bugün

yaşayan varlıklar cansızlardan, düşünebilen canlılar ise diğer canlılardan üstündür varsayımını temel alır. 2. dünya savaşı sonrası bu tabir bu anlamda kullanılmaya başlamıştır aslında hümanistler latince ve yunanca öğreten öğretmenlerdi ortaçağda.
cennetin eleştirisi yeryüzünün eleştirisine, din eleştirisi, hukuk eleştirisine ve teoloji eleştirisi, siyasal eleştiriye dönüşür.
''amaç nedir derseniz, bence tam olarak şudur: insanın değerinin sadece insan oluşundan geldiği; din, millet, cinsiyet, renk, cinsel tercih, siyaset gibi bir takım ön sıfatlarla ayrımcılığa uğratmadığı bir hümanizm anlayışı.''

-zülfü livaneli
Ortaçağ hümanizmi merkezine Tanrı’yı alır. Pre modern dönemde Günlük hayat tanrı’ya göre şekillenmektedir. insanlar kendilerine yetecek para kadar çalışır geri kalan vaktini tanrı’ya ve ibadete ayırır. Aydınlar argüman ve teorilerini tanrı ve kelamına dayanarak meşrulaştırırlar. Tanrı’yı, akletme aracı olarak kullanırlar.

18. Yy düşünürleri antikaçağ’a dönerek protogoras’ın tanrı’nın varlığı yokluğu belli değildir o’nun üzerine düşünmek vakit kaybıdır diyerek insan her şeyin ölçüsüdür” ilkesiyle insanı merkeze alırlar. insan merkezli olduğu için sosyal hayatta üniversiteler, sanat alanları, hastaneler bu çevrenin içindedir. Bu dönemde akletme aracı olaral rasyo/akıl kullanılır. Akıl matematize edilir her şeye varlık nedeni sorulur. Bu bağlamda tanrı ile uğraşmak vakit kaybıdır çünkü soyuttur. Tam bu noktada martin heidegger’in; her şey için varlık nedeni talep eden aklın varlık nedeni nedir? Sorusunu cevaplamalıyız.

Pre-modern dönemin hümanizmi Tanrı adına onlarca savaş ve insan katlederken aydınlanma döneminde, teknoloji ve üretimin maksimum noktada olduğu, insanın rasyo ile kendini kutsadığı bu dönemde, nazi soykırımı olduğu gerçeğini görmekte hümanizmin hiçbir açıdan yararlo bir ideoloji olmadığını kanıtlar niteliktedir.
görsel
HÜMANiZM VE RÖNESANS
Hümanizm Batı toplumlarının içinde yaşadıkları dünyaya karşı geliştirdikleri yeni bir dünya görüşü, yeni bir felsefe; Rönesans, bu felsefenin ışığında teşekkül eden yenir kültür, medeniyet sentezi; Reformasyon ise, bu kültür ve medeniyet sentezinin dini cephesini oluşturan olgulardır.

Latince “homo” (insan) veya “humanu”dan (insan) gelen hümanizm kelimesi 18.yüzyılın ortalarından itibaren görülmekle birlikte 1850’lerde yaygın bir biçimde bugünkü anlamıyla kullanılmaya başlanmıştır. Hümanizm’in genel anlamı ; “insanlık aşkı, insaniyete muhabbet, insancılık/insancıllık; insanı renk, ırk, din ve mevkisini dikkate almadan sevmek, onun hayrını düşünmek”; özel anlamı; “ Rönesans çağında Eski Yunan ve Latin edebiyatına dönüp ona değer vermen, tanıtan araştıran öğreti”; felsefi manası ise; “ insani değerlerin savunulmasını esas alan dünya görüşü”; genel olarak, “akıllı insan varlığını tek ve en yüksek değer kaynağı olarak gören, bireyin yaratıcı ve ahlaki gelişiminin, rasyonel ve anlamlı bir biçimde, doğaüstü alana hiç başvurmadan, doğal yoldan geliştirilebileceğini belirten ve bu çerçeve içinde insanın doğallığını, özgürlüğünü ve etkinliğini ön plana çıkan felsefi” akımdır.

Rönesans Fransızca “renaissance” kelimesinden gelen “Rönesans”ın kelime anlamı “dirilme, yeniden doğuş”tur.

Reformasyon Batı tarihi açısından anlamı, “dinde yapılan yenilik dini yenileştirme, yeniden yorumlama”dır.

