bugün

Hilmi yücebaş tarafından hazırlanmış, anti demokratik davranışları, sömürü düzenini , dikta heveslilerini iğneleyen, hatta sırasında padişahlardan tanrıya kadar her varlığa kafa tutan şairlerin, şiirlerin, hicviyelerin ve mizahi öykülerinin bulunduğu antoloji çalışmasıdır.

Kitapta, divan, tanzimat, edebiyat-ı cedide, fecr-i ati ve son devirler edebiyatının hiciv ve mizah türündeki eserlere yer verilmiş.

Tarihten öğreniyoruz ki , haksız yönetimle hüküm süren diktatörler, toplum düşmanları ve yaptıklarını beğenmeyen kusurlu insanlar daima hiciv ve mizahtan korkmuşlardır. bundan bin yıl önce fars şairlerinden ebu şekür balhi, bu gerçeği şöyle açıklamıştır:

Şiir minberi de devirir, sarayı da

Hiciv için Tahir olgun: teşhir-i rezail ve teşhir-i erazil için yazılır demiştir. Türkçeye hiciv olarak giren bu kelime Arapça hecv olarak okunmakta ve batıda buna satire denilir. Hicvin karşılığı olarak yergi de kullanılmaktadır. Hiciv şairine heccav denir.

Hiciv ve mizah zor bir sanattır. Hicvin ve mizahın seçkin bir vasfı da , edepli ve edebi muhalefet; iğneli tariz, hedef aldığı makamı, müesseseyi ve şahsı darıltmaz. Fakat tenkit ve tarizde, latife nezaket hududu aşıldı mı, o zaman hiciv ve mizahın asıl yüzü ve kimliği soysuzlaşır.

Tahir nadinin bir maarif müntesibi için yazdığı hicvi;

Humkunun ölçüsü bulmada fen acizdir,
Cehlinin debdebesi koskoca umman gibidir.

Şair eşref daireye gidip gelmek için eşek satın almış. Bir gün eve eşekle giderken karşıdan faytonla vali kamil paşa geliyor, paşa eşrefe takılmak için :
- maşallah eşref bey, eşşeklenmişsiniz.
Eşref cevabını verir.
- evet efendim ama eşek kamil de sıkıntı çekmiyorum.

ikinci abdülhamitin padişah oluşunun yıldönümünde, 19 ağustos günü, halk hükümet konağı avlusunda toplanmış, inzibatlara rağmen halk tören yerine daha da yaklaşınca pencereden bunu gören vali bu eşek millet diye bağırmaya başlamış, eşref de hemen cevabı vermiş:

Millete erbab-ı mansuptan biri eşek demiş,
Reddedilmez böyle bir söz amma ki pek can sıkar
Olsa da millet eşek, eşek diyen bilmez mi ki,
Sadr-ı azamlarla valiler de milletten çıkar

Her gelen zulm ile icrayi hükümet eyler,
Gösterin adil olan var ise bir tanesini?
Ben tenezzül edemem, varsın eşekler . . sin,
Şama vali olanın hinde kadar annesini

Ve en meşhurlarından nefi
Bir gün Tahir efendi adına bir mecliste nefiden bahsedilir ve Tahir efendi de aman anmayın şu kelbi (köpeği) demiş. Buna karşılık nef de:

Bize Tahir efendi kelp demiş,
iltifadı bu sözle zahirdir!
Maliki mezhebim, benim zira
itikadımca kelp, tahirdir.

Nefi kudretli, mağrur ve haşin bir şairmiş. Şiirdeki gücü sebebiyle çok da kıskanılırmış. 4. murata kasideler yanında bozuk düzene dair Şiiler yazmış. Dilinin belasını çok çekmiş; işinden kovulmuş, en sonunda da dili belasından canından olmuş. Hicivlerinden çokça başı derde giren nefi bir ara, bir daha hiciv okumayacağına dair yemin ediyor fakat kendini tutamıyor. Padişah yeni bir hicvin var mı? diye soruyor bir gün. var diyor ve bayram paşa için yazdığı hicvi okuyor, padişah seviyor fakat bayram paşa pek hoşlanmıyor bundan ve nefiyi huzuruna çağırtarak ağzına geleni söyleyip kaldırın diye emrediyor. Odunlukta bir süre hapis kalan nefi burada boğularak sarayburnundan denize atılıyor. Hapisken bile ağzı durmuyor nefi nin. katli fermanını kendisine okumaya siyah bir haremağası geliyor. Ferma damlayan bir damla mürekkep üzerine nefi :
ağa hazretleri, fermanın üstüne teriniz damladı!.. diyor.

Sık sık kabaran celallenen hiddetsin!
Karşında durulmaz öyle bir kudretsin!...
Kurtulmadı asrından baban, hicvinden;
Ey nefi, ahvadını kimler hicvetsin?..

Arif Nihat asya

Cahil softalardan biri bir gün kethüzade arif efendi hakkında o bizden değildir demiş. bunu arif efendiye yetiştirmişler, gülmüş. aman gidip söyleyin, hakkımda ahirette de böyle şahadet etsin!

Hasırcızade Mehmet ağa bir gün fuat paşanın yanındayken paşanın pırlanta yüzüğüne dikkatle bakmaya başlar, bunun üzerine paşa sorar:
-yüzüğüme mi bakıyorsun?
-evet paşamtaşını merak ettim.
-elmastır
-güzel. Fakat faydası nedir?
-ne faydası?
-yani size ne irat getirir?
-ne getirecek? Hiç.
-yazık. Benim de babadan kalma bir çift taşım var; bana senede elli altın getirir.
-amma yaptın ha ne taşı bu?
-değirmen taşı!

Ruhi baba izmir Bektaşi dergahı şeyhi, güler yüzlü, hoşsohbet ve nüktedan biridir, avukatlık yapmaktadır. Günün birinde hisar kahvelerinde oruran bir zata biri herkesin önünde pezevenk diyor. Pezevenk denilen namus davası açmak için ruhi babaya gidiyor. Hakareti eden de cin Ahmet beyi kendine vekil tayin ediyor. Cin Ahmet ile de ruhi babanın içtikleri su ayrı gitmez. Bu iki dost hakim karşısına çıkarlar.sözü cin Ahmet alır.

- efendim, türkçede bazı tabirler vardır ki , bazen küfür olmakla beraber, çok defa da takdir ve hayranlık makamında kullanılır. Pezevenk de bunlardan biridir. Mesela: doğrusu çok usta pezevenkmiş, veya aşkolsun, filan işi de becerdi pezevenk deriz, hayranlığımızı ifade eder. Dava konusu da budur, beraat isterim.
Hakim ruhi babaya sorar, baba çok ciddi cevap verir.
-ne diyeyim efendim. Çok güzel müdafa etti pezevenk.
(bkz: kara mizah antolojisi)*