bugün

uzun bir zaman boyunca her sabah daha ayılamadan içtiğiniz kahve ve sigaraları düşünün, ne güzel deime, çok keyif aldığınız bir işlem, her ne kadar bazen kahvenin tamamını içemeden evden çıkasınızda, sigaranın kesin dibine vuruyorsunuzdur. bütün gününüzün motive edici ve tatlı bir şekilde geçtiğini düşündürüyor size bu, ama nedense sadece o sabah kahveyi içerken öyle düşünüyorsunuz, iş başlayınca geceden kalma olduğunuzu buram buram hissedersiniz zaten, bunu üstünüzden atabilmek için gene abanırsınız kahve ve sigaraya. muhteşem bir ikili, ikisi birleşince agızda bıraktıgı tat sanki orgazm anındaki rahatlama gibi, yerini tutamaz ama bir benzetme yapmak gerekirse en doğrusu o olur. hatta sözlükte uzun bir yazı kastıracaksınız ama belli bir yerde tıkandınız, masanın üstünde duran sigaraya uzanıyorsunuz ama tek başına acmıyor o merette beyin hüçrelerini işte, gidip sert bir kahve yapıyorsunuz ve kelimeler patür kütür damdan düşer gibi fırlıyor beyninizden, ohh be o nasıl bir rahatlama anlatamam.

sonra okul yıllarından bir arkadaşınızın haberi gerliyor, hastaneye kaldırılmış. 2-3 gün kadar kalıp çıkacakmış. hastaneye yönleniyorsunuz hemen tabi, kapıda duran ve sıcacık kahve içen adama, bir arkadaşa bakıp çıkacaktım diyorsunuz, sanki diskoya girer gibi. buyrun diyor, o da numarası şu. ziyaret başarılı geçiyor, klasik hasta-yakın konuşmaları işte..

bir gün sonra aç karna kahve içmenin midede ciddi sorunlar oluşturduğunu okuyorsunuz bir yerden. sonra arkadaşınız aklınıza geliyor, hemde sizinle aynı derecede kahve ve sigara abanan birisi. hani bazen içinizde karanlık bir duygu yükü olurya, aynen öyle hissediyorsunuz o sırada. "yoksa" diyerek başlıyorsunuz cümleye "2 aydır çektiğim mie ağrılarının sebebi?" diye bir endişe bürünüyor. doktora mı gitmek gerek yoksa kahveyi mi azaltmak. en güzeli hiç kahve içmemek diyorsunuz. zira doktora gidildiğinde kötü haber alma korkusu var. ama siz bunları duymaya hazır değilsiniz ki!!