bugün

hayat dediğin avucunda sakladığın bi yudum su; yumsan sımsıkı avuçlarını, sarsan sımsıkı, parmaklarının arasından akıp gidecek. yorulsan taşımaktan üflesen toprağa -kim bilir- bi yerlerde bi çiçek yeşertsen. ya da paylaşsan da ab-ı hayat olsan susamışlara... bi güvercini doyursan, okyanuslar taşırsan, kıvılcımlar söndürsen yangınlar başlamadan.
-- yum şimdi avuçlarını;
-yudum yudum yumdu avuçlarını, tanrım bu muydu ölüm? duydum, yağmurun sesi olmalı bu, yağmur yağdı avuçlarına-
hayat dediğin...
açtığın başlığın,sol framede aşağı doğru sürüklenirken içinin 'cız' etmesidir *
bir rüya gibidir, yaşananlar hep eskide kalır, hatırlanır.
(bkz: ömür dediğin)
hayat dediğin...
sadece kendine güvenmektir.
yaşamaya değerdir.
Üç beş kısa mutlu andan ibaret.
bugün bi tuhaf gözüktün gözüme
bıraksaydın gidiverirdim bende
ellerimde bir demet kırık menekşe
ellerimde yağmur sonrası toprak kokusu
ellerimde yetişti menekşe
ellerimde yitip gitti mor safir yaprakların...
kısa vadede yaşamak uzun vadede ölmektir.
hayat dediğin; doğmak ,büyümek, aşık olmak ,evlenmek, çocuk ve torun sahibi olmak ve nihayetinde ölmek...
(bkz: iki kapılı han)
zaman silsilesinde kayıp geçmektir.
(bkz: hayat değişimdir)
sobada pişen kestanenin çıkardığı sestir ve de yaydığı koku. damağında kekremsi bir tat bırakırken kokusu kaybolup gider.
dengesizdir.
çünkü kısa bir öyküdür hayat--
uğruna upuzun acılar çektiğimiz--
kısa bir türküdür hayat--
bir kez daha söylemek için delirdiğimiz.

diye tanımlamıştır yılmaz odabaşı hayatı.

birde şöylesi vardır:

aslolan hayattır.
bir akvaryumu yazmak,akvaryumda yaşamaktan kolaydır.
bu yüzden her şiir biraz eksiz
biraz yalandır.

şairin dizelerine aynen katılıyorum..
--spoiler--
Hayat Nedir Anne?

benim hiç sapanım olmadı anne,
ne kuşları vurdum,
ne de kimsenin camını kırdım...
çok uslu bir çocuk değildim ama,
seni hiç kırmadim, hep boynumu kırdım.
ben hayatım boyunca
bir tek kendimi vurdum! ..

suskun görünsem de,
fırtınalı ve mağrurdum anne.
bir mızrak gibi,
aynada hep dik durdum anne! ..
ben sana hiç bir gün laf getirmedim,
leke sürmedim.
ama göğsümü çok hırpaladım,
kalbimi çok yordum...
ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum! ...

benim hiç sevgilim olmadı anne,
ne bir yuva kurdum,
ne bir gün şansım güldü...
öpemeden bir bebeğin gidişini,
tükendi gitti çağım...
kimi yürekten sevdiysem,
yüreğini başkasına böldü...
bir muhabbet kuşum vardı,
o da yalnızlıktan öldü...

sen beni göğsünde
hep acılarla mı soğurdun anne?
yoksa evlat diye,
koca bir taş mı doğurdun anne?
eziyet degilim, zahmet değilim,
musibet hiç değilim;
bir senin mi balına sinek kondu, söylesene!
doğurdun da beni,
ne ile yoğurdun anne?

benim hiç hayalim olmadı anne...
ne seni rahat ettirdim,
ne kendim ettim rahat...
BiR MUTLULUK FOTOĞRAFI BiLE ÇEKTiRMEDi BU HAYAT!
kaybolmuş bir anahtar kadar
sahipsizim anne...
ne omuzumda bir dost eli,
ne saçımda bir şefkat...

say ki yollardan akan,
şu faydasız çamurdum anne...
say ki ıslanmaktım, üşümektim,
say ki yağmurdum anne!
bunca yıldır gözyaşlarını,
hangi denizlere sakladın?
oy ben öleyim,
SEN BENi NE DiYE DOĞURDUN ANNE? ? ?

Yusuf Hayaloğlu
--spoiler--
hayat dediğin güzel ama sinsi bir şeydir.
hayatın ne olduğunu nehrin dışına çıkıp bakınca anlayabilir bi balık, akıntının içinde giderken değil. * * *
hayat dediğin tuhaf bişeydir. olmadı diye lanet okuduğun bir şeye, ertesi gün iyiki olmamış diye şükrettirir.
hayat dediğin nedir ki bir varmışsın bir yokmuşsun.
Hayat bu işte.
tüket-itaat et-öl!
yaşamak, sevmek ve öğrenmektir.
(bkz: leo buscaglia)
hayat dediğin bir fotoğraf karesidir. Içinde hem hüzünleri taşır, hem mutlulukları.. Ona bakabildiğin kadar güzeldir, ama yırtar atarsan sen de yok olursun.
ellerimde ufalanırken hayat
bir ölüyü mezarından kaldırmak bazen
bazen toprağı eşelemek tırnakların kanayınca dek
git diye haykırdıklarına dön diye yalvarmak
bazen aramak gökyüzünde ellerinin değdiği bir parçayı...