bugün

Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi eğitim bakanıydı
Şimdikiler gibi din sömürüsü yapmıyordu en azından.
Vefa idadisi/lisesinden Peyami Safa'nın dostu olup, köy enstitüleri'nin faaliyete geçirildiği dönemde milli eğitim bakanlığı görevini yürüten zattır. Peyami Safa kimi köşe yazılarında kendisini çeviri faaliyetleri ve maarif şuraları nedeniyle övse de; solcuları koruyup kolladığı ve komünistlerin köy enstitülerine sızması konusunda kendisini eleştirir, evet.
görsel

görsel

Millî Eğitim Bakanı ve Köy Enstitüleri'nin fikir babası Hasan Âli Yücel.
Neden tarih derslerinde adının geçmediğini merak ettiğim milli eğitim bakanı
Halbuki Türkiye'ye çok faydası olmuştu.
Türkiye Cumhuriyeti'nin gelmiş geçmiş en iyi milli eğitim bakanıydı.
Köy enstitüleri gibi bir projeyi hayata geçiren atatürkçü eğitimcimizdir. Türkiyenin büyük değerlerinden; ülkemizin yetiştirdiği çağdaş, uygar bilim insanlarından biridir.
Ruhu şad olsun.
görsel

Köy Enstitülerinin gelişimine büyük emek veren Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, Cumhuriyet Devrimi’nin genç eğitimcisi olarak Mustafa Kemal Paşa ile 2 Şubat 1923 günü izmir’de tanıştı.

Gazi Paşa, yeni Türkiye’de ne yapılacak, neler değişecek bunu halkla sohbetinde anlatır. Herkesin çekinmeden soru sorduğu bu sohbette genç Yücel şu soruyu sorar:

- Bugün fosil mevkiinde bulunan medreselerin irfan hayatı bundan sonra nasıl olacaktır? Zatı âlileri bu hususta ne düşünüyor, bunu öğrenmek istiyorum.

Gazi Paşa’nın cevabı ise şöyledir:

- Bu soruyu soran arkadaşımızın fikrine ben de iştirak ediyorum. Hakikaten efendiler, bizim bugünkü medreselerimiz vaktiyle medreseler yapıldığı zamanki halinden çok uzaklaşmıştır. Milletimizin, memleketimizin yüksek eğitim kurumlarıyla bir olması gerekir. Bütün memleket evlatları kadın ve erkek orada eğitim görmelidir.”

FiKiR BAŞKOMUTANI

Yücel bu soruyu sorduğu gün 26 yaşındaydı. ilk kez Gazi Paşa ile karşı karşıya geldi ve onu can yüreğiyle dinledi. Konuşmalarından etkilendi. Hayatı boyunca da onu kendisine rehber edindi. Onun devrimini ilerletmek için de çalıştı.

Köy Enstitüleri onun döneminde büyük atılım yaptı. Güçlükleri de içindeki devrimci cevherle aştı. Yücel o görüşmeye ilişikin duygularını yıllar sonra Ulus gazetesinde şu ifadelerle dile getirir:

“O gün Gazi Mustafa Kemal, öyle kudretli mantıkla fikirlerini tahşid ediyordu ki yurt toprakları üstünde ordular idare eden bu dimağın, fikir sahasında da başkumandan olduğunu o gün anladım.” (Alev Coşkun, Hasan Âli Yücel Aydınlanma Devrimcisi, 4. Baskı, Cumhuriyet Kitapları, 2013, s.27.)

YALNIZ iNANÇLARI iŞLEMEKLE OLMAZ

26 Şubat 1961 günü kaybettiğimiz Yücel, Türk Milli eğitiminde derin iz bırakan ölümsüz bir isimdi. Bir gün Atatürk ona;

- Türk milleti, ne zaman kendini kurtulmuş sayabilir?” diye sordu.

O ise şu cevabı verdi:

- Paşam, Türk milleti ne zaman kurtarıcı arama ihtiyacını duymayacak hale gelirse, o zaman kurtulmuş olur.

işte Yücel Milli Eğitim’de bunu yapmaya çalıştı. Kendine güvenen, kişilikli, yurtsever, bilimsel eğitimden sonuna kadar yararlanmış ve çağdaş insanlar! Yücel’in sağ kolu ilköğretim Genel Müdürü ismail Hakkı Tonguç, bunu bir konuşmasında çok güzel tarif eder:

- Artık köy öğretmeni yalnız okul kürsüsünden değil, toplumsal kuruluşlar alanında, kültür alanında, ekonomi kalkınması alanında ve bütün buna benzer alanlarda da devrim düşüncesinin, ilerleme savaşımının devrimci devlet teşkilatımızın köyde güvenilir yetişkin rehberi ve temsilcisi olacaktır.