HÜMANiZM VE RÖNESANSIN DOĞUŞ ZEMiNi
-Eski Yunan ve Latin edebiyatıyla bağlarını koparmış ve Hristiyanlığın belirlediği skolastik düşüncenin hakimiyeti…

-Aristokratlar, ruhbanlar, köleler ve köylülerden oluşan sistemde hiçbir özgür düşünceye yer olmaması…

-Eski eserlerin okunmasının günah ve kafirlik olarak adledilmesi…

-Bunların yanında devlet dili Latince idi ve bazı ilahiyatçılar ve filozoflar bu eserlerdeki düşüncelere yöneldiler bu yöneliş zamanla yaygınlık kazandı bir hayranlığa dönüştü…

-Eski Yunan ve Latin edebiyatına hayranlık bu eserlerin tercümesini ve matbaanın icadı basım-yayım sürecini hızlandırdı…

-Tenkidi hür düşüncenin gelişmesi…

-Bunların ışığında yaşanılan dini, sosyal, ekonomik, kültürel ve felsefi değerler ve bunları temsil eden kurumlar sorgulanmaya başlandı.

-Diğer iç ve dış faktörler ise; Coğrafi keşiflerle yeni dünyalar ve kültürlerin keşfedilmesi…

-Katolik mezhebine karşı Protestan mezhebinin ortaya çıkması…

-Topun icadıyla derebeyliklerin ortadan kaldırılması…

Haçlı Seferleriyle birlikte Doğu ve islam medeniyet ve düşüncesinin tanınması…

-Şehirleşmenin gelişmesi ve çeşitli faktörlere bağlı olarak maddi refahın artması, burjuva sınıfının teşekkül etmesi…

ilk belirtileri 14. yüzyılın başlarında görülmeye başlayan Hümanizm ve Rönesans, asıl gücüne 15. yy’da ulaşıp 16. yy’ın sonuna kadar varlığını sürdürdü. Dante, Petraca ve Boccacio, hümanizm ve Rönesans’ın ilk müjdecileridir. Bu üç yazar antikiteyle kültür ve sanat köprüsünü kurarak hümanist düşünce ve Rönesans hareketini başlattılar. Önce italya’dan sonra ispanya, Portekiz, Fransa, ingiltere ve Almanya’ya yayılmıştır.

Rönesans Avrupa tarihinde bir dönüm noktasıdır. Rönesans, Batı toplumlarının asırlarca karanlığında yaşadıkları fikri, dini, ictimai, ekonomik ve kültürel hayata ve buhayatın müesseselerine, Orta Çağ doğmalarına karşı, akli bir dünya görüşü ve ilmi bilgiye geçiştir. Skolastizmin zincirlerinin kırılıp aklın hakim kılınması; aklın ve gözlerin bütün dikkatinin tabiat ve varlıklara çevrilmesi; düşünceye zincir vuran kilise ve kurallarına karşı mücadeleye girilip onun aşılması ve soyut insanın, ferdin keşfedilmesidir. Rönesans Orta Çağda hakim olan Hristiyan medeniyet sentezinin çözülmesinden sonra ortaya çıkan yeni bir kültür ve medeniyet sentezidir.

Reform ise Hümanizm ve Rönesans’la başlayan değişmeler sonucunda incil’in milli dillere çevrilmesi ile dinin tartışmalara açılması ve bu alanda yeni yorumlar ve getirilmesi hareketidir. Reform hareketini başlatan kişi Martin Luther’dir. Luther’in 1517’de gerçekleştirdiği 95 maddelik reformun özü şudur: insan sezgi gücü sayesinde Tanrı ile iletişim kurabilir; her ferdin kilisesi kendi yüreğidir; kutsal kitap herkes tarafından okunup anlaşılabilir ve uygulanabilir. Böylece Luther asırlardır ruhban sınıfı ile Hristiyanlar arasındaki ayrıcalığı kaldırmış; her anlamda fertle tanrı arasındaki kilisenin egemenliğini kırmıştır.

HÜMANiZMiN SANAT/EDEBiYATTAKi iLKE VE NiTELiKLERi

Sanat: Hümanist sanat/edebiyat, Platon’dan ziyade Aristo’nun sanat ile ilgili görüşleri; bu görüşlerin yeniden yorumu üzerine oturtur. Yani sanatta asıl olan kural mimesis (taklit, yansıtma)’dır. Hristiyanlık, hümanist sanatta varlığını korur ancak sanat daha çok dünyevi, beşeri ve aklidir.

Sanatın konusu: Hümanist sanatın asıl konusu insandır. Hümanistlere göre insan doğuştan bazı zaaflara sahiptir ancak eğitimle belli bir ruh-beden dengesine ulaşacak potansiyele sahiptir. Tanrı melekesi olarak tanrıya en yakın varlıktır. insan sorumluluk sahibidir inançları ve aklı arasında bir denge kurabilmiştir. Sanat ve edebiyatın amacı insanı cennettin kusursuzluğuna doğru götürmektir.

Antik Yunan ve Latin Sanatını Örnek Alma: Hümanizm gücünü düne dönüşten alır. Antik Yunan ve Latin’e dönüş ve onu kendine örnek seçiş, -tabii olarak- o sanatkâr ve eserleri dünya görüşü, konusu, biçimi, dil ve üslupları açılarından örnek almayı ve bir anlamda-taklit etmeyi beraberinde getirmiştir.

