bugün

'Her Yerde Boya Var Devlet Senin Bu Gece'

Bilmiyorum, son bilmemkaç yılın ennn sıcak gününde niye insanın diline 'Her yerde kar var/Kalbim senin bu gece' şarkı sözlerinin mutasyona uğramış hali takılır.
Bunun müsebbibi Hürriyet'teki doyumsuz köşesinde neden son (yazılama) kitabının ismini 'Benden selam söyleyin bütün aşklarıma' koyduğunu, faş etmiş bulunan Mehmet Yakup bey de olabilir. Ler.
Yaz şarkılarını sevmez ise, kanı kaynamazsa fokur fokur (hani Deney Kurbağası'nı atıp atıp alıştırıyorsun artan sıcaklıklara; sonunda 1 kazanda kaynarken ölümüne, ayırd edemiyor Kurbağacık) kendi şarkısını buluyormuş eski şarkılardan. Bu yaz için 'Ne bileyim ben?'di galiba, öyle yine çok sorunsal/duygusal bi şarkı seçmiş Mehmet Y. Yılmaz.
'Ufukta yeni 1 yazı(lama) kitabı mı var?' oldum ben dehşet içinde. Medyacılar yazı kitabı yapmaya doymuyorlar. Resümelerinde '18 kitabı var' yazabilsin filan diye herhalde. (Cüneyt Özdemir'in kitap sayısı mesela, bulmuştur 18'i, mekizi.)
'Senin yazı kitaplarına NE demeli?' deme gafletine düşebilecek Gofret insanları'na, ben genelmedyalamacı olduğum için köşeci olmadım, yazdığım için köşe sahibi edildim cevabını da çıkartırım fırından sıcaksıcak.
Türkiye ama, sadede tornistanlarsak, dünya yüzünde en çok sarı saç boyasının tüketildiği memleket imiş.
Yurt sarışın kaynıyor! Ben diyelim gidip de saçını sarıya boyatan kadınların (sarı-siyah ten renklerini filan çerçeveleterek) 'E yani sarışınım diye mi?' filan yollu diklenmesini, oynaşmasını yani Erk Sahipleriyle, hiç mi hiç anlayamamışımdır oldum geleli.
Nasıl yani? Gidip 1 berberellada saçını maviye boyatınca Şirinler'den mi oluyorsun?
Bi anda nasıl sarışın sanıyorlar/sayıyorlar kendilerini? Sarışın kaderlerine dair şaralo şurolo yazılar kalemliyorlar yatak döşek?
Diyelim: saçını eşi benzeri görülmemiş (belki Ümraniye'de görülüyordur) 1 sarı tonuna boyatmakta olan Muzaffer Tekin de, sarışın mı zannediyor acaba kendini?
Veli Küçük'e, Oktay Yıldırım'a, Mahmut Öztürk'e filan (görüştüğünü/konuştuğunu önyargısız 1 biçimde fotoğraf karelerinden saptadığımız arkadaşlarına yani) dönüp "Çocuklar, ben biraz fazla duygusalım. Vatan sevgisinden çatlayıp kavruluyorum, çünkü sarışınım" diyor mu mesela? Koca sevgisinden yanıp kavrulan ve bunu fotoğraflarıyla ağzımıza burnumuza dayayan Boya Sarışın genel köşe kadınlarımızın yaptığı üzre?
Bu Sarışınlık Psikolojisi de muammadır benim için, Ümraniye Haberleri'ne getirilen yasak da.
Neymiş efendim? Sarmaşıklı Gecekondu'da ele geçirilen silahlarla (ben mühimmat kelimesini yeğlerdim) ilgili soruşturmaya KAMU DÜZENiNi ve TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAK için yayın yasağı getirilmiş.
Yok, yok; bu yazın şarkısı MFÖ'den aşk/meşk şarkısı değil de 'Sen neymişsin be ağbi? Ööööö/Öööööö' olsun. (Olmalı mı, olmamalı mı?)
Ben mesela 1 internet sitesinde Tekin'in tutuklanması üzerine, olayı soruşturan savcıya 'Seni Ferhat Sarıkaya'dan beter yaparız' diye tehdit telefonları geldiğini okumuştum.
Gazeteport'ta mıydı? Sonra Muzaffer Tekin'in sıkı 1 Fatih Altaylı fan'i olduğunu, bu iki muteber ismin az biraz mail'leştiklerini, Tekin'in buluşma isteklerinin, Altaylı'nın çokçok meşgul olması nedeniyle habire ötelendiğini okumuştum.
Pardon, borçlar öteleniyor; 'hayır!' diyemeyeceğiniz randevular erteleniyordu çokçok meşgul olduğunuz için.
Peki hocam, bunlar yayın yasağına giriyorlar mı? Okumuşuz etmişiz, aklımızın 1 yerinde yer etmiş.
Danıştay Baskını'na adı karıştı diye feci şekilde rencide olan Tekin'in (içinin rende olmasına esef'ten: rencide deniyor netice itibarıyla) kendi kendini kalbinden bıçaklamış halde/ya da üzüntüsünü paylaşan biri tarafından bıçaklanmış halde hastaneye getirildiğini, onu getirmiş bulunan tüm isimlerin şu an (hakkında yayın yasağı olan) bu son olayla ilgili 'içerde' olduğunu biliyoruz, diyelim.
Şimdi de (en nihayet) Danıştay Saldırısı'nın bu (yukarda sayılıp dökülmeyen) isimlerle birlikte ele alınacağını, adaletimiz tarafından.
Ve fakat: mahkeme cuma günü hem Danıştay Saldırısı soruşturmasının genişletilmesine karar veriyor, hem de "müdahil ve sanık avukatlarının soruşturmanın genişletilmesine yönelik taleplerini bir kez daha reddediyor." (Radikal, Adnan Keskin haberi)
Bir de Tekin ve Öztürk'ün dosyalarını 'davayla ilişkili olabileceği için' istiyor mahkeme. AMA bombaların kaynağının araştırılması talebini REDDEDiYOR.
Bence de araştırılmasın bombaların kaynağı. Yasak da çok yerli yerinde. (Bunu söylemem 288'e giriyor mu hocam?) Zira bu kadar çok asker rütbesinin havada uçuşması!
En son Kar Maskeli Soyguncular Çetesi yakalandı. E, onların başı da kendini (erken) emekliye ayırmış 1 asker çıktı. Taze taze.
Şemdinli'den beri hakikaten her güzelliğin/ilginçliğin altından birkaç askerimizin adı/rütbesi çıkıyor. Hatta birkaç askerimizin adı Sauna Çetesi'nden Danıştay Saldırısı'na ordan burdan şurdan aynı anda çıkı çıkıverip bizleri çok çok şaşkınlıklara ve (hayretten) taşkınlıklara gark ediyor.
BU Yayın Yasağı, iyi oldu yani. Ayrıca yasağın iyisi, kötüsü olmaz, yasağın faydalısı olur ancak. Ki, bütün yasaklar faydalıdır sağlığımız için elbette.
Pragmatist 1 çözümle karşınızda olacağım: Emekli askerlerimizi Meşgul Tutma Yöntemleri! Hatta 1 iş Bulma ve Yerleştirme Çizelgesi.
Ama bu son derece (büyüleyici) teknik analizime pazarpazar girmiyorum. inlensin dimağlarınız. Zaten sıcaklar, asker, pardon insan ötesi. 'Akmasın boyalar!'
Bitiriş cümlesi de bu, oldu.

Perihan Mağden
24/06/2007
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=224968
güncel Önemli Başlıklar