bugün

Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde öğretim görevlisi olan Doç. Dr. ünvanına sahip, anarşist karaktere sahip, klasik sosyoloji dersleri ile birlikte, postmodernizm, post yapısalcılık konularında ciddi verimliliği olan liberalizm ve eleştirisi konusunda da ufukları açan saygı değer bir bilim adamıdır.
Edit:son durumu, gazi üniversitesi iletişim fakültesinde profesörlük yapmaktadır.
gazi üniversitesi'nin afyon'dan çektiği nevi şahsına münhasır hocalarından. himmet hocanın derslerini alan ve çalışmalarını okuyanlar arasında kendisinin çeşitli tanımlamalarıyla karşılaşmak mümkündür; başlangıçta kuşkusuz anarşist, marxist, post-marxist, varoluşçu, nietzscheci gibi ama ona sorulduğunda kendisini bir hümanist olarak tanımlar hem de antisinden. bu yaklaşımın, dünyanın çivisiyle ilgili bir saplama saplantısı sorunu olduğunu ondan sıkça duymaktayız. of course, tanrının ölümüyle gelen crisis, hocanın ubermensch’i yorumlayış biçimi. ok, sorun çoksa yorum da çok. nietzsche’'nin çağının geçmediğini düşünsem bile hocanın nietzsche bahislerinin aşırıya kaçtığı düşüncemin nafile olduğunun farkındayım; onun nietzscheci bir indirgemeci olduğunu söylesem bile ki söylüyorum, onu bu ifadeye indirgeyemem.

çevirdiği klasik ve modern sosyoloji kuramları, sosyolojik düşüncenin ustaları kitaplarında himmet hocanın, dile hakimiyeti, anlaşılırlığı ve türkçeyi iyi kullanışı kendisine olan hayranlığımı artırmıştır.

küreselleşme, din sosyolojisi ve teknoloji konularında yazdıklarını okudum. himmet hocanın foucault üzerine de enteresan yazıları bulunmaktadır.
kendisinden yıllar önce sosyoloji dersleri aldığım, öğrendiklerimin çoğunu borçlu olduğum, sıradışı bir sosyoloji hocası. bağımsızlık ve özgürlük hocanın en önemli özellikleri. sosyolojiden felsefeye, batıdan doğuya çok yönlü ve geniş bilgisiyle herkesi büyüleyen hoca, öğrencilerine değer vererek hiyerarşik kalıpları yıkmıştır. sistemli ve disiplinli olduğu halde öğrenciyle ilişkisi ve dersleri işleyiş tarzı son derece cooldur ve bu yönüyle birçok kişinin gönlünü kazanmış, benim de sosyolojiyi sevmeme neden olmuştur.
görüşlerini ve yorumlarını merakla öğrenmek istediğim hocamdır. derslerini alan öğrenciler kadar almayanların da izlediği hocadır. k. marx, m. weber, frankfurt okulu ve postyapısalcı düşünürler özellikle m. foucault konusundaki dersleri efsaneleşmiştir. gerek derslerdeki gerekse ders dışındaki tutumuyla akademiye bambaşka bir quality ve aura kattığı bilinmektedir. himmet hocanın, weber’in protestanlık ve kapitalizm arasında kurduğu bağlantıyı, sosyolojinin merkezine yerleştirdiği ve daha da ileri taşıdığı görülmektedir. onun sekülerleşmeyi tartışma ve yorumlaması egemen yaklaşımlardan farklıdır. mesela çağımızda inançsızlığın ve nihilizmin dinin zayıflamasının bir sonucu olmadığını, dinin kendi içinden ortaya çıktığını ileri sürmektedir.

himmet hocanın derslerinin dışında çeşitli yayınlarında bu görüşlerini yazdığını da görmekteyiz; örneğin başka bir hocayla birlikte yazdıkları ve din sosyolojisi alanına çığı açan bir katkısı olan “sosyo-politik tutumlar ve din: konya araştırması” adlı kitapta (s. 96-97) şunlar ifade edilmektedir: “ancak aile yaşamı da gerek teknik nesneler, gerekse bunlara koşut gelişen bir bilinçle şekillenmesi nedeniyle ekonomik işletmelerden daha çok kutsanmış değildir. dayanıklı tüketim malları, gündelik aile tüketiminin ince muhasebesi, evin iç mekanının informal ilişkilerin işlevselliğine uygun düzenlenmesi, bilimsel çocuk bakımının ve her yaşa uygun yiyecek ve perhizlerin öneminin artması, çiçeklerin güneş ve su ihtiyacının bilimsel kılavuzlarla izlenmesi gibi çoğu ev alanlarında, ölçülebilir, planlanabilir, bozulup yapılabilir olanın, “dünyada olup bitenler”in yani kamusal alanda baskın olan anlamların dışında bir anlam kaynağı ile karşılaşmayız. kamusal ve özel alanın aynı anlamlar temelinde buluşması özellikle kitle iletişim araçlarının ev içerisinde ritüel bir etkinlik kazanmasıyla pekişmektedir. kısaca, eve bir kutsiyet atfeden ve kutsallığı orada mevzilendiren yaklaşım, evin rasyonelleşmiş yaşama bir hazırlık alanı olduğunu gerektiği kadar dikkate almamaktadır.”

