bugün

Asla bir geleceğe sahip olmamış olduğum günlerden birindeyim. Karşımda yalnızca, bir sıkıntı duvarıyla kuşatılmış, taş kesilmiş bir şimdi var. Irmağın karşı kıyısı, karşıda bulunduğuna göre, asla bu taraftaki kıyı değil; çektiğim acıların tek nedeni de bu. Nice limanlara yanaşacak gemiler var elbette, ama hiçbiri hayatın ıstırap vermez olduğu limana varmayacak, her şeyi unutabileceğimiz bir rıhtım da yok.

Üstünden çok zaman geçti bunların, ama benim hüznüm hepsinden eski.
çoğu kişi bu kitabı okuduğunda kendinden bir şeyler bulacaktır. benim resmen iç dünyamın bir yansıması diyebilirim. keşke yazarı şu dönemde yaşıyor olsaydı... elimdeki bütün kitaplarını imzalatmak ve onunla tanışmak isterdim.

Edit: kitap imzalatırım yazmışım ama adam insan sevmiyor ki... Kapısını çalsan deliğinden bakmaya bile tenezzül etmez ama yine de seviyorum her kitabını.
Adımın baş harfleri huzursuzluğun kitabı tutuyor.
Resmen okumaya cesaret edemediğim, okumaya heyecandan nefesimin yetmeyeceğini düşündüğüm büyüleyici kitap. Çünkü pdf'sini indirmiştim ve dumura uğraya uğraya elli sayfa kadar okumuştum. Telefondan veya bilgisayardan okuyarak bu muazzam zevki öldürmek istemediğimden bırakmıştım. Çok zaman geçti hala temin edemedim. Kitap olmasa bile bu yazar, bu üslup bir nevi zirve gibi geliyor bana edebiyatta. Sabredip öğreneceğim.
başucu kitabım.. pessoa'nın harikası, içimi bulduğum, içinde olduğum.

"ruha ne kadar da iyi gelir gökte yükselmiş, huzurlu bir güneşin altında, adeta bir köy şuracığa taşınmış gibi, şu uyduruk arabaların, bitmek bilmez kasaların, ağır ağır yürüyen insanların birdenbire susması!"
Sevgili Pessoa allahınız yok mu lan sizin?

"Hiç değişmeyen, her anı aynı yoğunlukta akan bir hayatta, içine gömülü olduğum durgunluğu bir temizlik kusuru, değişmezliğin yüzeyine yapışmış bir kir ya da toz olarak değerlendirebilirim ancak. Bedenimizi nasıl yıkıyorsak, yazgımızı da öyle yıkayabilmeli, çamaşır değiştirir gibi hayat değiştirebilmeliydik – yemek yediğimizde ya da uyuduğumuzda olduğu gibi varlığımızı sürdürmek için değil, tam olarak temizlik adı verilen, bizden doğup ayrılmış olan saygılı davranış bunu gerektirdiği için."
Ben yazarım ben.
“istemeden varım, istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum, birer hiç olan şeylerin ortasındaki soyut ve tensel noktayım…”
"yalnız yaşayamıyorsan, doğuştan kölesin demektir."
"Yalnızlığım bir mutluluk arayışı değil, çünkü yapımda yok mutlu olma yeteneği."
"istemeden varım ve istemeden öleceğim."
''Sevilmeyi düşünmektir bizi tek yoran, telaşa düşürecek kadar yorar hem de.''
''Her şey beni yoruyor,yormayan şeyler bile. Neşeyle acının tadı,benim için bir.''
“En çok anlamak yoruyor bizi. Yaşamak düşünmemektir.“
"Hissetmek- ne renktir acaba?"
''Çünkü hüzün, hisleri olanların harcıdır.''
"Beni sevmek,bana acımak demek."
"Hayattan çok az şey istedim. ama o, o kadarını bile esirgedi benden."
''Bir fincan kahve; loş bir odada, yarı kapalı gözlerle içilen, kokusu içe işleyen bir sigara... Hayattan bu gerçeklikten başka talebim yoktur, bir de düşlerimden.. Az mı bu? Bilmiyorum. Hem az nedir, çok nedir, onu biliyor muyum?''

kitabın genelinde yalnızlık, karamsarlık(bence realite), varoluş sancısı hissediliyor. kendiyle ve dünyayla kavgaları olan pessoa ile birlikte acı dolu sayfaları çeviriyorsunuz. gerçek, okunması gereken bir eser.
"istemeden varım ve istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum."
Asla bir geleceğe sahip olmamış olduğum günlerden birindeyim. Karşımda yalnızca, bir sıkıntı duvarıyla kuşatılmış, taş kesilmiş bir şimdi var. Irmağın karşı kıyısı karşıda bulunduğuna göre, asla bu taraftaki kıyı değil; çektiğim acıların tek nedeni de bu. Nice limanlara yanaşacak gemiler var elbette, ama hiçbiri hayatın ıstırap vermez olduğu limana varmayacak, her şeyi unutabileceğimiz bir rıhtım da yok. Üstünden çok zaman geçti bunların, ama benim hüznüm hepsinden eski.
gerçekten huzursuz hissettirebilen fernando pessoa eseridir. her parçası ayrı güzeldir.

