bugün

hayat okadar alengirli bir olgudur ki ne yaparsaniz yapin muhakkak bir yerlerinde iziniz kalir. atilan her adim, alinan her nefes hayatin bir ko$esine iz birakmak icin olabilir. cok fazla kafayi bulandirmadan, ya$anabilecek en guzel $ekilde ya$ayip gocup gitmek, milyonlarin beni hatirlamasindan cok daha iyidir. hayat sen ya$a diye avuclarinda olan ve belki de cimriligi yapilabilecek tek $eydir.
vahim, can sıkıcı, düşmanımın başına bile gelmesin, ya da koy götüne gelsin, diyebileceğim durumdur.
bir demet tiyatronun çok eski, en eski bir bölümünde ben daha çocukken izlemiştim hatta, lütfiye annesine dert yanıyordu. 'lütfiye çıtır, hayatı cam kenarında insanları izlemekle geçmiştir ve kendisi hakkında hiçbir ansiklopedide bir şey yazmamaktadır.'

bu söz beni ta o zamandan etkilemişti. yani bir hiç olarak yaşayıp ölmek o kadar kötü ki tarif etmeye çalışırken bile içim daralıyor. çünkü hayattaki en büyük korkumdur bu. belki kırklı ellili yaşlarında insanı psikopat bir katile bile dönüştürebilir. insan bir hiç olarak ölmektense bir şekilde bir çok insanın hayatında derin izler bırakarak gitmeyi tercih eder belki de. belki...

bir kitapta sanırım dövüş kulübüydü... ''tanrı nın umrunda değilsin, onun için bir hiçsin ve bir hiç olarak öleceksin. peki tanrı nın hiçbir şeyi mi olmak istersin yoksa onun farkına varmasını sağlayıp düşmanı mı olmak istersin?'' tamam bu daha abartı daha karamsar bir ruh hali ama doğruluk payı da var. netice de bir şeyler değiştirmek çok da zor olmasa gerek, iz bırakmak. bir kitap yazmak, bir resim yapmak. ya da unutun. sanatçı değilseniz koca bir hiçsinize çıkıyor o zamanda ya da bilim adamı. ben biraz daha düşüneyim...
güncel Önemli Başlıklar