bugün

her sabah okula gittiğimde karşılaştığım manzaradır. sanırsın tetris oynuyoruz içerde gelenler de uygun şekil alarak dahil olurlar oyuna.
(bkz: sen bana dayıyon mu) *
bazen ellerini cebine atamamaktır. mp3 dinlerken şarkıyı değiştirmek istersin ama olmaz. öndeki kız seni fortçu sanabilir ki zaten tokat atmak için yeltense bile o eli çıkaramaz o kalabalıkta.
her gün aynısını izmir'de eshot otobüsünde yaşadığım rezalet olaydır.bu rezalete etki eden unsurları şöyle sayabiliriz:

* ortalar bomboş, diyen değerli yaşlı amcalar.
* boş yer olunca oturduğunuzda cık cık sesleri eşliğinde teyzeler.
* bir adım daha ilerleyelim, diye haykıran şoförler.
* sabah sabah ağlayan küçük çocuklar ve bebekler.
*mp3 ile son ses ismail yk dinleyenler.
*fortçular.
--
kısacası en gereksiz, en sevilmeyen, olabildiğince kaçılması farz olan eylemdir.
saygılar..
kızın üstünüze bayılıp bir de üstünüzde iken yer verin bana diye bağırması üzerine girdiğiniz durumdur.
sabahın köründe işe yetişmek için başka alternatif yoksa, tıkış tıkış otobüste sergilenmek zorunda olununan figürlerdir.