Evrensellik: Akım adı üstende insancıllığı esas; yani bütün insanları ve insanlığı kucaklama arzusunda olduğu Eski Yunan ve Latin’i örnek ve ideal kabul ettiği için, sanatkarın içinde yaşadığı çağa, topluma ve bunların milli ve mahalli değerlerine uzak kalmıştır. Önemli olan herhangi bir tolum zaman mekan insan değil; genel ve evrensel insandır.

Aristokratlık: Hümanist sanat /edebiyat büyük ölçüde aristokrattır. Sanatkarlar büyük ölçüde asker ve asilzadelerdir. Sanatkarların çoğu kralların, derebeylerin, papazların hizmetinde bulunan insanlardı. Sanat saray ortamında efendilerin zevki çerçevesinde şekillenirdi.

Dil, Üslup ve Şekil: Hümanist sanat/edebiyat, her geçen gün biraz daha güçlenen ve belirginleşen bir dil, üslup ve şekil endişesine sahiptir. Üslup bir hayli sunidir. Bu yüzden hümanist edebiyat halka hitap etmeken uzak aristokrat bir kimliğe sahiptir.

Hümanistler (Rönesans dönemi):

Dante Alighieri: italyan edebiyatının kurucusudur. ilahi Komedya.

Francesco Petraca: italyan şairi. Canzoniere, Trionfi.

Giovanni Bocaccio: Hikaye türünün yaratıcısı ve ilk yazarı. Decamerone, Ameto.

François Rebelais: Fransız yazar ve düşünür. Pantegruel, Gargantua,

Pierre de Ronsard: Rönesans döneminde Dante’den sonra en ünlü Fransız şairidir. Odlar, Aşklar, Eglogolar.

Michel de Montaigne: Serbest düşüncenin öncülerinden olan meşhur yazarın tek eseri Denemeler adını taşır.

Migel de Cervantes: ispanyol edebiyatının ünlü yazarı. Galatea ve Donkişot

William Shakespeare: ingiliz ve dünya tiyatro edebiyatının büyük yazarıdır. Yanlışlıklar Komedyası, Venedik Taciri, Romeo ve Juliet, Hamlet, Julius Caesar, Machbeth, Otello, Kral Lear.
Türkiye'de belirgin derecede artmıştır.
türkiyedeki karşılığı türk solunun ikiyüzlülüğüdür. türk solunun hümanizmi yalnızca solcular, kürtçüler-pkklılar ve ermeniler için geçerlidir.
başkasını insandan saymazlar.
Desteklenesi eylem. Zira herkes birbirine saygılı olursa, daha yaşanabilir bir Türkiye olur.
günahsız bir çocuğun ırkı olmaz. itirazım yok.
Lakin hümanizm bana hiçbir şekilde ne samimi, ne anlamlı geliyor. Kendimi istesem dahi bu gruba ait hissedemiyorum.

Ayrıca tarih hümanist takılarak tarihinde tozlu sayfalarına gömülen milletler ile dolu.

Irkçılığa kesinlikle karşıyız, hiçbir millet ötekinden yaratılış itibariyle üstün değildir. Kabul.
Ancak var olmak için milliyetçilik şarttır.

Ailenden uzakta, yeni bir hayat inşa etmiş olman; senle aynı dili, dini, kültürü konuşan insanları unutmanı gerektirmez.

Benim benle aynı kanı taşımayan komşularım için ailemi silmem gerekmez.
Ailemle aram iyi olacağı için de komşumla kötü olmam saçma olur.
Ancak benim benle aynı kanı taşıyan insanlarla bir olmam komşumu rahatsız ediyorsa, cehennemin dibinde kadar yolu var!

Mustafa Kemal'in söylediği üzere Türkçülük düşmanlarını bir bir ezecek, türk kardeşlerimiz ile bir gün çin seddinde buluşacağız.
Türkiye'de Türk karşıtlığıdır.
Yaradılanı sevdim yaradandan ötürü dediğim fikir akımı.
Karşılıklı saygı olduğu sürece olabilecek idea.kafatasçı zihniyet yerin dibine batsın yeri orası çünkü kısa zamanda geberirler inşallah.
"insaniyetperverlik (hümanizm) köpekliktir.''

Hüseyin Nihal ATSIZ
maalesef ülkemizde çok az benimseyeni vardır. siyasetinden tutunda halka kadar sürekli bir kaos hava sahası mevcuttur.
dünya üzerinde kurulmuş olan medeniyetlerin insan merkezli olduğunu anlamak, kabul etmek ve ona göre insanı ele almaktır. sanıldığı ve düşünüldüğü gibi <ay canım, cicim, ciğerim> diye insan sevmek ya da dilenciye sadaka vermek hümanizm değildir. buna dense dense sevgi, merhamet sahibi olmak denir.
güncel Önemli Başlıklar