bugün

Benimdir.çok üzgünüm sözlük.
çok üzülür.
saplantılı insandır, kendinin bir birey oluğunu unutan insandır, sonunda kaybedecek insandır. yanlış yapıyordur yani.
Yıllar sonra eski sevgilinizi görüp içinizin cız etmesi, eski hislerinizin bir anda yeniden alevlenmesi, takibi günlerde ona hala eskisi gibi aşık olduğunuzu hissetmeniz oldukça doğaldır, beyin gugıl gibi işte bir iki veri girince tüm bilgi ve içerikleri geri çağırıyor, bu sağlıklı olduğunuzu gösterir, onu hala sevdiğiniizi değil, üzülmeyin, geçecek, tatlı bir anı olarak kalmaya devam edecek.
Cemal Süreya,Nazım Hikmet,Turgut uyar ve bunun gibi nice şairler de acınası insanlarmış meğersem diye düşündüm şu an!
unutması lazım. hayat tek bir kişiye adanacak kadar uzun değildir. sevmek, sevilmek güzel ama canım, cicim, aşkımla nereye kadar?
ayrılalı iki buçuk yıl oldu, yaklaşık bir yıldır ise hiç görmüyordum onu. ta ki bu güne kadar... yaklaşık bir yıl sonra karşılaştık; karşılaşma dediysem yolda yürürken göz göze geldik. bir anda içim cız etti, kalbim yerinden çıkacak gibi çarptı. ilk günkü gibi; ona olan sevgim hiç bitmedi.

o gittikten sonra düştüğüm bu boşluğa daha önce lisede tüm arkadaşlıklarım bittiğinde düşmüştüm. bu iki hadise dışında böyle boşluklara, bir başınalıklara düşmedim, çok şükür. lisede tüm arkadaşlarımla aram bozulduktan sonra o boşluktan kötü arkadaşlıklar kurup kötü alışkanlıkların olduğu ortamlarda takılarak çıkmıştım. sonra onu gördüm. ilk gördüğümde bir parçam olacağı içime doğmuştu sanki, tanımadan kıskanırdım onu. sonra birbirimizin olduk, iki buçuk yıla yakın yaşamlarımızı paylaştık. ben kötü ortamlardan uzaklaştım onun yanımda olmasıyla. sonra o gitti, o gittiğinden beri boşluğunu dolduracak bir şey bulamadım. ilişkilerim oldu elbette; hiçbir şey duyumsamadığım, sevmeden seviştiğim. hatta sokaklarda seviştiğim... düzgün kızlara da bağlanmaya çalıştım, şimdileri anlıyorum bunun nedenini; onunla olan ilişkime benzer bir ilişki olur belki diye ama olmadı tabiki. zaten suskun biri olduğum için arkadaşlık da kuramadım pek. bir iki eski dost dışında... onlarda sık sık görüşmüyorum.

yani diyeceğim o ki, hayatımı ona endeksledikten sonra o hayatına devam etti, ben de devam ediyorum ama o olmadan onunla... pişman mıyım? asla! iyi ki tanımışım, sevmişim onu. acınası olduğumu sanmıyorum, halimizi şükürler olsun.

yanımda sadece ailem var ve iyi ki ailem var, beni hiç yalnız bırakmayan, çok şükür allah'a.
herşey bittiğinde durmadan ağlayıp sızlanan kendini yırtan insandır. genelde dişilerde görülür. ayrılınca kendini boşlukta hisseder ilk yavşayana bağlanmaya çalışır. bu safhada arkadaş çevresini kendinden uzaklaştırır gizli saklı işler çevirmeye yeltenir. 1 ay sonra sosyal ağlarında yeni ilişki durumuna dair iletiler görmek mümkündür. bağlanır ayrılır onu unutmak için yeni birine bağlanır ayrılır vs böyle devam eder.
o kişi hayatından çıktığında acınası olan insandır.
kaç kişiye endeklese acınamayacak hale gelir? üç-beş kişiyle aynı anda görüşüp sonra aralarından kura çekip birini mi seçsin? yada yok yaa şimdi o zamanda tek kişi olur. üç dört kişiyle hayatını zevk sefa içinde süründürüp gitsin.
genellikle sevgili yaptıktan sonra tüm dostlarını unutup tüm aktivitelerini aldığı nefesi bile sevgilsine göre ayarlayan, düzenleyen vefasız kişidir.
hayatının bir parçası değil onu hayatın olarak görürsün.
seven her insanın içinde olduğu bir tutumdur ve acınılacak bir durum yoktur ortada.
zavallı insandır.
bir bağyan olması kuvvetle muhtemeldir. **
hayatını tek kişiye bile ağlayamamış insandan daha saygıdeğer insandır.
ya hiçbir şey yaşamayıp heyecan yapmıştır ya da yaşadıklarından öğrendiği birçok şey vardır ve sağlama almıştır bazı şeyleri..
(bkz: anne)
aklını bir vestiyere emanet etmişçesine resepsiyonu arayan adam. kiii sonrada emanet verdiği vestiyeri hatırlamakta zorluk çeken aşağılık kompleksinin somut örneği.
o halde binlerce şair acınılası insanlardır.

