bugün

şeb-i tarik u bìm ü mevc-i girdabı çünìn hail
kuca danend hal-i ma sebükbaran-ı sahilha

(“karanlık bir gece, dalga korkusu ve dehşetli bir girdap…sahillerde hafif yükleriyle
yolculuk yapanlar bizim halimizi nereden bilecekler.”)

sakiname/ divanın ilk gazeli/

denizde gece yolculuk yapmanın ve yükün ağırlığının nasıl bir korkuya sebep olduğundan bahseder hafız... aşk denizi de böyledir, yükü ağır olup da aşk yolunda gidenlerin aşkının ayrılığından, hicrandan ötürü kaybetme korkusu aşık içün böyle tesirlidir...

aşk ağırdır, her istidadı olmayan onu yüklenemez...
“Nazla, nimetle yetişen sevgiliye yol bula­maz. Aşıklık, bela çeken rindlerin harcıdır.”
“Eger ân Turkî-i Şîrâzî be-dest âred dil-i mârâ
Be-hâl-e hindûyeş bahşem Semerkand û Buhârârâ”

“O Şirazlı Türk (güzel) bize iltifat eder, gönlümüzü alır, aşkımızı kabul eylerse
Onun siyah benine Semerkand’i de bağışlarız, Buhara’yı da”

Dünya bu adamı geçecek bir şair görmemiştir aziz hatırası önünde eğiliyorum.
"onun tuğra gibi kaşları varken
ay, kim oluyor ki gök kubbeden kaşını göstermekte?
bu dertle vücudum hilal haline geldi!"