bugün

o daldan bu dala, bir sonbahar yaprağı gibi savrulan bünyenin günün birinde dile getirdiği bir isyan cümlesidir.

olur ya hepimizin başına gelir ya bazen, “eh işte bir kaç gram gideri var”, dediğimiz biriyle samimiyet kurmaya çalışırız, onunla bir şeyler yaşayabileceğimize inanırız, onu hiçbir zaman çok sevemeyeceğimizi biliriz ama var olan seçeneklerin içinde en uyumlu gözüken karakter de o kişidir, daha böyle yönetilebilir bir insandır, öyle tanırız o insanı öyle biliriz, en ağır sözlerini, azarlarını bile kaldırır yeri geldiği zaman, kaprislerine biraz tahammüllü yaklaşır falan, eh siz de zaman zaman zor bir insan olduğunuzu kabul ediyorsanız, “işte bu beni taşır” dersiniz. herkes kendini taşımalıdır fakat benim kastettiğim tahammüldür, sabırdır aslında.

yaşamın bir anlamı olmalı, hüznümüzün, sevincimizin bir anlamı olmalı derler ya bazıları, işte bazen bazı şeyler o kadar anlamsız ki, o kadar sebepsiz ki bazı şeyler, biz bile kendimize şaşırıyoruz bazen, “vay be diyoruz, ben böyle davranır mıydım”, ya da ” vay arkadaş ben bu insanı ne kadar yanlış tanımışım”…

fırtınalar hava sakinken kopmalı ya, işte bir gün gelir, boktan bir sebep sayesinde karşınızdaki bu insanın aslında ne kadar uyumsuz bir insan olduğunu, ne kadar dikbaşlı bir insan olduğunu anlıyorsunuz, her şey sütliman iken sudan bir sebep yüzünden sizin de içinizden gelmiyor onunla görüşmek, konuşmak artık, haydi sebebi de söyleyeyim, “buluşma yerindeki değişiklik”, ne kadar saçma değil mi?…

en kötüsü, karşındaki insan sen köprüleri yıkarken öyle bir çirkefleşir ki, öyle şeyler söyler ki, sizinle ilgili asıl düşüncelerini öyle bir alaya alarak kusar ki, şükredersiniz böyle bir insandan kurtulduğunuza, en doğru kararı verdiğinizi anlarsınız, yüreğinizde ekşi bir tad bırakırken bu elveda…

hayatın karşınıza alternatifi olmayan iyi insanlar çıkarması dileğiyle!
alternatifi olmayan kişi yoktur, değişen düşünceler vardır.