bugün

zamanın karşısına geçen her şey solup yok olmaya mahkumdur. bu akış hiçbir surette engellenemez. yani insan ana rahmine düştüğü andan itibaren ölmeye başlar. ölüm elimizdeki tek gerçektir. bu en sert gerçekten daha gerçektir. bundan dolayıdır ki ölüm ve sonrasına yatırım yapmak yapılacak en akıllıca hamledir. bundan ötürüdür ki bana şeriat, tarikat ve hakikat lazım. bana aziz mahmud hüdayi hazretleri gibi bir mürşid lazımdır. beni dergahına kabul edip irşad edecek bir derviş lazımdır. zaman boşa akmaya devam ediyor.
belli yüzeysel tespitlerdir .
yabancıların ilişkileri ile türklerin ilişkileri arasında ki bir kaç fark , izlenimlerim ;
hep yabancıların ilişkilerine onlar ahlak nedir bilmez hepsi bir birine kayıyor düşünsek de bazen kendi ahlaklı ilişkilerimizden iyi yanları da oluyor . biz biraz ilişkilerde bencil oluyoruz , karşı tarafı bastırmaya çalışıyoruz ilişki hep bir birimize karşı üstünlük kurmaya çalışmakla geçiyor , etrafımdaki herkes öyle . . . ne zaman bunu aşarsak ilişki güzelleşiyor . bizim ön yargımıza değinirsek çok cinsellik var burada bende bunu kaldıramam bir ilişkide ama o kültürde bunu sinemaya gitmek gibi bir şey görüyorlar ellerinin altında ve bunu artık aştılar gerçek sevgiyi aşkı seksüelin ilerisinde bir ilişki yaşamak istiyorlar . bencillik daha az bir birlerine güven ve bir takım gibi hayata göğüs germeye çalışıyorlar benim gördüğüm kadarıyla . bizim ülkemizde ise bir insanın adı çıktıysa o kötü diye dışlıyoruz , seviyorsak bile artık milletin dedikleri yüzünden hayatımıza istediğimiz gibi devam edemiyoruz .
hayat kısa , biz dersler içerisinde yaşam kaygısı içerisinde yaşıyoruz . keşke ilişkilerde bu kaygılardan uzak güzel bir şekilde geçirebilsek . . .
taşşağa vurmak , dalga geçmek herkesle hatta babayla hatta abiyle hatta dedeyle hatta hatta hatta...

kendi haz ve zevklerini uygulamak kelimenin tam anlamıyla tam bir hedonist olmak.

bazen mutsuz olmak , hep mutlu olunacak diye bir kural yok sonuçta diye düşünmek.
ayakları güzel ve bakımlı olan her kız seksidir.
mutluluklar kısa ve sadece anlardan ibaret, sıkıntılar ise uzun. yaralı dizlerimizle koşuşturduğumuz tasasız çocukluk günlerinin aksine, sorumluluklar-zorunluluklar hadisesi yaşam. arada bir yüzünü gösteren güneşde olmasa, çekilir gibi değil.
süsleyip bir dolu laf sıralamaya gerek yok, benim edindiğim en sağlam izlenimleri bizden öncekiler bulmuş zaten; büyük konuşma! ne hakkında ahkam kesmişsen , dönüp dolaşıp er geç seni de sarıyor.
(bkz: kapitalizm)
her isnanın bir kusuru vardır, hiç bir insanı farklı yapacak bir özelliği yoktur. o özelliği kendin yaratırsın. özgücensiz olmak topluma göre oynamak hayatı ziyan etmekten başka bir şey değil.
büyüdükçe zamanın kısaldığı. oysa çocukluk sanki hiç bitmeyecekmiş gibi gelirdi eskiden.
hayat uzun bir şarkıdır ,bazen nakarat kısmını daha önceki bir bölümden hatırladığımız.
zordur, haksızlıklarla doludur.
felakat tellalığı değildir bizimkisi. görünen bir yaşanmışlığı illa ki kötüye yorumlamak da hiç değildir elbette. illa sevinelim mi diyoruz ne olursa olsun. bu da değildir tabii ki aslolan.
yaşanmışlığı düşünerek izlenimlerimizi yorumlamaktır sebebi dünyaya ziyaretimiz.
acı patlıcanı kırağı çalmaz yaratılır yaşanmışlıklarımızdan. artık biliriz bizde ne görüp ne göreceğimizi.

bir mahlukat canlanıverir önümüzde, olabildiğine kibir dolu, sözde sevdiğine ayrı kibri, sevmediğine nefret büyüten içten içe. bilinmez belki de beşer tarafından içindeki halet-i ruhiyeti. zamanla belirir fesatı, hayatla münasebetindeki soyut iletişimlerinde.

bir beşer daha canlanır önümüzde olabildiğine içten ve gülen. fesata yorumlamamak elimizdedir elbet. yaşadık ya biz, kırağı çaldık ya hani, severiz samimiyeti, yani olması gerekeni.

hayata dair izlenimlerimizi yaratırız yaşarken. yine bizdedir benliğimiz.
severiz en başta. sonra sevilir miyiz, orası değildir mühim.
severiz yaratandan ötürü.bize yeter.
güncel Önemli Başlıklar