bugün

Yaşıyoruz. elimizde olmadan. bırakmak istesek de bırakamadan. nefes alışımız, kalbimizin atması, organlarımızın çalışması bizim kontrolümüzde değil. kendi kendilerine çalışıyorlar hepsi hiç bıkmadan, her gün usanmadan. dur desen de inan seni kimse takmaz vucutta. bunu istemli bir şekilde yapamazsın. ya daha radikal bir adım atacaksın bütün bu düzeni durdurmak adına ya da devam etmesine izin vereceksin. başka çaren yok. bunu ikimiz de biliyoruz...

diyelim ki yaşamaya devam etme kararındasın. bir nedenin olmalı değil mi? orada bir bulunma sebebin, "ben de buradayım!" diyebilmeyi sana sağlayacak bir şeyler, dökümanlar, sana dair bir şey. en azından yanına alacağın 3 şey gibi... diğerleri için, senden onlara bir işaret fişeği.

diyelim ki ki, büyük hedefler koydun kendine. bir meslek sahibi olacaksın. kendine de çevrene de yararın dokunacak, hakkıyla yaşayacaksın. belki çok başarılı olacak, parmakla gösterileceksin zamanla. eğer çok çalışkan bir çocuk olur da birkaç adım ileri gidersen, hiç tanımadıklarınla akraba olduğunu bile öğrenebilirsin. hedeflerin de var artık. kimse seni tutamaz değil mi? belki zor ama elinden geleni yapacaksın olmak istediğin yerde olmak adına. gün gelecek geceli gündüzlü çalışacaksın, gün gelecek neden çalıştığını sorgulayacaksın. kendince anlamlar çıkarıp, felsefenin tavan yaptığı durumlarda bile birkaç zaman sonra bu dünyada kendini kurtaramayanı kimsenin kurtaramayacağını anlayıp, daha da abanacaksın belki deftere kitaba. ya da tam tersi! bilemem... seçim senin tabi.

diyelim ki, geceli gündüzlü çalıştın lise yıllarında. belki de başkalarının ideallerini gerçekleştirmek adına. doktor olamamış bir baba, öğretmen olamamış bir anne ya da kaymakam olmak istemiş ama olamamış bir lise öğretmeni. bilemem... birilerinin sana biçtiği rolu oynadın. bravo. belki de sana verilen gazla çok iyi oynadın. oscar verdiler sana. hediye olarak heykelcik değil de bir kazandı belgesi. yalnız sonuç, uğruna çalıştığın şeyden biraz farklıydı galiba. sınav performansı, sorular, tercihler, akıl hocaları ve tabi ki şans... belki de sonuç belgesini alınca yaşanan hayal kırıklığı. mühendis olmak isterken doktor olmuş olabilirsin. ya da tam tersi! bilemem...

diyelim ki doktor olacaksın. tıp fakültesini kazandın. fakülteni görmek için gittin o şehre. belki de daha önce hiç görmediğin ve 6 sene sonra senin bile dehşete düşeceğin derecede seni değiştirecek kişiler ve yerlerin bulunduğu şehre ayağını bastın işte. herkes yabancıydı, tanıştın. dersler zordu, geçtin. kız arkadaşın yoktu, buldun. çevrende birkaç kişi vardı, artık yanındakilerin çoğunu tanıyamıyorsun bile. çimlerde tek başına otururdun, şimdi onlar da var.
o kız seni çok seviyordu, artık sevmiyor. olabilir. bir sürü arkadaşın vardı ya, hepsi yalanmış. birkaç tanesi hala yanında mı? helal sana. yapman gerekeni yapmışsın demektir. doğal seleksiyon tamamlandı sadece korkma... birçok anı, birçok sevinç, birçok arkadaş ve anlatılacak bir sürü hikaye depoladın. tebrikler. hayatının bundan sonrasında burada biriktirdiklerini harcayacaksın. ona göre...