Görsel: Köy Enstitüleri kurucu Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel

https://www.facebook.com/...6/posts/3753581191353002/
görsel

Padişahın, tabağında kalan yemekleri bir erkek çocuğa gönderdiği yıl 1899’dur. Bunun nedeni, dili tutulan, konuşmayan çocuğa padişah yemeğinden arta kalanların iyi geleceği inancıdır.

Din hocalarının bu önerisi hiç bir işe yaramaz. Sarayın artıklarını yiyerek dilinin çözüleceğine inanılan çocuk büyüdüğünde özgürlük şarkıları söyleyecek ve o sofraları devirenlerin korosunda ön sırada yer alacaktır!

Dili kendiliğinden açılan çocuğun başına bir başka felaket gelir, üç yaşında…

Annesi ve babasının yanında götürüldüğü bir ev ziyareti sırasında, hizmetçi kadın tarafından Çingenelere satılmak amacıyla kaçırılır.

istanbul’un altı üstüne getirilerek aranılan çocuk büyük bir şans eseri olarak bulunur.

Neyire Hanım, bir gün oğlunu evdeki terlikleri bir araya toplarken görür. Tüm terlikler sıralar halinde, düzgün bir şekilde arka arkaya getiren çocuk onlarla konuşmaya, bir şeyler anlatmaya başlar.

“Eyvah !” der Neyire Hanım, “Bizim oğlanın dili açıldı açılmasına, ama bu sefer terliklerle konuşmaya başladı !…”

Kapı arkasından oğlunun konuşmalarını ona belli etmeden dinleyen annenin şaşkınlığı, çocuğun terlikler karşısında bilgi dolu bir konuşma yaptığını duyunca bir kat daha artar.

Her gün yinelenen bu garip olay, sonunda çözüme ulaşır:

Çocuk, dayısı Rauf’a ders vermek için gelen öğretmenleri dinlemekte, duyduklarını sonradan terliklere anlatmaktadır.

Bu “öğretmencilik” oyunu, onun geleceğinin de habercisidir aslında.

Terlikleri birer öğrenci gibi karşısına dizen ve onlarla bir öğretmenmiş gibi oynayan çocuk, Köy Enstitüleri’nin mimarlarından Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’dir!

Sunay Akın

https://www.facebook.com/.../posts/10158879516734674/
Köy enstitülerinin kurucusudur.
görsel

Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, Kars Cilavuz Köy Enstitüsünde öğrencilerle beraber...
görsel
görsel
görsel
görsel

Büyük eğitim projemiz Köy Enstitüleri'nin kurucularından, 1938-1946 arasında Milli Eğitim Bakanlığı görevini üstlenen Hasan Ali Yücel 59 yıl önce bugün (26 Şubat 1961) aramızdan ayrıldı. Saygıyla ve özlemle.

Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'nin kurulması, Yüksek Mühendis Okulu'nun iTÜ'ye dönüştürülmesi ve Ankara Tıp Fakültesi'nin kurulması ile dünya klasiklerinin Türkçeye tercüme edilmesi gibi önemli atılımlar Hasan Ali Yücel zamanında hayata geçirilmiştir.

''Köy Enstitülerinin bütün günahı omuzlarıma, sevabı başkalarına olsun. O kurumların günahı bile bana yeter.''

Hasan Ali Yücel.
çok zeki ve entelektüel bir adammış. düşünün ki 1930'lu ve 40'lı yıllarda yapılan çevirileri hala daha okuyoruz. o zamandan beri belki yüzlerce yayınevi çevirmiş ama mesela ben descertes'in metod üzerine söylev'ini hala o eski çeviriyi okuyorum. sadece batı klasikleri de değil, doğu klasiklerine de önem vererek yaşadığı devrin siyasal iklimine göre epey ileride bir adammış. sağcı kesim 1940'lardan beri kendisine saldırır -ki bunu başlatan da kenan öner oldu- ama bu saldırıları da çok haksız buluyorum. yani yücel tasavvufi tarafları da var.

ahmet hamdi'nin aktardığı bir hikaye vardır.

“1930, Serbest Fırka’nın feshinden sonraki seyahatlerinde:

– Hasan Âli Beyefendi, siz felsefe okumuşsunuz, okutmuşsunuz. Elbetteki “SIFIR”ın ne demek olduğunu bilirsiniz. Bize “SIFIR”ı tarif edebilir misiniz.

