bugün

silahın bozduğu mertlik hesabı sesin sinemaya dahil olması, sinemanın çıkış noktası yine görsel bir sanat olan fotoğraftan iyice uzaklaşmasına sebeb olmuştur. anlatım dilini tamamen görselliğe yasyalan sinema, işin içine sesin girmesiyle var olan tüm hesaplamalarını, anlatım dilini ciddi oranda değiştirmek zorunda kalmıştır. sonraları sese iyice yaslanan filmler sayasinde ki bunlar holivud ve çakması bolivud filmleridir çoğunlukla, sesin sinemadaki yeri perçinlenmiştir. oysa işitsel bir sanat olmayan sinema ilk yıllarında ses olmadan görüntülerin konuştuğu baş yapıtların yapılageldiği görsel bir sanattır. bunu unutmayan günümüz yönetmenlerinden bazıları müzik kullanmadanda çok çok az dialogla gayet iyi filmler yapmanın ötesinde sinemanın özünü hatırlatıyor bana. gerçi 100 yılda bir sanatın özü nedir bilinebilir mi bilmiyorum ama bence sinemanın özü arka arkaya gelen iki resmin yeni bir anlam oluşturabilmesidir. ne sese nede oyuncuya ihtiyaç vardır.

örn: caplin-modern zamanlar: koyun sürüsü görürüz ilk karede, sürü halinde bir geçitten geçerler birbirlerini ite kaka. ikinci karede insanlar iş çıkışı tramvay girişine yığılnlar halinde akın ediyor. iki farklı kare, yine farklı tek bir anlam üretebiliyor. sese gerek yok. oyuncuyada. sinema budur. tabi bence.
sinema tarihinin tek bir dönüm noktası varsa o da bu filmdir zira sinema tarihini ikiye ayırmam söylense sessiz sinema-sesli sinema olarak ayırırım. ikinci dönüm noktası tabii ki renk ancak bundan sonraki asıl devrim imax teknolojisi olacak gibi görünüyor.*
filmin ve sinema tarihinin ilk cümlesi olan "Wait a minute, wait a minute, you ain't heard nothin' yet!" repliğinin geçtiği film.

bir de o filmde konuşma olmasını o dönemki warner bros'un sahibi sam warner istemiştir ve tüm engellemelere rağmen ısrar ederek bunu başarmıştır, sayesinde de şu an sesli filmler izleyebilmekteyizdir, önünde eğiliyorum...