bugün

Nihat Hatipoğlu, büyük zatların nasıl namaz kıldıklarını yazdı. Peygamber efendimizin (asm) "Hayata veda eder gibi namaz kıl" hadisini hatırlatan Hatipoğlu'nun Sabah'taki yazısı şöyle. alıntı hediyeli. başka mübareklede var, ekistıradan.

--spoiler--
Böyle buyuruyordu Hz. Peygamber (s.a.v.). Biraz sonra hayata veda edecek olanın
namazı gibi namaz kılınız. Bu namaz sizin son namazınız olabilir. Öyle bir namaz
kılınız ki işlemiş olduğunuz bütün günahlarınızı bu namazda affettiriniz.
Büyük zatlar namaz kılarken işte böyle kılarlardı.
işte onlardan bir demet. Bunları okurken kendi namazınızla onların namazını
teraziye koyalım.

Mevlana'nın namazı

Bazen bütün bir gece kıyam ederdi. Ayakta dururdu. Bazen bütün bir gece secde
ederdi. Bazen de bütün bir gece rükûda bulunurdu. Secdedeyken huzurda bulunmanın endişesinden titrerdi.
Konya'nın soğuk gecelerinde sabaha kadar namaz kılardı. Odası bazen soğurdu.
Gözyaşları sakallarının üzerine damlardı. Gecenin ayazında gözyaşları sakalında
donardı. Sabahleyin sakalı bir tutam buz haline gelirdi ama o bunun farkında
bile olmazdı çünkü namazda kendinde değildi.

Fudayl bin iyaz'ın namazı

Mekke'de mualla mezarlığında gömülü Allah dostu. Abdest alır, sabaha kadar
nafile namaz kılardı. Mahşer âlemini anlatan ayetleri okuyunca ağlardı. Şöyle
seslenirdi. "Geceleri Yüce Rabbimiz tecelli eder. Şöyle der. Hani gündüzleri
beni sevdiğini iddia edenler hani neredeler. Gece âşıklar buluşmaz mı? Sevdiği
için fedakârlık yapmaz mı? Secde edenler hani neredeler?

Bağdatlı Cüneyd'in namazı

Geceleri karanlıkta namaz kılardı. Öldükten sonra kendisini rüyada gördüler.
Kendisine rüyada sordular, Allah nasıl muamele etti. O şöyle cevap verdi: "Her
şey bomboşmuş. ilim hayır, iyilik, sadaka bütün bunlar yüzüme çalındı. Çünkü
bunların çoğunda gösteriş içindeymişim, hepsi elimden alındı. Sadece gece
karanlığında yaptığım secdeler kaldı. Onların hatırına Allah bana merhamet etti.

Hz. Ali'nin namazı

Bir gün büyük imam sabah namazını kıldıktan sonra yüzünü cemaate çevirdi. Dalgın
olduğu belliydi. Şöyle konuştu: "Ben Hz. Muhammed'in (s.a.v.) ashabını gördüm.
Efendimizin yanında büyüdüm. Şimdi onlar gibisini göremiyorum. Onların
gözlerinde sabaha kadar namaz kılanların ışıltısı vardı. Geceleri sehere kadar
namaz kılarlardı. Kuran okurlardı. Mahşer âlemini anlatan ayetleri okurken
ağlarlardı. Fırtınalı günde ağacın sarsıldığı gibi sarsılırlardı. Sizlerde
onların simasını göremiyorum."

Ahmed bin Hanbel'in (Hanbeli mezhebinin kurucusu) namazı

O da namaz esnasında kendisini mana âleminde kaybedenlerdendi. Bazen bütün bir
gece secde ile meşgul olurdu. Namaza çok düşkündü. Bir gün bir öğrenci talebe
olmak için yanına gelir. Talebe olacaktır. imam Ahmed öğrenci olarak yanına
alacağı kişiyi denemek ister. Öğrencinin yatacağı odaya başucuna abdest alacağı
su dolu testi bırakır. Sabahleyin testideki suyun kullanılmadığını görünce
talebesine şöyle der: "Gece Allah için uykunu bozup namaz kılmamış, zikir
yapmamışsın. Sen benden yararlanamazsın. Ben ilmi, maneviyatı olmayana vermem.
Hadi yolun açık olsun. Git."

Bişr-i Hafi'nin namazı

Kendisine soruyorlardı. Neden sabaha kadar namaz kılıyorsun. O şöyle cevap
veriyordu: Allah, Yüce Peygamberimizin gelecek günahlarını bile affetmiş
olmasına rağmen o, sabaha kadar namaz kılardı. Secde ederdi. Bir günahının bile
affedildiğini bilmeyen ben nasıl secdeden kalkarım.

Süfyanı Sevri'nin namazı

Nasıl ibadet edelim diyene şöyle cevap veriyordu: "Uzun ve sonsuz bir âlem için
namaz kıl ve çok secde et. Bil ki bir gün hesap etmediğin bütün sorularla
karşılaşacaksın."

Hz. Hüseyin'in namazı

Abdest almaya kalktığında yüzü sararırdı. Namaza durduğunda rengi atar, heyecanı
artardı. Mosmor olurdu. "Neden" diye sorulduğunda şöyle derdi: Çünkü biraz sonra
Yüce Rabbimin huzuruna çıkacağım. Nasıl heyecanlanmayayım.

Mısırlı Zünnun'un namazı

Şöyle diyorlar. Namaz kılmaya kalktığında tekbir alacağında 'Allah' diye
seslendiğinde rengi atar nefesi kesilirdi. Öldüğünü sanırdın. Sanki bütün kâinat
donup kalırdı. 'Ekber' diyemeyecek sanırdınız. Neden sonra 'Ekber' dediğinde
tüyleriniz diken gibi olurdu. Sadece 'Allahu Ekber' demesi bile yüreğindeki
takvayı anlatmaya yeterdi.

Son söz: Bunlar böyle namaz kılarlardı. Namazları riyadan uzaktı. Allah içindi.
Sadece namaz kılmıyor, namazı yaşıyorlardı. Namaz ahlaklarına sinmişti. Gayeleri
Allah'tı. Rızaları Allah içindi. Namazları da Hz. Peygamber'in (s.a.v.) namazına
benzerdi. Bir vakit namazı kaçırdıklarında dünyaları alt üst olurdu. "Namazını
mı alalım canınızı mı" diye sorulduğunda canlarını feda ederlerdi. Kuran-ı
Kerim'im övdüğü gerçek namaz kılanlar, namazda huşu duyanlar işte bunlardı.
Bizim namazımız bunların namazı yanında sanki hiç kılınmamış gibi değil mi?
Rabbim size ve bize hepimize merhamet etsin. Korkarım ki mahşer âleminde
kıldığımız namazlar eski bir elbise gibi dürülür ve yüzümüze çarpılır... Peki ya
hiç namaz kılmayanların hali ne olacak? Varın bunu siz düşünün.
--spoiler--