bugün

hayata karanlıktan bakma halidir. Ses yok, görüntü yok. Acıma duygusu, üzülme duygusu hatsafhadadır.
Şimdi kör ve sağır olduğumu düşünerek cevap yazacağım. kendi duygularımla.
Beren Saat'in sayfasından 25 ekim 2013'te yeni bir filmle karşımızda olacağını gördüm. ve aynı zamanda Uğur Yücel'le başrolu paylaşacağını. Yorumlardan bu filmin hint-amerika versiyonunun zaten 2005 yılında çekildiğini gördüm. sanırım fragmandan etkilenmiş olacağım '' Black '' filmini izlemeye koyuldum. ve beni bu hayatta derinden etkileyen izlerini unutturmayacak 2.film olarak hafızalarıma yerleşti. 1. 3 idiots. ( şiddetle tavsiye ederim )

bir an sadece bir an karanlığı hissettiğiniz zaman ve bunun üstüne bir de duymamayı eklerseniz, belki bir nebze o insanların halini anlamış oluruz.
Ya da filmi izlemenizi tavsiye ederim.
Ayrıca ( Helen Keller ) in hayatına çok benzemektedir.
Sağlıklıysanız inanın okumak,okumamak,başarılı olmak,güzel,çirkin olmak hiç önemli değil. dokunduğunuz her bir nesne, kokladığınız her güzel,kötü şey,gördüğünüz anlam verdiğiniz,duyduğunuz her bir ses. sağlıktan daha önemli bir şey olmadığını bizlere hatırlatacaktır.
Unutmamak dileğiyle.
"The Black" isimli bir Hint filminde konu edilen durumdur. Tavsiye ederim izleyin.
Her ne konuda olursa olsun gerçeği görmeyi, kabullenmeyi red etmektir.zayıflık alameti.
son zamanlarda aklıma ara ara girip benim içimi parçalayan düşüncenin ana konusu.

bir düşünsenize, dünyaya geliyorsunuz ve doğuştan hem sağır hem kör oluyorsunuz. büyüyorsunuz biraz işte kendinizi bildiğiniz yaşa erişiyorsunuz. ama ne ses var ne görüntü. nasıl bir varlık, nasıl bir canlı olduğunu bilmiyorsun. etrafının nasıl bir şey olduğunu, neyin içinde olduğunu bilmiyorsun. sadece koku ve hissiyat alabiliyorsun ve acı tarafı da koku ve hissiyatın ne olduğunu da bilmiyorsun. nerede olduğunu neyin içinde olduğunu bilmiyorsun. ve bunu sana anlatabilecek hiç kimse de yok. bunu ömrün boyunca da anlayamayacaksın. nerede yaşadığından habersiz koca bir ömür!

insanı insan yapan en temel duyular bunlar bence: görme ve duyma. bu duyular olmadan bilinçli bir varlık bile olamaz ki insan? neyin bilinci? daha kendinin nasıl bir şey olduğunu bile bilmiyorsun. yaşamak ne demek bilmiyorsun. hiç bir kavram yok. hayatın boyunca hiç bir şey öğrenmiyorsun. dokunduğun şeyleri kafanda canlandıramıyorsun bile. ki hayatında hiç bir şey görmemişken köşeli ya da yuvarlak bir nesneyi kafanda nasıl oluşturabileceksin?

düşündükçe çıkmaza giriyor insan. kendinizi bir o şekilde hayal edin bakalım. 3 saniyeden daha fazla sürebilecek mi. hemen kalbinizle ciğerlerinizin ortasına bir yerlerde bir baskı, bir hüzün hissi sizi duyacaksınız. yaşayamayan bilemez, yaşayan da yaşadığını bilmiyor zaten.
Amcam bahsettiğiniz gibi bir insan.

Başlığı görünce üzmüştür. Tekrar akla getirdiniz, teşekkürler.

Ama sandığınız gibi bilinmezin içinde kaybolmuş insanlar değil onlar. Neyin ne olduğunu az çok tahmin edebiliyorlar.

Elini öptüğüm zamanki o gülüşü aklımdan çıkmıyor mesela. Eşi var, o da dilsiz. Eliyle anlatıyor eve kim geldiyse. Ya da yemek vaktinde eline çatalı kaşığı o veriyor. Tabaktaki yemekleri gösteriyor, amcam kendi başına yiyebiliyor.

işitmediği için konuşmayı da bilmiyor. Sesli güldüğünü dahi duymadım. Hep gülümsüyor gibi duruyor. Yanına gittiğim zaman saçımı okşuyor, bağrına basıyor.

Hüzünleniyorum sözlük. Bildiğiniz gibi değil.
güncel Önemli Başlıklar