bugün

genelde tehlikelidir. oley yaşasın falan derken, küt!
çok zor rastgelir bu tarz şeyler, bulursanız kaybetmeyin, asla..
en fazla karşınızdaki insanın içine girene kadar(anladığınız şey olmadığına emin olun) kendisini hissettiren eşiktir. içeri girince eşik falan hikâye oluyor.

lise 1 boyunca "deneme yanılma" ilişkileri ile haftalık süreli tanışmalarımız vardı. sonra hep aynı şeyi yaşamaktan sıkıldık.

"bir afrodit görüyorsun(ki lisede bunun için pek çok uygun mekân vardı), sonra gidiyorsun, konuşuyorsun, biraz tanımaya başladığında dinlediği bir şarkı bile hayal-gerçek arası bir uçurum oluveriyor. sonra uzaklaşıyorsun..."

lise 1 bitip de yaz tatili geldiğinde tek bir gün görüştüğümüz falancanın, filancası olan bir akraba afrodit alıverdi aklımızı. almanya'da yaşıyorlardı. hayalimi sikeyim, evlendiğimizi falan hayal ediyordum(kadın ruhlu adamımdır vesselam öteden beri). 2 yıl gelmediler türkiye'ye ve o dönemin şartlarında benim de ona ulaşma şansım yoktu(ne almanya'ya gidebilecektim, ne de facebook falan vardı ortalıkta). kaldı ki iyi ki de yokmuş...

ben o zaman anladım ergen zihnimde, aslında insanın içindeki dünyanın dışındaki dünyadan çok daha büyük, kapsamlı ve etkili olduğunu. o günden sonra coşkulu ne varsa ömrümde yaşanmış büyük kısmını iç dünyamda, küçük kısmını dış dünyamda yaşamaya başladım.

velhasılı bir leyla-mecnun hikâyesidir bu eşik. leyla'yı, mecnun gözüyle görüyoruz resmen ve sonrası büyük, çok büyük hayal kırıklıkları.
ilişki sonu düşünemedi eşiğini tetikler.
ilişki sonu düşünemedi eşiğini tetikler.
bir türlü bulamadığım\ız eşiktir.
kapı eşiği gibi değildir. insan maymun iştahlı, hatta kaypak, hatta gavatın yavşağın tekidir. tanrı insana biraz necis dürtüler vermiş belki de imtihan bu. o eşik, mezara yaklaştığında buruşmuş bir el seni hala bırakmıyorsa aşılmış demektir. yoksa şimdiler de esamesi okunmuyor ya ihvan.
ne kadar hızlı varılırsa o kadar yanıltan eşiktir.
sakinleşip mantığın sesini de dinlemek gerekir.