bugün

tam işte bu dediğiniz anda bizi sırtımızdan vuran anlardır.
(bkz: sevgilinin aldatması)
(bkz: en yakın dostunun ölmesi)
(bkz: güvenilen dağlara kar yağması)
(bkz: hayatın acımasız olduğu anlar)

tek kelime için başlık kirliliği yaratmaya değer mi canım arkadaşım.

ve olmazsa olmaz olan: (bkz: aramaya inanmak)

bu da benden: (bkz: aramadın ah aylardır)
aşık olduktan sonra o'nu kaybettiğiniz andır. ya da çok sevdiğiniz birini ölüm nedeniyle kaybettiğiniz.
her andır...
Sevdiginiz belki de ugruna her seyi feda edebileceginiz birinin uzaklara gitmesi. Bununla da kalmayip tum diyalogun kesilmesi. Acimasizlik degildir de nedir !
insanların acımasızlığını anladığımız andır.
beş parasız ve evsiz kaldığın an. bu gerçekle yüzleştiğin ilk an.
için için kıvranırken içindeki dertle, kimsenin görmemesi, sormaması, umursamaması..
iyi gün dostlarının hepsinin, brütüs olduğunun farkedildiği anlardır.
cüzdanın çalınıdığının farkedildiği andır.
bütün sevdiklerinizin yavaş yavaş gözlerinizin önünde yitip gitmesiyle yaşanacak anlardır.
hayal kırıklıkları ve çaresizlik...
(bkz: senfonik metal grubu kuramamak)
(bkz: alternatif rock grubu da kuramamak)
(bkz: solist olamamak)
gibi durumlarda anlaşılan hede.
çaresizlik ve belirsizlik yeterli.
son iki gün.
Gecen zamana ragmen hayallerine bir adim bile yaklasamamak.
insanın kendine acıdığı anlar.
banyoda yeni çoraplarla ıslak zemine basmak.
koca koca adamların ergen başlıklara yazılar yazdığını gördüğümüz anlardır. ha bi de duşta o soğuk fayans a bir yerin değdiği andır. ıııh.
her andır. sadece bazı spesifik durumlarda hayat bunu olanca gücüyle daha fazla hissettirir.
üniversite sınavını kazanamadığınız andır.
sevdiğiniz kişinin sizi eskisi gibi sevmediği an. gözünüzün önünde başkasına sulandığı an.
ygs sonrası hissettiklerim. aynı zamanda vizelerde kurtarırım diyerek finallerden yıkık çıkmak.
üniversiteyi bitirdikten sonra hiçbir şeyin güllük gülistanlık olmadığını görmeniz hayatın ne kadar acımasız olduğunu gösterir, size kölelik karşılığında azıcık para vermeye niyetli patronları görmek bile yeter.
konuşacak, dertleşecek hiç kimsenin olmadığını gördümümüz, insanların çıkar peşinde koştuklarını gördüğümüz andır.