bugün

akp li belediyelerin şanlıurfa ve konya dan sonra istanbul bağcılar da kurmak istedikleri park projesi. buna göre bu parktan sadece kadınlar yararlanabilecek. anlayış olarak nereden nereye geldiğimizi açıklıyor.

http://www.milliyet.com/2...10/25/guncel/axgun01.html
laik demokratik sosyal hukuk devleti olan cumhuriyetimizi yıkabilecek güçte bir gelişmedir.
sadece galat-ı meşhuru ile bile laik cumhuriyetin temellerini sarsabilecek hareket.

(bkz: haremlik selamlık)
muhtemelen yarın sabah kan ter içinde "irticaaaa!" diye haykırarak uyanmama neden olacaktır.

yok; gün boyu ajdar anık-şebnem şöför düeti dinlememle bunun alakası yok. hele türkiye-suriye ilişkileriyle hiiiç yok.
bir anda alman askerin kafa tasıyla pozunu, fransa'nın sözde ermeni soykırımını reddetmeyi suç sayan yasa tasarısını, türkiye'deki işsizlik oranını, kemal unakıtan'ı, sosyal güvenlik reformunu, yabancılara gayrımenkul satışına izin veren yasayı... unutturan; asıl meselenin her zaman ve her zaman laiklik olduğunu hatırlatan kahredici gelişme.
bu tarz hareketlerin ve projelerin insanı okurken bile paranoyaklastırdıgı asikar. * sırada ne var acaba diye dusunmeden edemiyor insan, hastaneler, okullar? erkekler laf atar, kadınlar rahatsız olur diye bu projeyi dusunmusler efendim, onun yerine insanların laf atmasını engelleyecek bir egitim sistemine kafa patlatmak zor geldi tabi.

alkıslıyoruz burdan kendilerini, harika bir fikir, hatta soyle devam edebilir, kadınlar rahatsız oluyor, toplu tasıma araclarını haremlik selamlık yapalım, ve ya kadınlar rahatsız olabilir, erkek doktor istemiyoruz, erkeklere bayan ogretmen caiz degildir, sırada hangisi var acaba?
söylentiye göre, sadece mezkur parka girebilenler lost'un sezon finalini öğrenebileceklermiş.

sırf bu nedenle bile pozitif ayrımcılığa matuf bir icraat olduğu ortadadır.

yazıklar olsun!
batı, tuvaletlerde bile kadın-erkek ayrım şeysini kaldırmışken biz neler yapıyoruz...

batı'ya erişemeyeceğimizi kanıtlayan, umut yakıcı girişimdir; maalesef...
yine soz konusu haberde soz konusu kisi sehirlesmenin bir geregi olarak parklara kadınların gitmesi gerektiginden bahsetmis, yazık erkeklerle aynı ortamda olursa sehirlesmenin mumkun olmadıgını dusunuyor olsa gerek. bu nedir simdi? nasıl bir mantık?

yazıklar olsun!
ayşe arman, balçiçek pamir, ayşe özyılmazel, nuriye akman, ruhat mengi, mine g. kırıkkanat... gibi yazarların "reytinglerini" düşürecek; bekir coşkun ve ilhan selçuk'un bir hafta rahat etmelerini sağlayacak icraat.
mehmet altan diye bir amca var, geçenlerde dedi ki, "susurluk'tan sonra 28 şubat'ı gördük; bugün de şemdinli'den sonra 'irtica' haberleri yükselişe geçti."

çok yanlış düşünüyor bence kendisi. şu haberin şimdi ne ilgisi var şemdinli'yle felan.

saf irtica hareketidir efendim bu.
tufan türenç'in eşi pınar hanım belediye reisi olaydı, bunların hiçbiri olmayacaktı. fırk!

"ya neden oy verdiniz bunlara ya" dedirten, dürtdürten başlıksal dürüm durumu havadis hadisesidir.
avrupa ülkelerinde görülmesi olagan park yeri uygulamasidir.

kadinlarin park konusundaki mahareti ve dogurgan olup bes cocukla gezebilme ihtimalleri dünyaca gözönüne alindigi icin ve türkiye disindaki ülkelerde laiklik, irtica vs. gibi takintilar olmadigi, her falda üc vakte kadar irtica cikmadigi icin otoparklarda kadinlar icin özel park yeri ayrilir.
bu park yerlerinin özelligi erkek park yerlerinden daha genis olmalaridir.

simdi dagilin ablaniz park edecek..
"haydi, uymayın, cumhuriyet bekçileri, kalkın entry girin! başlığı canlı tutun" demek istettiren veya dedirten ya da pelesenk kelimesinin anlamını kara kara merak ettiren* korkunç gelişme.

aslında bu gibi durumlarda 911, 112 gibi acil bir hat tesis edilmeli. işte, buyrun; neden böyle bir hattımız yok?! nerde bu ulaştırma bakanlığı?! kesin onlar da laikliği zedeleyici bir planla uğraşıyorlardır. "besmeleyle çalışan adsl" gibi...
kadınları meğer ne çok düşünüyormuşuz da haberimiz yokmuş.

kadınlar töre cinayetine kurban gider.. töre mi kendi aile meseleleri karışmak olmaz şimdi.

kadınlar öcü gibi dolaştırılır, erkeğin 3 adım gerisinden gelmek zorundadır.. tabii gelmeli erkek önden gider ve diğer erkekleri yani düşmanlarını dağıtır.

