bugün

Yük taşıyıcı.
sırtında küfesi, çarşı pazar gezerek insanların yüklerini taşıyan kişi.
(bkz: öğrenci babası)
bilumum fıtık çeşitlerinden mustarip olan, olmasa bile yakın gelecekte tanışacak olan kişi.
(bkz: hasan telci)
Eski zamanlardı. Yolların olmadığı zamanlar... Demek ki fakirdi bizim gibi çoğunluk, bu nedenle taşınacak yüklere talip olacak hamallar bulmak zor olmuyordu...

Yanımdaki hamalla yola çıktık.

ihtiyardı. Kendinden büyük bir yük almıştı. Benim sırtımda ise birkaç bavul vardı sadece, onunkinin çeyreği...

Diyordum ki içimden 'Çok gitmeden kıvrılırsa titreyen bacakları, yüklenirim sırtındaki yükün yarısını!..' Nitekim çok geçmeden dedi ki:

'Mola vakti. Gel biraz dinlenelim!...

'Ne molası, dedim ona hayretle. Ben daha terlemedim!...' Sözüme aldırmadı. Durdu. Çöktü.

Salarken yükünün ipini 'Sen de dinlen hadi' dedi. Benim canım sıkılmıştı bu işe.

Genç olduğumu, ondan kuvvetli olduğumu, bunun gibi bir bunakla yola çıkmamın ne büyük hata olduğunu düşünüyordum.O ihtiyar, bir bacağını azıcık uzatmış halde sessizce dinleniyorken, ben huzursuz bir şekilde ayakta dolanıyordum.

Bir saat kadar sonra yine durdu, oturdu, dinlendi. Ben kızgınlıkla dolandım etrafında... 'Yükünü indirip sen de dinlen', demesine aldırmadım, ona daha çok kızdım...

Sonra yine durdu. Bana da 'dinlenmemi' söyledi yine ama dinlenmedim. Yarım saat sonra 'dinlenelim mi' diye sordu, aksi aksi başımı salladım...

Kaçıncı molasıydı hatırlamıyorum, birden bire dizlerimin bağı çözüldü. Kafamın içinde uçuşan kara kara sinekler sustu, çöküp kaldım. Kayış kolumdan çıktı, sırtımdaki bavullar kaydı.

Ne kadar zaman geçtiğini fark etmedim. Uyumuştum da uyandım mı, yoksa bayılmıştım da ayıldım mı anlamadım... Baktım kendi kocaman yükünün üzerine benim bavullarımı da bağlamıştı. Küçük tasına birazcık su koyup dudağıma dayadı, içtim. Sonra koluma girerek;'Hadi kalk, dedi. Bana yaslan.

Ağır ağır gider ve bir süre sonra gene dinleniriz.' Dediğini yaptım. Omzundan güç aldım, ama asıl anlattıkları iyi geldi bana. 'Ben yılların hamalıyım, dedi. Nice pehlivan yapılı adamlar gördüm. Çoğu, dinlenmek istemediklerinden yükleriyle birlikte kendilerini de toprağa serdi sonunda... Yolda gördüğümüz saçılmış kuru kemiklerin çoğu, anlattığım bu insanlara ait...

Halbuki bir yükü 'taşımak' bizim işimiz, 'altında ezilmek' değil!.. Unutma ki bir yük , taşıdıkça ağırlaşır. Dinlenerek sen yükünü hafifletiyorsun! Belki günün birinde hamallığın şekli değişir. Belki o günleri ben göremem. Ama sen kavuşursan o zamanlara, aman ha, kafanın içinde de sakın yük taşıma... Akşamları bırak ve hafifle...

Sabah dinlenmiş olarak yeniden tekrar taşırsın yükünü. Bizim işimiz, bugünü yarına taşımak, bugünün altında yok olmak değil.

Çünkü yarınlarda bizi bekleyenler var, taşıdıklarımızı bekleyenler... *
bir yerde bir yazı okumuştum. orada bir hamala ait bir sözden alıntı vardı, cok hoşuma gitmişti. söz suydu:'içim düzgünse yüz kilo yük taşırım. değilse yirmi kilo bile ağır gelir!'
hamallık mesleğini icra eden kişi. zaman zaman türkiye'deki öğretmenlerin de yapmak zorunda olduğu iş.

bu ülke maaşı yetmediği için hamallık yapıp kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden bir öğretmene tanık oldu bu gün. acı haberin linki aşağıda:

http://haber.gazetevatan....ogretmenim/321834/7/Yasam

sözün bittiği yeri çoktan geçtik artık. çünkü ne sözler ne de feryatlar bir işe yarıyor. elimizden gelen hiç birşey yok. çaresiz kaldık ve susuyoruz. tek yapabildiğimiz sessiz sessiz ağlamak ve göz yaşlarımızı içimize dökmek acımsı tuzlumsu. ama bu ağlamalar içimizi serinletmiyor. tersine daha da yakıyor bağrımızı. alev alev yanıyoruz ey devlet büyükleri. bu yangın orman yangınlarından da beter. acaba türkiye'den başka vatandaşını bu kadar çaresiz bırakan başka devlet var mı?

bu öğretmenin başına gelenler ilk değil, son da olmayacak. allah rahmet eylesin sevgili öğretmenim. mekanın cennet olsun, allah yakınlarına sabırlar versin.
Sivas'ın Kangal ilçesine bağlı bir köy.
sivas' ın kangal ilçesine bağlı, kangal termik santrali yakınında bulunan köy, güzel olmasa da canım köyüm.
Hamal, taşınabilir yükleri, omuzda veya sırtta bir arkalık üzerinde bir küfede, semerle, veya bir çekçekte, bir el arabasında bir ücret karşılığında taşıyan ve sadece bu iş ile geçinen kişi.
iş yerinde yapılması gereken angarya işe zoraki bir gönüllü aramak amacı ile söylenebilecek bir lakırtı.