aynı kitapta (103-105) sekülerleşmenin bir dayatma değil, “çağdaşlaşma sürecinin doğal bir uzantısı” olduğu çok çarpıcı bir biçimde açıklanmaktadır. “dinsel ideoloji, tarih, bugün ve gelecekle ilgili bir yeniden inşa etkinliğinin parçasıdır. bu anlamda dini dava herhangi bir dünyevi davadan ayrı bir özsellikten yoksundur. dinsel referans kaynakları belirli bir iktidar talebini karşılayacak bir meta imgesi üretmek üzere yeniden yorumlamaya tabi tutulmakta, gerçekte bu yeni yorumlar asıl kaynak yerine geçmekte ve farklılaşmalar bu doğrultuda ortaya çıkmaktadır. aslında bütün sorun, temel kaynağın ne olduğunda, temel kaynağa hangi yorumla ulaşılacağı sorununda düğümlenmektedir. diğer taraftan kaynağın ne olduğu sorunu, ona hangi yorumla ulaşılacağı sorunundan bağımsız değildir. başka bir ifadeyle kaynağa hangi yorumla ulaşılacağı kaynağın ne olduğunu da belirlemektedir. temel kaynağın veya metnin farklı okunmaları arasındaki ayrımlar yalnızca temel kaynağa gelenekler aracılığıyla ulaşma ile bu geleneklerin tarihselliği iddia edilerek onun saf bir dini akıl yoluyla anlaşılabileceği ve yaşanabileceği konumları arasında değildir. her bir gelenekçi ve akılcı yaklaşımın da diğerleriyle neredeyse ortak bir dil kullanmasından doğan bir ayrımdır. farklılaşma ve çoğaltılma kendi başına bir dünyevileştirme işlevi görmektedir. bu durum geleneksel toplumda farklı mezheplerin ve geleneklerin yarattığı görececi etkiden çok daha büyüktür. çünkü bu kez ortak algılama oldukça zayıflamış, birbirleriyle aynı dili kullanmadığını görebileceğimiz konumların sayısı çokça artmıştır. üstelik bu kullanımlar enformasyon akışı sürecinin sürekli çoğalan olanaklarıyla düzenlenmektedir. bu kez kaynağın enformasyon akışı içindeki gösterim mekanı kaynağın ne olduğundan daha fazla önemli hale gelmiştir. dini inanç ve pratiklerin çoğalması o düzeye varıyor ki artık dinin neyi istediği daha az kesinlikle, daha çok dil oyunları ve şemalarına başvurularak sergilenebiliyor. daha da önemlisi, kaynağa olan inanç ortak olduğu halde kaynağın ne dediği üzerinde bir fikir birliği hemen hemen olanaksızlaşıyor. bu açıdan düşündüğümüzde inançlar ve ibadetler de kitle iletişim süreçlerinde diğer mesajların girdiği süreçlere girerek alıcıya ulaşmakta, alıcılar da diğer mesajlara gösterdikleri/göstermedikleri tepkilerle bunlara muhatap olmaktadır. kitlesel çoğaltım gereği fikir birliği hep fikir ayrımlarının altyapısını oluşturmaktadır. zaten her ayrım ya da birlik yalnızca birbiriyle iletişimsel bir süreklilik kadar süreksizlikler de içeren dijitalleşmiş anların hücresel olarak doldurulmasıdır. enformasyon düzeneği sürekli doldurulup boşaltılan “hakikat” imajlarıyla biçimlenmekte, “kutsal”ı sözel ve/veya görsel bir veri olarak yeniden üretmektedir. dijital göstergeler enformasyon mekanlarındaki kendi sirkülasyonlarının dışında bir “olgu”yu temsil etmekten uzaklaşmakta, enformatik gerçekliğin yapısı dini sürekli olarak geleneksel toplumun onda hem bulduğu hem de ona atfettiği “dokunulmaz” ruhundan sıyırmaktadır. bu anlamda hakikatin veya kutsalın çoklaşması, öznelciliğin önü alınamaz yükselişi nedeniyle özsel bakış açılarının önem kazanmasıyla, kuramsal konumların hakiki farklılıkların ifadesi olarak çoklaşmasının değil sürekli üretim ve tüketim mekanizmasının bir boyutu olarak ortaya çıkmaktadır.”
mükemmel çevirileriyle sosyolojinin temel eserlerini türkçe okumamızı sağlayan sosyolog. en anlaşılır, açık ve akıcı çeviriler yaparak coser’ın ve ritzer’in sosyoloji teorileri konusunda dünya çapında bilinen kitaplarını türkçeye kazandıran sosyoloji hocası.