kadınlar erkeğe 2. hatta 3. eş olur.. olacak tabii amaç bir kadına yüklenen yükü hafifletmektir.

kadınlar, kız çocukları okutturulmaz. ee canım okuyup da ne olacaklar, erkeği onlara ölene dek bakmak zorunda zaten..

ama tabii dikkat edilirse parka giren kadınlar erkeklerden rahatsız oldukları için park ayrımı yapılmış. aslında burada rahatsız olan kadınlar değil, kendi erkekleri.. neden? çünkü akılları sıra kendi namuslarını bu şekilde koruyorlar.

vay zavallı kadınlar ki, o beyinleri, örümcek kafalı adamlar sayesinde yıkanmış. kadınlar allah'ın verdiği aklı kendileri kullanamayıp erkeğinden medet umar hale getirilmiş. ne yani kadın kendi namusunu koruyamıyacak kadar salak mı?

peki o kadın o parka giderken ışınlanacak mı? erkeklerle aynı cadde de, aynı sokakta yürümeyecek mi o parka giderken?

salaksınız salak.. başka bir şey değil!!
uckuruna sahip olamayan insanların korkusunun izdusumudur. hatta muhtemel bahaneleri bile belki hali hazırdır, erkekler parka girerse tecavuz olur, sonra bizde toremiz geregi cinayet islemek durumunda kalırız gibi, cehalettir bu otesi yok. cehalet!
yazıklar olsun!
(bkz: sözlük uyuma laikliğine sahip çık)
daha başlangıçtır bu. daha kötüleri de gelecktir.ayrıca kendilerine mi karılarına mı güvenleri yok bu da ayrı bir tartışma konusudur. ama suçlu biziz neden?

(bkz: toplumlar hak ettiği şekilde yönetilir)
sonunda acılısı yapılan parktır. poitif ayrımcılıkmıs peh! bir sonraki pozitif ayrımcılıklarını merakla bekliyoruz;

toplu tasıma araclarında pozitif ayrım yapacagız, otobusun bir kısmı hanımlara, bir kısmı beylere...

okullarda pozitif ayrımcılık, kız ogrencilere bayan oğretmen, erkek ogrencilere bay ogretmen...

sırada ne var?

http://www.haberler.com/haber_577135.asp
kadınların oy verme yükümlülüğünün de ortadan kaldırımasıyla beraber had safhaya ulaşacak pozütüf ayrımcılık hikayesinin yeni tezahürlerinden.

ne güzel %30'la %80'e sahip olmak. görmemişin demişler... bir farkı yok.
bağcılar seçmenlerinin mutlu olması gereken durum. o kadar öngörülebilir ki...
şimdi diyelim ki bağcılar civarında ablam, annemle veya teyzemle dolaşıyoruz. şöyle bir soluklanalım dedik, parka dalma gafletinde bulunduk. ne olacak? - size yasak beyfendi hanımefendi girebilir ancak!
* iyi ama ablam yanımdaki.
- olsun yasak.
* iyi abla sen şöyle bir gir, dolaş banka otur, dinlen gel ben bekliyorum.

yeni önerilerim şöyledir efendim: yolun sağındaki kaldırımlardan erkekler, solundakilerden kadınlar yürüsün.
hafta sonları 10-12 arası sadece kadınlar sokağa çıksın.

kısaca; insanlar eğer belirli bir medeniyet düzeyinde değilse onları eğitmek, bilinç aşılamak yerine en basiti seçiyoruz. yasak koyup tecrit ediyoruz. bugün gelişmiş bazı ülkelerde de kadınları tacizden korumaya yönelik bazı önlemler var tabi ki. fakat kadını toplum hayatından soyutlayıcı bir amaç taşımamakta bu yöntemler. aradaki fark kısaca budur. kaç göç yoktur yani... aslında kaç göç türk adetlerinde de yoktur ama; hadi neyse...
tahminimce bickin anadolu delikanlilari gece bi sekilde parka girip etrafa telefon numaralarini yazarak yeni bir hamam kulturu gelistirir bu parkla!
saygı değer(!) bağcılar belediye başkanını dediği gibi pozitif ayrımcılıkmış! yalnız, park açılış bir hayli şatafatlı olması da gözlerden kaçmamıştır, zira bağcılar gibi istanbul'un en düşük bütçeli ve fukara belediyesi için bir hayli fazla para harcandığı gözlerden de kaçmamıştır, olsundur varsındır önemli olan pozitif ayrımcılıktır, önemli olan eğitimdeki pozitif ayrımcılık değildir zaten önemli olan parklarda muhafaza edilmesi gereken(!) insanlara yapılan pozitif ayrımcılıktır, zira eğitimdeki pozitif ayrımcılık önemli olsaydı meb şürasında pek saygı değer(!) eğitim bakanımız bu konuya değinirdi, değinmediğine göre parklardaki ayrımcılık bizim toplumumuz için elzemdir. haydi hayırlı uğurlu olsundur, layık oldukları şekilde gezsinlerdir poztif ayrımcılığın negatif beyinleri.
mehter marşının seyrini değiştiren uygulama. 2 ileri, 1 geriydi. bu epey büyük bir adım oldu. en geri gibi bir şey, başlangış noktasına mı dönüyoruz yoksa?