diyelim ki okul bitti. atandın bir yerlere.oldu ya, memlekete düştün işte. şans, naparsın. önce bir şevk, sonra yavaş yavaş gelen bıkkınlık hissi. her gün orada olmamalıymışsın gibi gelebilir sana. kendini daha iyi hissettirecek sebepler, insanlar ararsın olduğun yerde. doktor olman falan şart değil aslında bunun için. ararsın, bazen bulursun. hoş ya o da kısa sürer. kural bu, adettendir. içindeki mükemmeliyetçi hırbo depreşir. kapasitenin bunun sınırlı olmadığını hatırlatır sana. bir adım daha ileri gitmen gerektiği, bozuk bir musluğun cip cip damlaması nasıl rahatsız ediyorsa, sen oradayken seni öyle rahatsız eder. üstelik de gittiğin her yere peşinden gelerek... sonra dayanamazsın. yeni hedefler koyarsın kendine. birkaç yılını daha alacak hedefler. bunu bir tek sen anlarsın ya, diğerleri senden çok konuşur yorum yapar. dinlemek istemesen de dinlemek zorunda kalırsın... konuşmaktan bıkmazlar, işte bunlar onlardır. hedeflerinle tamamen alaksız insanlar. seni buldular mı, bırakmazlar. artık hayatının bir parçası olacaklar alış aslanım...

diyelim ki önünde başka bir sınav var. artık işsiz ve parasızsın. mecburen ailenle birlikte yaşamaktasın. onca maaşı bırakıp, cep harçlığına talim ediyorsun. ne kadar zekisin değil mi? ya da tam tersi mi acaba? bilemem. sınav günü belli, çalışıyorsun deli gibi. o da ne? hedeflerinle tamamen alaksız insanlar gelir. mesleği marangozluk olan birisi sana kpss hakkında taktikler verebilir, ya da tarım ve köy işleri bakanlığında çalışan mehmet amca seni tus konusunda aydınlatabilir. beğenmedin mi? peki o zaman ev hanımı ayşe teyze ise sana tanıdığı dığdısının dığdısının kızı girdiği için kpds konusunda yardımcı olabilir. eminim senin de hoşuna gider... hedeflerinle tamamen alaksız insanlar hep büyüktür senden. ağzını açsan küser, bir şey söylesen fırtar. o fırtmadıysa anne baba kızar. konuşamazsın. onların dokunulmazlığı vardır, konuşma özgürlüğü ise sonsuzdur. varoluş amacı seni sabote etmektir. tek kurtuluş yolu, ağzının ortasına yabayla vurmaktır, onu da yapamazsın aslanım... neyse.

diyelim ki sınava da girdin ve kazanamadın. işte şimdi hedeflerinle tamamen alaksız insanların çekim alanının tam ortasında bulunuyorsun. mıknatıs gibi çekeceksin hepsini üstüne.

"`hım..." *
"hayırlısı..."
"sağlık olsun..."
"bu işler kısmet işi..."
"ayşe'nin kızı da 5 kere girdi sınava! noğlacağmış?" vb. *
nereye dönsen onlar vardır artık. bittin bittin! haberin olsun. dışarı çıkarsın, geri gelirsin, bir başkası gelmiş eve. hayatında 20 sayfalık bir kitabı bitirmemiş adamlar/kadınlar seni yargılarlar ellerinde sigara/örgü şişiyle. oysa birkaç sene sonra hedeflediğin yere geldiğinde seni de anlatacaklar bir başka kafası ütülenen gencin yanında be... sen de malzeme olacaksın onlara, çıkarın yok. ister kazan malzeme ol, istersen kazanma...

sen hayatının geri kalanının planını yapıp,minimum 20 senelik icraatlerini planlarken, hedeflerinle tamamen alaksız insanlar carpe diem insanıdır. bugün seni
yargılar, akıl verir. yarın gelir akıl alır. ama sen ona akıl verme, allah akıl fikir versin...

hedeflerimle tamamen alaksız insanlar her yerdesin sen!
huzur vermiyorsun. sizden korktuğum kadar hiçbir şey den kormuyorum.
biliyorum, bir gün gideceksiniz...
keşke hiç gelmeseniz.
biz de rahat etsek?
hoş olmaz mı? abiler ablalar...