bugün

hayatımda gördüğüm en uzun saçmalama entrysine sahip söylem. adam oturmuş saçmalamak için araştırmış yahu taktir ederken dehşete kapılıp düşündüm ki insan aklını gerçekten adam akıllı şeylere yorsa çok güzel şeyelr olacak ama; (bkz: beyin bedava)
akıl zaafiyeti yaşayanların sayfalarca hamallık yapıp kafa yorduğu mesele. akıl bedava olunca kolay oluyor bunlar tabi.
özet geç demiyorum, çünkü okumadım hiç! belki özetidir bu yazdıkları!
(bkz: atatürk ün aslında yaşamadığı gerçeği)
(bkz: benden öncesine inanmam)
(bkz: dünya benimle varoldu)
(bkz: aslında babam yok benim)
yüzlerce yıldır bebeklerin kulaklarına fısıldanan şeyden insanların şüphe etmelerini beklemek pek akıllıca değil. her doğan çocuğun beyni bu inanışlarla harmanlanıyor ve bu insan başka seçeneklerin beyninin etrafında dolaşmasına asla yanaşmıyor. yani ortam müsait, ne anlatılsa inanılır, eskilerde anlatmış durmuş işte.
(bkz: hı hı tamam)
herşeyden şüphe edersen gerçeği sonsuza kadar bulamazsın. matematikte bile birşeyi doğru kabul edip onun üzerine diğer bilgileri koyarsın. hiçbirşeyi kabul etmeden nasıl düşünmeyi düşünüyorsunuz? tarihe de inanma, senin insan olduğuna da inanma, güneşin varlığına da inanma.. belki de hepsi senin hayalgücünden ibarettir.

(bkz: truman show sendromu)
(bkz: aksiyom olmadan teori kurmaya çalışmak)
tezler arasında şuna rastladım:

muhammed yoksa ömer de yok.

aslında mantıklı ve zincirleme hiç etme politikası nihilist bir anlam kazanabilir. yapıyorum şimdi..

muhammed yoksa ömer de yok. o yoksa ali de yok. o yoksa sahabe de yok. o yoksa tabiin de yok. o yoksa tebauttabiin de yok. o yoksa sonrakiler de yok. sonrakiler yoksa biz de yokuz.

(bkz: ben aslında yoğum)
Allah ın gerçekte varolmadığıyla alakalı olabilir bu durum. Hani birileri sanki allah varmışcasına kendi çıkarları için propaganda yapmış gibi duruyor daha çok.
Cehenneme odun lazım.

Bekleme yapma ticari.
hayatta sadece gördüklerine inanan yazar saçmalığıdır, ben sadece gördüğüme inanırım demek ne kadar tehlikelidir..

o zaman bende sana şunu söylerim, sen dedenin dedesini görmedin, bu demek oluyor ki dedenin dedesi yok, o zaman sen niye varsın??
iddia söylenirken kafaya takılan en önemli şeylerden biriside muhammed'in kişisel hayatını kolaylaştırmak adına kuran'Da yer alan ayetlerdi.

ancak bu konuyu elbet direk kapatmaz ancak yaşadığına dair bir delil olarak konulabilir ve boş bir kanıt değildir.

ama şu unutulmamalıdır: bu iddiayı araştıranlar görecekler ki tamda 500 ün sonlarından 600 ün sonlarına doğru yaşamış olan bir tüccardan bahsedilir. ancak bu tüccarın adı bambaşkadır, ve başka bir yerden arap bölgesine gelir. bu o dönemin kitaplarında yer alır, bu kişinin bahsi geçer. ancak ortada hala ne islam ne de muhammed vardır. o tüccardan bahseden kitaplar, muhammed ve islam'Dan varsa tabi bunlar, bahsetmemesi olanaksızdır. bunu hepimiz biliyoruz.

ayrıca kuran zaten 3-5 günde 3-5 adamın buluşup yazdığı bir şey zaten kesinlikle değildir. 200, 300 yılın ürünüdür.