Hasan Âli Bey meşgul olduğu bir saha üzerinde soru sorulmasından memnun. Hele bu sorunun “SIFIR” meselesi gibi kendisince mükemmel bilinen bir konuyla ilgisi olmasından dolayı büsbütün memnun.

– Efendimiz “SIFIR” hayatla ademin, varlıkla yokluğun…

– Anladım, hayat ebedi ise, adem ebedi değil mi?

– Şüphesiz efendimiz, hayatın ebediyetinde….

– Hayır ben size “SIFIR”ı soruyorum. “SIFIR” adem demek midir? “SIFIR” ile yokluk arasında ne fark vardır?

– Efendimiz, birisi yani “SIFIR”, yaşanmış bir şeyin yokluğudur. Halbuki..

– Hayatı nasıl tasavvur ediyorsunuz?

– Efendim “SIFIR” yok demektir.

– Güzel!.. Bu yok denen “SIFIR” bir rakamın önüne, sağına gelince onu 10 misli yükseltiyor. Bu nasıl olur?

Hasan Âli Bey sorular karşısında mağlup olmak üzere…

Dinleyiciler bu karşılıklı sözleri zevkli ve eğlenceli buluyorlar. Anlaşılan Atatürk; Hasan Âli Bey’i fazla sıkıştırmak, mağlup etmek ve sonra da, haşlamak için bu soruları sormuyor. Maksat iki saatten beri ciddi meselelerle uğraşmaktan doğan, ağır ve yorucu havayı dağıtmak….

Hasan Âli Bey nereye gitse yakalanıyor, nihayet ilminden fazla zekasını kullanmak icap ettiğini anlıyor:

– Efendimiz, diyor, daima arkanızda ve solunuzdayım. “SIFIR” işte efendimizin solunda olan bendenizim.”
saygıyla anıyoruz.
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun.
görsel
böyle bir adamdan can yücel gibi serseri ruhlu birinin doğması hayret konusudur.
Ankara Üniversitesi Fen Fak. kurulması, Yüksek Mühendis Okulu’nun iTÜ’ye dönüştürülmesi ve Ankara Tıp Fakültesi ve Köy Enstitüleri’nin kurulması bakanlığı döneminde gerçekleşmiştir., (d. 1897 – ö. , istanbul)
her ne kadar karanlık devrin insanları kendisini sevmese de hatta nefret de etse o cumhuriyet insanıdır. ön ayak olduğu çevirilerle dünya klasiklerini türkiye'ye tanıtmıştır. can yücel'in babasıdır. hatta can yücel'in baba şiirinin de ilham kaynağıdır.
Kendisi mevlevidir .

Yenikapı mevlevihanesi kökenlidir.

Aydınlanma devriminin bayrak adamıdır.

Gericilerce engellenmiştir.
Gelmiş geçmiş en donanımlı milli eğitim bakanlarından,aydın kişilik.Sunay Akın ın çocukluğuna dair anlattığı bir hikaye var.Kendisi Ertuğrul Fırkateyni Kaptan-ı Ali Bey in torunuymuş.
--spoiler--
https://m.youtube.com/watch?v=RP5_5BY5i-o
--spoiler--
Ermeni kökenli milli eğitim bakanı.Köy Enstitüleri rezilliğinin baş mimarı.
milli eğitim bakanı iken klasik edebi eserlerin geniş bir set halinde türkçe'ye tercüme edilmesini sağlaması, memleket için yaptığı önemli işlerdendir.
Memleketin şu günlerinde aklıma gelmiş şahıs.

Doymak bilmez şekilde yurdun dört bir köşesinin talan edilmesine nasıl göz yumabiliyorsunuz? Hadi bugün üç-beş rant ile kendinizi oyalayabiliyorsunuz da yarın tarihe nasıl hesap vereceksiniz? Gerçekten sırf kendisini düşünen bencil insanlar yerine böyle özverili insanları idarede görmek nasıl istemezsiniz? Sadece siz ve sizden olanların değil de tüm memleketin refaha ulaşmasını neden seçmezsiniz? Komşunuz aç iken nasıl tok yatabileceksiniz? Merak ediyorum. Bizim bu topraklardan başka gidecek bir yerimiz yok, kaçacak bir uruguayımız yok öyle veya böyle birlikte yaşayacağız. Gözlerinizi ve vicdanınızı biraz açın. Sahip olduğunuzu sandığınız o beden bile size ödünç, dünyaya gelğinizde verildi giderken geri alınacak.
Bastırdığı tarih kitabında abdülhamide hakaret edilmiş

görsel
https://www.youtube.com/watch?v=UUkVBvU7_io