çevirdiği eserler, dünya literatüründe sosyoloji teorileri ve teorisyenlerini tanıtan en önemli eserler. himmet hoca, sosyolojide bütün teorisyenlerin ve akımların kavramlarını ve görüşlerini kapsayan çok önemli eserleri yalın ve anlaşılır bir dille türkçeye çevirerek bu alanda çeviri yapanların birçoğuna örnek olmuştur. şöyle ki; doktora sınavlarına hazırlanan biri olarak sosyoloji teorisi alanında bazı çeviri kitapları okuduğumda anlamadığım birçok sosyoloji akımını ve teorisyeni himmet hocanın çevirdiği kitapları okuduğumda rahatça anlamaktayım.

himmet hocanın coser’dan ve ritzer’den çevirdiği eserler, öğrencilerin derslerinde, ödevlerinde ve sınavlarında yararlanabilecekleri temel bilgiler içeren eserler. ayrıca bu eserler, sosyoloji öğrenmek isteyen herkesin yararlanabileceği bir tarzda sosyolojideki en önemli düşünürleri ve akımları tanıtıyor. buna ek olarak coser ve ritzer bu eserlerde öğretici ve tanıtıcı olmanın ötesinde düşünürlerin ve akımların tartışılan ve eleştirilen yönlerini de ortaya koyuyor. her eserin sonunda yer alan ve yüz sayfadan fazla yer tutan temel ve geniş sosyoloji kaynakçası ise bilgisini geliştirmek ve derinleştirmek isteyenlere yol gösteriyor.

postmodern düşünürler ve foucault'yla alakalı ve küreselleşme, yerelleşme, kültür ve din sosyolojisi alanındaki araştırmalarını ve yazılarını büyük bir zevkle okuduğumuz himmet hocanın bu çevirileri türkçeye kazandırması, sosyoloji okurları açısından en büyük şans olmuştur.
hocanın kalitesi adamın dibi. hiçbir kliğin adamı olmadığı bilinen, az rastlanan hocalardandır. öğrencilerin günde ortalama 5 saat kitap okumalarını ister. okumayıp sadece ders çalışarak yüksek not alan öğrenciye negatif yaklaşmasa da uzun süre pas vermez. hem notları iyi olan hem de çok okuyan, araştıran ve eleştiren öğrenciyi adeta şımartır.
farklı görüşlere değer vermesi, kendi görüşünü kabul etmeyebileceğimizi söylemesi ve sözde kalmayıp uygulamada da bunu göstermesi, bir konuyu kestirip atmadan gidebileceği yere kadar tartışması ve tartıştırması, öğrenciye değer vermesi ve onlara hocalık kaprisine kapılmadan yaklaşması, 'not silahı'nı kullanmaması öğrencilerin büyük çoğunluğunun kendisini örnek almasını ve özel olarak benim tek örneğim olmasını doğurmuştur. kanaatimce himmmet hocanın en önemli özelliği, akademisyenliği, memuriyet olarak değil hayat tarzı olarak yapmasıdır.
kendisi veya bir öğrenci konuşurken dinlemeyenlere ve dinlemeyi engelleyenlere sağlam bir ayar çeker. günde 4-5 saat okumamızı istemeseydi kendisini çok sevebilirdim. demokrat tavırlı hocamızdır.
cinsiyet ayrımcılığı karşısındaki duyarlılığıyla da bilinir. feminist bir bakış açısına sahip olduğunu açıkça ifade etmesinin yanında cinsiyetçi tutumlara karşı yaklaşımıyla da göstermiştir. bazen feminizm aleyhine yapılan propagandanın tersine feminizmin öyle korkulacak ve olumsuz görülecek bir şey olmadığını, kadınların erkeklerden daha olumsuz olan durumlarını iyileştirmeye çalışmak ve kadının özgürleşmesini sağlamak anlamına geldiğini adeta beyinlerimize işlemeye çalışmıştır. bir öğrenci konuşurken hanım, hatun, bayan gibi kelimeler kullandığında anında müdahale ederek bunların cinsiyetçi içerikleri olduğunu ve erkek egemen dünyaya hizmet ettiğini söylediğine defalarca şahit olmuşumdur. çoğu öğrencinin cinsiyetçi görüşlerini terk etmelerinde ve toplumda kadın ve erkeğin konumuyla ilgili daha özgürlükçü ve eşitlikçi bir görüş geliştirmelerinde himmet hocanın katkısı büyüktür.
gerek derslerde gerekse ders dışında eleştirel ve özgürlükçü görüşleriyle ve yaklaşımlarıyla akıllarda kalmaktadır. anlattıkları ile pratiğe aktardıkları arasında uyum olan iletişim sosyolojisi hocamızdır. türkiye'nin yetiştirdiği bağımsız düşünce yapısına sahip olan az sayıda entelektüelden biridir.
sosyoloji alanındaki teorik çalışmalarının yanında saha araştırması ve toplumsal-tarihsel analiz içeren eserleriyle türk sosyolojisinde ufuklar açan sosyologdur. sosyolojik birikimi aktarmasının yanında özgün yaklaşım ve yorumlarıyla örnek sosyolojik eserlere imza atmıştır. din sosyolojisi alanındaki eserleri, bilhassa tasavvuf ve mistik geleneklerle ilgili araştırmaları, toplumsal ve kültürel fenomenlerin anlaşılmasına büyük bir katkı sağlamıştır.