belkide rol model olarak o tüccar seçildi. onun kişisel hayatı, aişeler, aliler vs belkide onun hayatıydı çünkü kitaplarda yer alacak kadar etkili bir şahsiyet olduğu kesin gibi. yaşadığı yılda zaten neredeyse bire bir tutuyor. o kişi üzerinde kişisel ayetlerin konulması imkansız değil. tıpkı bizim efsane kişiler için söylediğimiz ve tamamen onların işine yarayacak sözlerde bulunmamız gibi. yani x kişisi toplumda efsanedir ve onun üzerinde çok iddia vardır ve biz örneğin şu cümleyi kurabiliriz: o şu kadar güçlüydü, o istediğini yapabilirdi, o işte istediği kadar kadın alabilirdi, öğle uykusu çok önemliydi gibi. bu çok saçma gelmiyor zaten biz bunu yapıyoruz hayatımızda farkında olmadan.

ve abdülmelik ile sağlam olarak başlayan arap kimliğinde eskiye dönme yani öze dönme ile ve abdulmelik'in devlet politikasında hristiyan öğretilerinden bahsetmesi ancak bazı konularda ters düşmesi ve ardından gelenlerin bu geleneği sürdürmesi bu oluşumu başlatmış olabilir. çünkü çok iyi biliyoruz ki 800 lerde islam dalgası dünyada yayılıyor, mekke, medine ilk defa ibadet yeri olarak geçiyor.

işte bu iddiaları güçlendiren en önemli olgulardan biride peygambere verilen muhammed ismi. çünkü kuran, hristiyan ve yahudi öğretileri barındırıyor. o dönemlerde geçen kuran'ın esinlendiği kitapların hristiyan öğelerinin ağır basması ve isa için söylenen muhammed yani seçilmiş kelimelerini isme çevrildiği çok açıktır ve hile yolu vardır. aayetler apaçık gösterir ki aslında isa için söylenmiş ancak müslümanların isimleştirdiği muhammed ayetlerinden sonra meryem'den vs yani isa ile ilgili kavramlar geçer.

yani muhammed ismi tesadüf değil, meseleyi kolaylaştırmak için yapıştırılan isimdir.
okur okumaz bütün dinsel çevikliğimle engellediğim başlıktır. sahibinin her şeyi göze alarak gemileri ve kendisini yaktığı aşikardır.
bir ateist olarak konuya her zaman septik yaklaşılması taraftarıyım. kutsal emanetlere veya üzerine yazıldığı düşünülen derilere radyokarbon testi yaparak ait oldukları yıl belirlenebilir +- 50 yıl güvenilirliğinde.bu da sonucu ortaya çıkarır fazla kasmaya veya komplo teorileri üretmeye gerek olmayan hadisedir. ama bilimi öcü olarak gören inanır kişiler buna karşı çıkabilir.
(bkz: The Last Temptation of Christ)
(#9038763)
(bkz: artık çok geç)
gerçeklikten ziyade iddia olan kavramdır.

eğer doğru ise; yani hz.peygamber gerçekten yaşamamış ve kuran bir ortak bilinç ile oluşturulan bir kitapsa; tarihte hiç kimsenin yaşadığını iddia edemeyiz.

bir kişi düşünün ki hakkında binlerce cilt hadis kitapları var, yetiştirdiği sahabe denilen insanlar var, hırkası sakalı sandaleti dişi ayak izi bir sürü eşyası var, ve bu adam yaşamamış olsun...

