilen kalem arkaları. defter kitap kaplamaları, bilimum kırtasiye alışverişleri..
heyecan kaynağı beden eğitimi, eğlenceli resim dersleri(üçgen dağlar, m şeklinde kuşlar, pastel boya kokusu, sulu boya kiri), blok flüt-sol anahtarı müzik dersleri, haşlanmış yumurta, kızarmış ekmek beslenme dersi. hiç sevilmeyen matematik. en önemli si hayat bilgisi, dilin temeli türkçe: metni anlama çalışmaları, değerlendirme soruları, bilinmeyen kelimeler... ezberle geçen din dersleri...
öğretmene aşık olma-nefret etme,
öğretmenden yenilen ilk dayak,
öğretmenden yenilen ikinci dayak,
öğretmenden yenilen üçüncü dayak, ................................... vurduğu yerlerde yetişen gül bahçeleri.
eğitici kollar, ilk siyasi tecrübe sınıf başkanı seçimi. ödevler, ödevler, ödevler, not defterine yazılan ödevler, unutulan ödevler, can sıkan ödevler, öğretmenin kontrol ettiği, kontrol etmeyi unuttuğu ödevler.
taşınma sonucu değiştirilen okul, sıfırdan başlama, uzun süre atılamayan yabancılık hissi..
veli toplantısı heyecanı, yerli malı haftası, yazın sınıfça gidilen geziler, piknikler..
sevinçle karşılanan teneffüs zilleri, tedirgin edici öğretmenler zili, teneffüslerde delicesine koşturmaca, oynanan oyunlar, tuvalet musluğundan terli terli su içmece, arka bahçedeki bodrum kapısından karanlık kömürlüğe bakarak geçirilen korkulu esrarengiz dakikalar..
arkadaşların kantinden aldıklarını tıkınmasını ağzı sulanarak izleme, yine arkadaşların sahip olduklarını kıskanmak, her konuda sidik yarıştırmak, iddialaşmak.
korkan arkadaşlara inat deli cesaretle ilk önce aşı olmak.
o zamanlar patlama yapan grup vitamin - ellere var da bize yok mi şarkısını tekerleme misali söylemek.
ilk kez derste tuvalete gidip dönüşte sınıfları karıştırıp rezil olmak.ilk kez bir kızdan hoşlanmak, arkadaş vasıtasıyla çiçek göndermek ve çiçekleri parçalayıp yüzüne fırlatması. belli ki aynı kızdan hoşlanan başka bir elemandan göz üstüne yumruk yemek.
arkadaşların bitmek tükenmek bilmeyen alaylarına, zorbalıklarına maruz kalmak. ayakkabı bağlamasını öğreten arkadaşını, mütemadiyen küçük muzlu pasta yiyen o kızı unutmamak..*

çocukluk, saflık, hatıralar... özlemek, bolca özlemek.
osmanlıca hocamın "bu harfleri 10 kere yaz getir,geldiğinde kontrol edicem" demesiye tekrar geri döndüğüm öğretim kurumu.
Son olmayan okul.
çocuklara okulun bahçesinde rahat, hazır ol, kolları uzat diyen bir ilkokul müdürüne denk geldim. yazıklar olsun eğitim sistemimize!. asker gibi yetiştiriliyor, bir forma sokulmaya çalışılıyoruz. Farklılıklarımız tırpanlanıyor.

Eğitimde bir numara olan Finlandiya'da ilkokulda ödev bile yok, bu yaştaki çocuklar kafalarına göre okula gelip gidiyorlar. becerilerini geliştiriyor, eğleniyor, iletişim kuruyorlar ilkokulda. özgüvenleri ayaklar altına alınıp bizdeki gibi ezilmiyor.

Rahatmış, hazır olmuş!..
ilerde yanlışlıkla aile kurup çocuklarım falan olursa ilkokula göndermeyi düşünmüyorum.

Çok salakça bir yerdi, çocuğuma kendim eğitim verrim daha iyi. Konuşmayı öğrenirken eşimle ingilizce konuşuruz falan filan. Ayrıca yürümeye başladığından itibaren yazılım öğretirim ona, mis.
ilerle çuvalla parası olduğunda teşekkür eder bana.
Bir türkçe öğretmenimiz vardı ve bizden bir şiir defterimiz olmasını istemişti. Küçük kare bir deftere ne bulduysam yazmıştım kurşun kalemle... Birden geldi aklıma, nerede benim şiir defterim?
şahsımınkinin resmi pc imde arka plan resmimdir.
ilginç olan bişey var. resimde olsa okul ya bana ağaçların tahminimden daha geç büyüdüğünü gösterdi.
ben orada okurkan çapları tahminen 10 cm olan ağaçlar 20-25 senede ancak 20 cm çapa erişmiş. çam ağacı.
Hoşlanılan kıza anneanne yüzüğü hediye etmek. Olmadı diyip geri getirmişti amk.