türkü yazıp söyleyen aşıklar ne kadar acınılası?

evet o insan benim. fakat acınası mıyım? hayır!
aşık olmayanın, anne olmayanın, baba olmayanın anlaması mümkün olmayan gerçek.
sadece aşıktır, kötü düşünceleri, mutsuz sonları aklına bile getirmek istemiyordur..
asiktir.
bu o kişinin seçimidir. "aciz" olarak nitelendirmek gereksizdir. ama yine de mantıken yanlış bulduğum durumdur. özellikle bazı kalitesiz, deneyimsiz çocuk gibi hareket eden, duygularınızı önemsemeyen bir insana denk gelirseniz, bu sizi gerçekten üzer. bu nedenle hayatınızı bence sadece kendinize endeksleyin. yarın bir gün sizin verdiğiniz sevgiyle kaba etinin hafif kalkıp, sizi tanımayacak bir takım şerefsizlere değil. üstelik bir de şaşıracak derecede bundan da sizi sorumlu tutan, "ben ne yaptım lan kafayı yiyeceğim" durumuna geldiğinizde, anlayın ki bu teori yanlıştır. sonra orada burada görürsünüz ki hakkınıza atıp tutmuştur, sizin yapmadıklarınızı kendi ufak beyninde yapmış gibi gösterip "ben tamamen suçsuzum, çok sevdim :(" modunda dolaşır.
sadece kendinizi düşünün, çünkü bir süre sonra o değer verdiğiniz insan kendini bir halt sanıp, inanılmaz biçimde ben bulunmaz hint kumaşıyım havalarına girip, sizi s*klemez olur. hoş hatırlanmak yerine, (ki adı aklınıza geldiğinde bir süre sonra o kim yea dersiniz, çünkü hatırlanmaya değmeyen kişilerdir) nefretle anılmayı tercih eder bunu da on yıldızlı aferinle hak eder.
hayatında aşık olduğun bir kıza ilk defa saygı duyuyorsan, ve kader seni ayrılmaya itmişse,onunla ilgili bırak görmeyi en ufak bir şeyi duyduğunda bile kalbin yerinden çıkacakmış gibi heyecanlanıyorsan, işte o zaman hayatın bir kişiye çoktan endekslenmiş demektir, ha ben acımıyorum kendime, sen acıyorsan o senin problemin.
hayatın endekslendiği insan bir gün çıkıp gittiğinde mal gibi tek başına kalacak olan insandır. an itibariyle mutludur ancak, rutinlik kişiyi bastıkça farklı arayışlar içerisine girecektir. herhangi bir arkadaşlık yerine, her hangi bir insan boyutuna geldiğinde kendini sebepsizce aldatırken bulabilir. oysa her kişi kendi başına bir bireydir. önce kendine değer vermesi gerekir ki ancak bu şekilde başkasına verdiği değerden mutluluk çıkartabilsin. hayatı tek kişiye endeksleyen insanın tek arkadaşı tek dostu da yine aynı kişidir. o kişiyi kaybetmesi halinde hayatındaki herkesi kaybetmiş olur.

oysa insan hayatında alternatif kişiler her daim olmalıdır, sevgili terk ettiğinde ağlayacak bir omuz, kavga ettiğinizde dertleşebileceğiniz bir dost, yanlız bırakıldığınızda güvenebileceğiniz bir aileye her zaman hayatınızda yer olmalıdır. tek kişiye endekslenmiş hayat, olası kötü bir durumda tüm hayatınızı da yanında götürür. bu, düpedüz hastalıklı bir bağlılıktır.