o zaman ne büyük iskender yaşadı, ne aristo yaşadı, ne de cengiz han. bu adamlar hakkında peygamber hakkında olan kaynakların onda biri bile yok. ve eğer bu iddia doğruysa tarihte hiç kimse yaşamadı diyebiliriz.
hala cevap alamadığım sorunun peşinde olduğum konu. abdülmelik kuran'ı ve hz muhammed'i uydurduysa soyunun üstüne neden peygamber soyunun katili yükünü aldı? arkadaş her konuda konuşuyor ama nedense bu konuya hiç değinmiyor? değinmesinide beklemiyorum. çünkü tüm iddiasını çürütecek en ağır gerçek. ayrıca tüm peygamberler seçilmiştir. sadece hz isa'ya ait bir kavram değildir.
diyelim ki yaşamadı. bundan sanane. hani inanmadığınız bir şey için bu kadar dil dökmeniz inananlara karşı neden? kafanıza silah dayayıp "inanacaksınız" diyen oldu mu?
hala soruma cevap beklediğim önerme. madem islam tarihi emevi halifesi abdülmelik tarafından "uyduruldu" neden bu adam ailesinin üstüne peygamber soyunun katili yükünü aldı?
bazı islam düşmanlarının islama hakaret etmek için uydurduğu yalan. putperest hristiyan dininin ve masonluğun arkasında olduğu bilinen bir uydurma.
Kuran 300 yıl sonra kitap haline getirilmedi, hadislerden ve peygamberlerden 300 yıl sonra bahsedilmedi böyle birşey yok.

Ayrıca okumaya üşendim.

Kuran-ı kerimin birileri tarafından keyfe göre yazıldığını gösterme çabasıdır lakin öyle bir şey yoktur.
kur'an-ı kerim sanıldığıl gibi 200-300 yıl sonra değil, peygamberimiz s.a.v'in vefatından sonra, hz. ebubekir döneminde kitap haline getirilmiştir. ayrıca hadis'lerle de sanıldığı gibi yüzyıllar sonra değil; peygamberimiz yaşarken ilgilenilmiştir. (bkz: ebu hureyre)

ayrıca islamiyetten evvel gelmiş olan hristiyanlık ve yahudi kaynaklarını hareket noktası seçmek hangi mantığa sığmaktadır. madem aklınız, hafsalanız kur'an-ı kerim'in bu kadar uzun süredir korunmuş olabileceğini almıyor; peki hristiyan ve yahudi kaynaklarının doğruluğuna aynı mantığınızla nasıl inanabiliyorsunuz...ayrıca belli başlı yazıtlarda islamiyet'e dair izlerin bulunmaması onun gerçek olmadığının kanıtı mıdır.

saçmaladın yazar. hem alevi'liğin cem evlerini savunuyorsun; hemde muhammed yoksa ömer de yok diyorsun...bu nasıl bir çelişkidir. bu nasıl bir mantıksızlıktır...

(bkz: #13682630)

ayrıca; olmadığına inanmadığın bir kitabın ayetlerini neden aklınca yorumlamaya kalkıyorsun be hey aciz...sanane muhammed suresinin yorumundan...sen zaten inanmıyorsun ki kur'an'a...
kuskulu yaslasdigim bir teori, muhammedin yasadigina dair guclu kanitlar evet yok , ama kuvetli yan deliller mevcut ,

kuran bu konuda bir delil degil cunku 4 halife doneminden kalan bir kuran elimize yok.
Hz. Osman ın okurken şehit edildiği Kuran nüshası topkapı sarayı kutsal emanetler bölümünde sergilenmektedir. ayrıca yaşadığına inandığınız bir çok hükümdar filozof vs. nin yaşadığına dair kanıtlar hz muhammed in yaşadığına dair varolan kanıtların onda biri etmezken, onların yaşayıp hz muhammed in yaşamadığını iddia etmek bir tez değil açık bir bok atma çabasıdır.
bir gerçek değildir. bir yanılgıdır.
(bkz: doğruyla gerçek arasındaki fark)
Bir odaya bir kalem ile kâğıt koysak ve ikisini tam bin sene baş başa bıraksak. Acaba tek bir ‘A' harfinin kâğıtta vücut bulması mümkün müdür?

Ya da bir odaya bir parça tahta, biraz çivi ve bir de çekiç koysak ve bu eşyaları yine tam bin sene baş başa bıraksak. Acaba bu bin senede bir masanın kendi kendine oluşması mümkün müdür?

Ya da yine bir odaya biraz boya ile bir de tuval koysak ve yine onları bin sene hatta on bin sene baş başa bıraksak. Bir resmin kendi kendine oluşması mümkün müdür?

Ya da şöyle sorsak: Bir tek ‘A' harfinin ya da bir masanın veya bir resmin tesadüfen oluştuğuna sizi inandırabilirler mi?