himmet hülür’ün academia.edu sitesinde bulunan, teorik yönü yoğun olan çalışmalarından örnekler; "küreselleşme ve toplumbilimsel kuramlaştırma sorunu", "toplumsal bilim söyleminde yerellik", "sosyolojide aşkın ve dünyevi çerçeveler", “bilimde yöntemciliğin reddi ve çoğulculuk: feyerabend’in epistemolojik dadaizmi”, "teknoloji ve nakşibendi sufizmi", “görmenin hayaleti söylemenin mırıltısı: michel foucault’nun bakışında boşluk ve bulunmayış”, “faşist olmayan varolma biçimlerinin olanakları üzerine: michel foucault'da normalleşme, benlik ve etik”. himmet hülür’ün sosyoloji teorisini saha araştırmasıyla desteklediği çalışmalarından örnekler; “sosyo-politik tutumlar ve din – konya araştırması”, “dini algılama ve siyasal davranış -türkiye’nin hızla değişen bir kentinde ampirik bir çalışma”. himmet hülür’ün sosyoloji teorisine bağlı olarak toplumsal, tarihsel gerçekliği incelediği çalışmalardan örnekler: “seçkincilik, aydın kimliği ve süreklilik”, “osmanlı hukukunun temelleri ve tanzimat dönemindeki hukuksal yeniliklerin sosyo-politik dinamikleri”, “imparatorluktan cumhuriyete toplum ve ekonominin dönüşümü ve merkezileşmenin dinamikleri”, “imparatorluktan cumhuriyete siyasal bütünlük ve ulusalcılık söylemi”.

himmet hoca ayrıca sosyolojinin teorik birikimine türkçe ulaşmamızı sağlayan binlerce sayfa tutan ciltlerce eseri çevirmiştir. "sosyolojik düşüncenin ustaları", "sosyoloji kuramları", "klasik sosyoloji kuramları" ve "modern sosyoloji kuramları" bunlar arasındadır. bu çevirileriyle himmet hülür teorik metinlerin düzgün ve anlaşılır bir biçimde türkçeye çevrilebildiğini göstermiş ve bu alanda yol gösterici olmuştur.
2015 yılında gazi üniversitesi'nden abant izzet baysal üniversitesi iletişim fakültesi'nin kurucu dekanı olarak giden hocamız fakülte kurmayı tamamladıktan sonra 2018 yılında gazi üniversitesi'nden ayrılan ankara hacı bayram veli üniversitesine tekrar dönüş yaptı. himmet hoca, sosyoloji alanında verdiği derslerle ve ilgili öğrencilerle odasındaki sohbetlerityle yine eskisi gibi fikir ziyafetine devam ediyor. gördüğüm odur ki hocanın dekanlık yapması, fikir alanındaki azmini ve idealistliğini azaltmamış tersine artırmış. yine eskisi gibi arkadaşça ilgili ve mütevazidir, ancak sohbet salt geyiğe dönmeye başladığında hocalığını hissettiren bir edayla "nietzsche ve marx'tan bize kalan..." tarzındak cümlelerle ciddiyet geçişleri yapar. yıllar geçip gitse de himmet hocanın değişmeyen en önemli yönü, bağımsız düşünmeyi ve sorgulamayı öğretme çabasıdır.