bugün

insan olmaktır, adam olmaktır. ayrıca doğa dengeden ibarettir. -bu doğa hiçbir şeyin yoktan var olamaması ya da varda yok olamaması gibidir.- şöyle ki: kişi eğer idealleri uğruna yaşarsa -ki bu idealler sevgi içermeli(bahsettiğim sevgi dünya sevgisidir.) ve hiçbir insana zarar vermiyorsa, dünya'ya zarar vermiyorsa. (ki ideallerin sevgi barındırıyorsa istesen de kimseye zarar veremezsin.) bir müddet cefa çekse dahi, doğa ona karşılığını verecektir; buna ödül de diyebilirsiniz. hatta karma felsefesiyle paraleldir. iyilik yap, iyilik gör. ayrıca idealist bir insanın cefa veya sefa çekmesi umurunda değildir pek.
bazen, böyle bir hayatı sürerken, geriye dönüp ''acaba şu anda doğru şeyi yapıyor muyum? bu şekilde yaşarken hayatın, insanların ne olduğunu diğer insanlardan daha fazla biliyorum ama bu bana mutluluk veriyor mu? birkaç sene sonra bitecek olan hayatı bu kadar ciddiye alıp onunla inatlaşmak gerçekten doğru olan mıdır? '' diye sorarsınız ama artık çok geçtir. çünkü siz artık farklısınızdır. ne kadar diğer insanların içine karışmak isterseniz aynı oranda insanlardan uzaklaşırsınız. çünkü siz artık uzun seneler oyun oynamamış bir tiyatrocu gibisinizdir. oynamakla ilgili tüm yetilerinizi kaybetmişsinizdir. beyninizin sosyalleşme ile ilgili bölümü pas tutmuştur. tüm şeyler size saçma gelir. konuşmak, siyaset, spor, kitap okumak, hatta sözlüğe yazı yazmak. mesela şu anda bu konuda daha uzun yazmak isterdim ama..öffff...
eğer ideallerine gönülden bağlıysa sefalet diye bir durumu olmayan kişidir. para ölçü birimi olmamalıdır. Kişinin iç huzuru, mutluluğu, kendiyle barışık olması daha önemlidir. para bunlara sahip olduktan sonra eğlenmek için ihtiyaçtır.
(bkz: manisa tarzanı) ama o sefil değil en onurlu hayatlardan birini sürmüş ve yıllar sonra bile rahmetle anılmayı başarmış, hakkında tek kötü söz edilmeyenlerden olmuştur.
fedakarlıktır, kendinden önce başkasını düşünmektir. öldüğünde fikirlerinin hayatta kalacağını bilen insandır.
(bkz: idealizm)
idealleri peşinde koşanların her zaman ezilmeye mahkum oldukları bir dünyada yaşadığımız gerçeğini getiriyor aklıma.bir insanın iyinin peşinde olduğunu zannetmesi aslında kendisini inkar ettiğini sağladığı için kötüyle bağ kurduğunu yansıtır.buna rağmen çoğu zaman başaracağına dahi inanmayan insanların kendi çizdiği yoldan gitmesi aslında ideali doğurandır.sonuçları her ne olursa olsun idealleri yaşamak ugruna sefil bir hayat sürmek yeğlenir.sersefilde yaşanılabilir.
onursuz bir hayat sürmeyi baştan reddetmiş insandır. sefalet hangisidir? ideallerinden uzak bir hayat mı yoksa idealleri uğruna aç kalmayı göze aldığı bir hayat mı?
bazı akademisyenlerin hayat boyu yaptığı eylem.
kimi zaman, patlayan lastiklerle, namüsait yerlerde sağa çekmek, kimi zaman da, uzun bir müddet bozuk satıhlarda seyretmek demektir, idealleri uğruna sefil bir hayat sürmek...

kadere inanlar için 'kader', 'insanlar kendi kaderini kendileri yazar'a inananlar içinse bir 'seçim'dir bu, herkes gibi olmamak, herkesin gittiği yoldan gitmemek, kendi inandıkları ve kendi bildiklerine kavuşmak için çaba sarf etmektir savaşmaktır.

gelecek güzel günler için yaşamak ve her şeyin haricinde, çok net ve kusursuz, bir şeylere, en yürekten, en samimi, en gerçek ve en güçlü duygularla inanmaktır.

kimi zaman 'sefa'dan önceki cefa, kimi zaman da cefa üstüne cefa çekmektir, bilinmezleri 'göze alabilmek'tir.

hem ne demişti şair;

'doğacak günler için gökten ayet inmedi bize, onu biz kendimiz vaat ettik kendimize...'
güncel Önemli Başlıklar