Yani deseler ki: Bu ‘A' harfi, kalemin kendi kendine tesadüfen hareket etmesiyle oluştu.

Ve bu sanatlı masa, tahtaların üst üste gelmesi ve çekicin bu tahtalara tek başına çivi çakmasıyla oluştu.

Ve bu harika resim de, rüzgâr esti ve boyalar tuvalin üzerine dökülerek oluştu.

Bu fikre sizi ikna edebilirler mi? Elbette Hayır! Zira tesadüf, bir esere sanatkâr olamaz ve bir eserin ustası olarak asla gösterilemez.

Çünkü sanatla yapılmış bir eser, kendisini sanatla yapan ve varlığını yokluğuna tercih eden bir sanatkârı gerektirir. Sanatkâr olmaksızın bir eserin meydana çıkması mümkün değildir. Evet, bir harf kâtipsiz, bir masa ustasız ve bir resim de ressamsız olamaz.

işte bu hakikate "Hudus Delili" denilir. Hudus: Sonradan yaratılma, demektir. Sonradan yaratılana "Hâdis" ve sonradan yaratana da "Muhdis" denilir. Her hâdisin bir muhdisi, yani her sonradan yaratılanın bir yaratıcıyı gerektirmesine de "Hudus Delili" denilir.

Bu delili şu misalle daha iyi kavrayabiliriz: Elimize bir kalem alıp bir kâğıda ‘A' harfi yazdığımızı farz edelim. Yazdığımız bu ‘A' harfi hâdisdir, yani sonradan olmuştur. Birkaç dakika önce yoktu, şimdi ise var. Madem ‘A' harfi birkaç dakika önce yoktu ve şimdi var oldu. O hâlde onu yazan bir muhdis (sonradan yaratan) olmalıdır. Kâtip olmaksızın ‘A' harfinin vücut bulması mümkün değildir. Çünkü kaidemiz şuydu: "Sonradan yaratılan her sanatlı eser, kendisini yapan ve varlığını yokluğuna tercih eden bir sanatkârın varlığını ispat eder."

Aynen bunun gibi, gözümüz önünde yaratılan varlıklar da bir ‘A' harfi hükmündedir. Bir kuştan tutun bir çiçeğe; bir kelebekten tutun bir ağaca; bir balıktan tutun bir arıya kadar ne kadar varlık varsa her biri ‘A' harfi hükmündedir. Hatta ‘A' harfi değil, belki bir kitap hükmündedir. Bir tek ‘A' harfi bile varlık âlemine çıkabilmek için bir yaratıcıya ihtiyaç duyuyor ve o olmadan var olamıyorsa, elbette şu âlemde yaratılan hadsiz eşyanın da kendi kendine var olması mümkün değildir. Hem nasıl ki bir tek ‘A' harfi, varlığı ile kâtibinin varlığını ispat ediyor ve varlığı ile onun varlığını haykırıyorsa; aynen bunun gibi, kitap hükmünde olan hadsiz varlıklar da kâtipleri olan Allah'ın varlığını ispat ederler ve hâl lisanı ile Allah'ın varlığına şehadet ederler.

Şimdi, bir harfin kâtipsiz, bir resmin ressamsız ve bir fiilin failsiz var olamayacağını kabul eden insan, nasıl olur da şu kâinat kitabının kâtipsiz ve içindeki hayatdar manzaraların sahipsiz ve kâinatta cereyan eden bunca fiilin failsiz olacağına hükmeder? Ve bu hükmü verene nasıl insan denilebilir?

Hudus delilini, kâinatın yokken var edildiğini göstererek de kullanabiliriz. Zira misalimizdeki ‘A' harfi gibi, kâinatta bir zamanlar yoktu ve sonradan yaratıldı. Madem sonradan yaratılan her şey, bir yaratıcıya muhtaçtır. O hâlde şu kâinatın da bir yaratıcısı olmalıdır. O yaratıcıdır ki, kâinatın varlığını yokluğuna tercih etmiş ve bu âlemi yokluk karanlıklarından varlık âlemine çıkarmıştır.