bugün

hayatın hayat olmaktan çıkıp salak saçma bir $ey olduğu, yani sandalın su almaya ba$ladığı zamanlarda aklıma dü$en yegane aktivite. kendimi ve daha doğrusu bu skindrikle$tirilmi$ ruhumu ve fotoğraf makinemi alıp, kanalizasyon kokulu ağızlardan, meymenetsiz yüzlerden, gözbebeklerinin içine baka baka yalan söylebilmeyi ba$aran artist kılıklı pu$tlardan, sonsuz bir güveni yıkmayı ba$aran kemirgenlerden, iki bacaklı eklembacaklılardan, bakan ama görmeyen; konu$an ama asla söylemeyen, dokunan ama asla değmeyen, çalan ama asla bağı$lamayan soysuzluklardan sıyrılmayı dü$leyip, ayaklarımı ve sigaramı da alıp ba$ımı gitmek istediğim zamanlarda, ta$tan bir kalbin etrafında tapınmak için toplanmı$ iptidai sürüngenlerin ağırla$mı$ gözkapaklarını kaldırıp onlara bilincime hükmeden nefretimin metala$mı$ hali olan gölya$larımı göstermek istiyorum.. beni ben yapan her $eyden; ailemden, dostlarımdan ve babaannemin yorgun dut ağacından, müzikten ve o büyük a$ktan, edebiyattan dahi sıyrılmak istiyorum bazen. yanıma biraz ıssızlık, biraz ölü his, biraz da ay alarak firara ko$mak istiyorum.

$imdi bana deli diyorlar; deliler bile..
doldurulamayan uktedir içimde. kolay mı terketmek? binbir tane zincirle bağlamışlar beni her şeye..ben onları bıraksam da onlar terketmiyor beni...görünmez bir el var sanırım beni(bizi) tutan....

ben doğduğumdan beri bağlanmaktan korktum, üzerinde zararlı yazdığı için değil bağlanmamak için içmedin tütünü, rakı şisesini çok sevdim ama elim varmadı bir türlü, korktum ya şişenin içinden çıkamazsam diye...

ve bütün emeklerimin beyhude olduğunu gördüm gözlerimden yaşlar süzülürken...başlayıp da bırakamadığın yegane meta bu ortalama 65 yıl...seve seve değil sike sike galiba dostlar...
kafayı bırakamadıktan sonra diğerleri bırakmak kaç yazar ki......
bir anlık hata ve gaflet ile kalkışılan olaylar silsilesinin en berbatıdır.
şehir insanı için asla amacına ulaşamayan eylemdir. nitekim hayatın içindeki mana uzak topraklarda ya da yaşanılan buğranlar insanı saran duvarlarda değildir; ruhtan yükselir ve her terkedilen otel odası veya her terkedilen sıcak yuva, insana yeni bir çıkmaz yaşatır.
söylemesi kolay, yapması zor işlerden biri.
tüm çabasına rağmen anlaşılmayan, toplumun taviz vermezliğinde iyi niyet sergilemekten bitmiş tükenmiş insanın sessiz yardım çığlığına cevap alamamasını takiben, herşeyini ardında bırakıp doğup büyüdüğü yere gitmesi. dizimax' ta gösterilen ed adlı dizide işlenen konu.
kisinin kendisinde bunu yapabilecek gucu bulmasi, onu ozgur kilar. illa cekip gitmek zorunda olmasa da, yeri geldiginde bunu yapabilecegini bilmek insanin ozguvenini arttirir, icini rahatlatir.
sittir olup gitmek...
Şimdi susuyorum, sonu belli olmayan bir sürece giriyorum. Ortada dolaşan bütün hakları sana teslim edip sessizce çekiliyorum hayatından... Ve yine inanıyorum ortada bir ayrılık varsa ne gidendir yaşayan ne kalan. ortada bir ayrılık varsa iki cesettir onca yaşanılandan arda kalan...
Hep söylenen ancak uygulama aşamasında gerçekleştirilemeyen bir davranış.
Herkesin zaman zaman çok istediği bir durumdur. ancak bu çekip gitmek, mersin'de oturan halaları bir haftalığına ziyaret edip, sonra ezik gibi geri dönmek olmamalıdır.
gitmeyi gerektirecek nedenleri de bırakabiliyorsa insan gittiği yerde harika bir yaşam sürebilir ama aklındakileri bırakamadığı sürece gitmenin hiç bir anlamı yoktur.
kalip sava$maya alternatif ve nispeten daha kolay davrani$.
Gitmek. Bir hançeri inceltip
Okyanusa daldırmak isteği
Ya da düşebilmek atlasların
Dışına ki ey kalbim
Yalnızsın bu yolculukta da
Gitmek. O kaos duygusu, aklın
Sarsıntılarla yorgun düşüşü
Bilincin kamaşması belki de.
Rehin bırakılacak bir şey yok
Unuttuklarından başka.
Gitmek. Bir büyü gibi saran
Ağrılar yumağı, kışkırtılmış
Düşlerdir ki sen şimdi
Esirgeme kendini kalbim
Kederin o derin yalnızlığından.

Ahmet Telli
kolaya kaçmak. yaşadıklarınla savaşmayı becerememek. kısa yoldan pes etmek. geride kalanlardan hiçbirşeye değer vermemiş olmak.
tam da herseyi birakip cekip gitmek istediginde;

(bkz: kapi ev ve cep telefonunun ayni anda calmasi)
insanın bi taraflarının yemediği durum.
keşke kaçıp herşeyden kurtulunabilecek ölümden başka bir yer olsa.
düzgün kafa ile yapılabilmesi mümkün olmayan eylem.

kimi zaman ceviz kabuğunu doldurmayacak şeylerde bile ortaya çıkıveren, hortlayan düşüncenin ta kendisidir.

çekilmez patronunuzun sabah sabah size verdiği ayar... sevgilinizin yok yere attığı tripler... annenizin "oğlum aklını başına topla artık" serzenişleri... ile hesapsızca ve umarsızca beyninizin ta ortasında bitiveren "umutsuzluk" ve "bıkkınlık" hislerinin yapamayacağınızı bile bile hayal dünyanızda "ulan her şeyi çekip bırakıp gitmek vardı be" öfkesi ile kustuğunuz sözdür.

nereye gidebilirdiniz peki ? çekip gidebileceğiniz neresi var ? dünyanın neresine giderseniz gidin aynı sorunlarla, aynı keşmekeşle karşılaşmıyacağınızı mı sanıyorsunuz ?

en mantıklısı için (bkz: uyumak)
tüm hazırlıklar yapılmıştır. bavullar vs. tam gideceksindir...

o ara bi telefon.

'nasılsın canım, bugün buluşalım mı?'

delikanlı olan giderr!*
(bkz: kendinden kaçmak)
(bkz: kendinle yüzleşecek gücü bulamamak)
(bkz: sıkar)
kendinden kaçamadıktan sonra işe yaramayacak eylem.
yalnızlığı terketmek için yapılası eylem, lakin peşinizi kolay kolay bırakmaz. çok sadık bir dosttur..