bugün

zamana hiç el sürmeden, an'ın kıyısına köşesine tüneyerek sadece olup bitenleri seyretmek. "ne haliniz varsa görün" demek hayata. tutku ve arzunun silinmesi.

tanrı'ya karşı uygulanabilecek en büyük kişisel protesto!

ilk başlarda durumdan dolayı üzülüyorken, sonradan olayı kabullenip 'hiç'liğin içine bir zehir gibi yayılmak. öylece donup kalmak güne. değişime kafa tutmak. dünyanın yokluğunuzdan etkilenmeyeceğini kavrayarak, süperegonun kafasını taşla ezip öldürerek boşluğu kutsamak.

(bkz: nebel)
(bkz: spring)
canının sıkılması.
yaşananlardan bıkmış olmak, herşeyi akışına bırakmaktır. ne kadar çabalasakta değişmeyen olaylar karşısında teslim bayrağını çekmektir.
üzülünülesi bir durumdur. zira vakit nakittir. hatta internette izlediğim ne yazıkkı nasıl, nerede ve niçin izlediğim, hatırlamadığım bir amca şöyle derki;
-söyleyin bana varmıdır kainatta bir dakikayıbir saniyeyi satın alabilecek bir servet. ahanda yok işte. olmaz. olamaz. vakit öyle birşeydirki bir yılın kıymetini sınıfta kalan bilir, bir ayın kıymetini erken doğum yapan anne bilir, bir haftanın kıymetini dergi çıkartan bilir,bir saatin kıymetini otogarda sevgilisini uğurlayan bilir,bir dakikanın kıymetini uçağını kaçıran,bir saniyenin kıymetini ölümden son anda kurtulan bilir,bir salisenin kıymetini gümüş madalya alan bilir. insanın satın alamayacağı tek şey zamandır.ama bozuk para gibi harcıyor millet. sanki bin sene yaşıcak zavallı.
hal vardır, varsa.. yoksa..

görülebileceği yerden bakılmalıdır, yormayacaksa..

aksi zaten her hal ü kÂrda yine hiçtir, oturduğu yerden..
cok ve bir okadar da bos sey yapmaktan iyidir.
elinde bi kupa çayla yarım saat boyunca boş duvara bakmaktır. isviçreli bilim adamları buna stand by mood diyorlar.
protesto etmektir. belki de pasif agresif mevzilenmektir hayata karşı. eskiden sağda solda görüp de acıdıgın punkları anlamaya baslamaktır yavas yavas. onlar bile birşeyler yapmaktadır aslında, pantolonlarına zincir takacak, gördükleri ilk büfeden bira alacak motivasyonları vardır bir şekilde. elinde diploman, özgeçmişin, üç dilinle geldigin ülkede otuz metrekare odanda alık alık bakarsın duvarlara bütün gün. oysa ki bu sehir bir sürü olanak sunmaktadır eglenmek icin, ögrenmek için, görmek icin, ama sen gözlerini kapatıp uyumak istersin tüm zamanı, sevgilinle olmak dısında hiçbir motivasyonunun yoktur,inekler süt veriyor, tavuklar yumurtluyor, ben neden hala bir baltaya sap olamadım bu gavur memleketinde dersin,kitaplar öylece durur masanda, ne kadar öğrenme askın olsa da bir türlü el süremezsin. fotograf makineni alıp amacsızca fotograf cekmek istersin,elin gitmez bir türlü. televizyonu acmak istersin, yahu yine almanca ya der kapatırsın. mutfaga gider yemek yapmak istersin, uzakdoguluların pilav makineleri karsılar seni, 3 günü on euroyla gecirmek zorunda oldugunu hatırlarsın,konserve yersin. hiçbirşey yapmak istemezsin işte, murathan munganın şiirinden dizeler aklına saldırır, vazoda duran plastik bir çiçek, fişi çekilmiş bir havuz. sen yerinde sayarken hayat akıp gitmektedir yine de, yeni reklam kampanyaları, yeni bilgisayar programları, dünyanın muhtelif yerlerinde doganlar, ölenler, inip cıkan hisse senetleri...resmin tamamını görmeye calıstıkca gözlerin kör olur, her an update etmektedir çünkü resim kendini, beynin bir türlü yetişemez zamanın hızına, bilirsin ki geride durup izlesende, içine atlayıp delicesine yüzsende aynı eksik resimdir gördüğün, tamamını görebilene tanrı denmektedir yasadıgın evrende. neyi protesto ettiğini anlayana dek cıkamayacagını bilirsin bu kısır döngüden, sessiz bir cıglık atarsın, terapistini beklersin usulca, bilinçaltın türlü oyunlarla celme takmaktadır sana, celme yememek için yürümemeyi secersin işte, öylece durursun, bakarsın beyaz duvarlara, duvarlar kagıt olur, yazarsın, rahatlarsın.
genelde depresif kişi halidir. depresyondaki kişi hiçbir şeyden zevk alamaz. hiçbir yerde duramaz. sürekli tedirgindir. mutsuzdur. yemek bile yiyemez. gözleri nemli hep ufka bakar.
bazen yapılacak en iyi şeydir.
düşüncelere dalmaktır.
hayattan kopmaktan bir önceki aşamadır, tehlikeli durumdur.
yaşam felsefesi haline gelebilecek bir durum.
herşeyi uzaktan izlemek, müdahale etmemek, değiştirmeye çalışmayıp geçip gitmesini izlemektir.
kabulleniciğin üst sınırı hayattan alınan zevkin alt sınırıdır.
haftasonu sadece genel mesai var diye sabahın köründe işe gelmek ama hiç bir işinin olmaması sonucunda boş boş zamanın bitmesini beklemek. gayet sinir bozucu ve moral çökertici bir haldir.
(bkz: acımasız gerçekler)
hata yapmaktan korkan birisi yapar bunu ama zaman geçince anlarki aslında en büyük hata hiç bir şey yapmamaktır.
koala sendromu.
"ölmeyi mi bekliyorsun ulan?"

demesiyle irkilerek kendime gelmem bir oldu.