" erdemin haklı bir ödülü, günahın haklı bir cezası yoktur."
"Bozguna uğramamın bilincini götürüyorum yanımda, bir zafer sancağı gibi."
"En fazla ıstırap veren duygular, en can yakan heyecanlar, aynı zamanda en saçma olanlardır: imkansız şeylere karşı, sırf imkansızlığın yarattığı istek, hiç var olmamış olana duyulan özlem, geçmişte olabilecek olana duyulan arzu, farklı olmamanın acısı, dünyanın var olduğunu görmenin verdiği tatminsizlik duygusu. Bilincin bu yarım tonları içimizde acı verici bir manzara, varlığımızın sonsuza dek süren gurubunu çizer. O an kendimize karşı, giderek karanlığa gömülen ıssız kırların uyandırdığı duygulara kapılırız; uzak kıyılar arasında kapkara sularıyla, olanca berraklığıyla akan, gemilerin geçmediği bir nehrin kıyısındaki kamışların hüznüdür bu."

pessoa.
kitabın girişine koyulan mektubunda şöyle bir soru sorar pessoa:

"hissetmek ne renktir acaba?"

ne güzel bir sorudur bu.
"Amaç ne olursa olsun, çabanın sarf edilmesiyle hayat tarafından yolundan saptırılması bir olur; böylece o bir başka çaba haline gelir, başka amaçlara hizmet eder, bazen ilk başta hedeflenenin tam tersi bir sonuca varır. Sadece aşağılık hedeflerin uğrunda didinmeye değer, çünkü bir tek onlar tam olarak elde edilebilir. Zengin olmak uğruna çaba harcamak istesem, bir şekilde bunu başarabilirim; kişisel olsun ya da olmasın, bütün nicel hedefler gibi bu da aşağılık, ulaşılabilir bir hedeftir, kontrol altında tutulması da mümkündür."
eylemsizliğine bir anlam yüklemek ve ıstırapları bir suriyelinin kimlik alması rahatlığında atlatmak/takmamak isteyenlerin kitabı.
görsel
Jelatinini sökmeye kıyamıyorum kuzum..

Söz veriyorum yavaş yavaş okuyacağım. Pessoalı geceler.

https://m.uludagsozluk.com/e/34865903/
https://m.uludagsozluk.com/e/35442881/
" bir tür iskambil kağıdıyım ben, eski, bilinmedik bir resim, kaybedilmiş bir oyunun biricik izi.
kendimi öyle çok anlattim ki sonunda varlığım tükendi, mürekkep niyetine ruhumu kullandım ben de, hem zaten başka bir işe yaramıyor. "
Okumamış herkese tavsiye ediyorum bu kitabı. Kitabı okurken yanınızdan kalem ayırmayın. Altı çizilecek çok cümle var.
eylemsizliğe övgü.

"yolculuk, yolcunun kendisidir."
çevremizdeki insanların yazdığı bir kitap da olabilir.
Ben de çoğu kısmının çizili olduğu kitaptır. Anlat pessoa bize bizi anlat diyorum her baktığımda.
"Zaten,kendimde ne bulabilirim? Ne anlatabilirim?Duygularımın korkunç derecede yoğun olduğunu,duygularimin sapina kadar bilincinde olduğumu...Kendimi mahvetmek için kullandığım keskin zekami ve beni oyalamaya doymayan düş gücümü... Ölü irademi onu capcanlı yavrusu gibi kollarında sallayan düşünce gücümü.
"Ah ki ah! Beni darmadağın eden ve bunalımlara sürükleyen, olabileceğim o öteki kişiye duyduğum bu özlem işte!Ana bağrının en derin yerinden kopup gelen,küçücük bir yüze kondurulan öpücüklere kadar sızan o sevgiden nasiplenmiş olsaydım,bugün acaba nasıl bir insan olurdum?
okumak için yaşamayan insanların uzak durması gereken hayli çetrefilli ve uzun metin.