bugün

nasıl çirkin, kokuşmuş bir zihniyetten tezahür ettiğini düşünmek bile istemediğim şu başlığın altına gerçekten hani çok sinirlenmesem yazmayacaktım ama tutamıyorum kendimi. nefret ettiğim ve ne anlama geldiğini burada öğrendiğim ''duyar kasmak'' eylemini gerçekleştireceğim izin verirseniz efendim.

bir insanın belli bir mesleği yıllarca yaptıktan sonra, safi meslektaşları ile arasında gelişen, belki zaman zaman bir espriye konu olabilecek ''mesleki duyarsızlığı'' bir yere kadar anlayabilirim. fakat bu sohbetin toplumun diğer insanlarına sızması, dahil olması gerçekten kişinin bırakınız şahsını, mesleği adına yapılan büyük saygısızlıktır ve siz bunun altından kalkamazsınız. hani o kadar ki; meslekten olmayan bir insanın o sağlık personeline karşı, tüm bakış açısını bir anda olumsuz anlamda değiştirebilecek ölçüde... şayet bu başlık bir sağlık personeli tarafından dile getirilmiş bir serzeniş ise; şüphesiz bu mesleği gerçekten hakkıyla yapan insanların kişisel hakkına tecavüz ve meslek etiğine yapılmış büyük bir saygısızlıktır fikrimce.

görme engelli babanem, ölmeden evvel on yıl evde bakıma muhtaç, yatalak yaşadı. annem kendi annesini kaybettiğinde yanında olamadığı için olacak sanırım hep vicdan azabı çektiğinden, kendi annesinin yerine koyarak baktı yıllarca. hastalandığında annemi kızı sanırdı bütün doktorları ve inanamazlardı on yıldır bu şekilde, nasıl her hangi bir yatak yarası olmadan yaşayabildiğine. bazı doktorların teşekkür ettiğine birebir şahit olmuşumdur. hiçbir sağlık personelinden de kötü muamele görmemiştir babannem. çünkü bizim için ne kadar kıymetli olduğunu gördüklerinden sanırım böyle bir şeye cesaret edemezlerdi. demem o ki; pek çok farklı hastanede zaman zaman benim de refakatçi kaldığım o günleri düşünerek durumu diğer taraf açısından değerlendirecek olursam, siz kendi hastanıza, yaşlınıza, kıymet verirseniz, onlar da kıymet verirler. ki şahsen ben, zorla yatırıldıkları hastane odalarında her gece, ''ne zaman taburcu olurum doktor bey oğlum'' diye yalvarırcasına sorduklarına birebir şahit oldum.

kimse kusura bakmasın ama hiç kimse beni, hiçbir yaşlı insanın o hastane kuyruklarında veya odalarında, yüzlerine bile bakmadan konuşan insanlara, kendi uydurdukları ağrı veya hastalıkları anlatmaktan zevk aldığına inandıramaz. ve fakat diğer yandan sevgi ve ilgi ihtiyaçlarını, evde, ailelerinden, evlatlarından karşılayabilen yaşlı insanlar da, bu gereksinimlerini hastanelerde, tanımadıkları insanlarla gidermeye çalışmazlar.

ve son olarak, ihtiyarlık günü geldiğinde hepimizin ağırlamak zorunda kalacağı bir misafirdir.
(bkz: kişi kendinden bilir işi)

belki oğlu da bu konudan yakınan giriler yapıyordur.
güncel Önemli Başlıklar