"ne oğlum bu? sanki bir an önce gün geçsin der gibi bir halin var. asker misin mahpus mu? ne için gün öldürüyosun? hangi günün gelmesini bekliyorsun? ölüme mi gün sayıyorsun?" dedi. haklıydı.

günlerdir haftalardır aylardır hiçbir şey yapmamıştım. kayda değer ne bir aktivitem ne bir işim vardı. mecbur kalmadıkça dışarı bile çıkmıyordum. bu sözlerle biraz irkilmiş, farkına varmıştım.

"yok abi ne alakası var, sadece biraz kafa dinlemek istiyorum" gibi tamamen içi boş ve yalan bi cümle kurdum cevap verme zorunluluğu hissedip. sanki kafamda çok acaip projeler, bir takım harika fikirler dolaşıyordu ve bunları toparlamaya çalışıyorum havası vermeye çalışıyor gibiydim.

"siktir lan, kafa dinliyomuş" dedi.tshaa diye de dişlerinin arasından gülerek, kullandığı siktir kelimesinin anlamını derinleştirmiş, pekiştirmişti. "lan mal gibi yatıyosun evde ne kafa dinlemesi, nerde, neyle yordun bu kafayı da dinlemesi bu kadar uzun sürdü? hayvanlığa alıştım demiyo da herif, poz kesiyo bi de. kafa dinliyomuş. lan bir aydır pijamayla yaşıyorsun lan. kalk giyin dışarı çıkacaz hadi yürü"

***

- ee... noldu geldik de buraya? bi bok mu değişti?
+ sus lan sus...evde oturuyosun haftalardır ayı gibi. iki insan gör diye getirdik seni.
- peki abi sağol. siktiriboktan bi alışveriş merkezinde, normalinden 3 katı daha pahalıya kahve içmek için oturmak sahiden iyi geldi.
+ lan iyilik de yaramıyo sana. sen harbi yabanileştin be oğlum. keyfini çıkar be oğlum. baksana etrafına.
-...

***

- valla abi kusura bakma ama film bi boka benzemiyodu.
+ niye be olm. ahı ahı hı. çok matraktı yav.
- müsadenle abi ben eve gidiyorum.
+ gel tamam gel çok eğlenicez. şahane bi yer var. gel valla lan. sosyalleş lan biraz.
- ...

***

zıppa... zıppa... zıppa...zıppa (gürültülü müzik efekti)

- bu mu eğlence?! senin ben eğlence anlayışını skeyim!
+ nee? ha?! (gürültülü ortamda duyama)
- senin diyorum eğlence anlayışı...
+ nee?? ne diyon olm duymuom?
- eeh siktir be!

***

eve döndük. beni bu hayvansı yaşamımdan kurtarma konusunda kendini sorumlu hissediyor olmalıydı. ve bunu başaramamış olmanın huzursuzluğunu yüzünden okumak hiç zor değildi. belki de kendisinin "bir şeyler yapmak" diye nitelendirdiği şeylerin aslında "hiç birşey yapmamak" olduğunu farketmesinin ikilemiydi yüzündeki ifade. gittim omzuna attım elimi.
"sağol" dedim. tshaa... diye güldü. "pijaman var mı?" dedi. verdim. birlikte kafa dinlemeye koyulduk.
Güzel bir duygudur. Sorumluluk, dert, tasa, stres olmaz. Arada bir denemek lazım.
depresyon belirtisi olabilecek durum. içindeki tüm isteğin uçup gitmesi, önceden keyif aldığın her şeyden eskisi gibi keyif alamama, acizlik-yetersizlik hissi de bu duruma eşlik ediyorsa acilen profesyonel destek alınmalıdır.
bazen en iyisidir haddiniz olmayan şeylere bulaşıp bela bulmaktansa hiç bir şey yapmadan olacakları izlemek daha iyidir.
En sevdiğim aktivite.
Bu aralar modum Budur.

Pandemi sürecinin sonlanmasını bekliyor, planlar yapıyorum.

Kriz sonrası fırsatı değerlendireceğim.

Devamlı yazıp, çizip yol haritası belirliyorum. Tahminim bu süreç 12 ay ile 18 ay daha sürecek. Taklaya gelecek birçok firma var, sonrasında sektörü iyi analiz edip ufak ufak adımlar atacağım.

Ancak şu an hiçbir şey yapmıyorum, düzenim bozulmaması adına risksiz işler peşindeyim.

Dönemi iyi analiz edemeyen taklaya gelir, hiçbir şey yapmamak şu an için olumsuz olumlamadır.
işte ben. Öyle anlamsız çabasız boş boş takılıyorum bir iki gündür. Yaptığım hiçbir şey yok.Dün de yoktu bugün de. Hiçbir şey yapmamaktan yoruldum gerçekten.
yıllardır hobimdir.

sonu nereye varacak gerçekten bilmiyorum. her gün hiçbir şey yapmıyorum ve her akşam bir şeyler yapacağıma söz verip yarın uyandığımda o sözü bozuyorum.
Bence en devrimci eylemdir.
güncel Önemli Başlıklar