bugün

1209-1271 yılları arasında yaşamış,halk tabakasına yönelmiş,Amacı;hoşgörüyü,insancıl düşünceyi,inanç birliğini bütün insanlara ve dünyaya anlak olan tasavvuf ehli.öğretilerinde hoşgörü esastır.
Gerçek ismi, Seyyid Muhammed bin ibrahim Ata olan , Hacı Bektaş-ı Veli Horasan'ın Nişabûr şehrinde 1281 senesinde doğdu.

ilk eğitimini Şeyh Lokman-ı Perende den aldı. Lokman-ı Perende, Ahmed-i Yesevinin halifelerinden olup, zahir ve batın ilimlerinde derin bilgilere sahipti. Bektaş Veli Lokman-ı Perendenin gözdesiydi. Ve rivayetlere göre kendinde olağanüstü haller gerçekleşiyordu.

Hacı Bektaş-ı Veli, eğitimini tamamladıktan sonra Anadolu'ya geldi. Halka doğru yolu göstermeye başlayan ve kıymetli talebeler yetiştiren Hacı Bektaş-ı Veli, kısa zamanda tanınarak büyük rağbet gördü. Bu sırada Anadolu'da dini, iktisadi, askeri ve sosyal teşekkül olan ve kendisinin de bağlı olduğu "Ahilik Teşkilatı" ile büyük hizmetler yapan Hacı Bektaş-ı Veli ve talebeleri, Osmanlı sultanları tarafından da sevildi ve hürmet gördü.

Bu sıralarda kuruluş devrinde olan Osmanlı Devleti'nin sağlam temeller üzerine oturmasında büyük hizmetleri oldu. Sultan Orhan zamanında teşkil edilen Yeniçeri Ordusuna dua ederek, askerlerin sırtlarını sıvazladı. Böylece Hacı Bektaş-ı Veli'yi kendilerine manevi pir olarak kabul eden Yeniçeri Ordusu, manevi hayatını ve disiplinini ona bağladı. Hacı Bektaş-ı Veli, asırlarca Yeniçeriliğin piri, üstadı ve manevi hamisi olarak bilindi. Bu bağlılık ve muhabbet, Yeniçerilerin sulh zamanındaki talimleri ve harplerdeki gayret ve kahramanlıklarında çok müsbet neticeler verdi. Bütün bunlar, halk ile Yeniçeriler arasındaki yakınlığı kuvvetlendirdi.

Yeniçeriler, dervişler gibi cihad azmiyle dolu ve görülmemiş derecede kahraman ve fedakar oluşlarında, bu hadiseler müsbet tesirler gösterdi. Yeniçerilerin; "Allah, Allah! illallah! Baş uryan, sine püryan, kılıç al kan. Bu meydanda nice başlar kesilir. Kahrımız, kılıcımız düşmana ziyan! Kulluğumuz padişaha ayan! Üçler, yediler, kırklar! Gülbang-i Muhammedi, Nûr-i Nebi, Kerem-i Ali... Pirimiz, sultanımız Hacı Bektaş-ı Veli..." diyerek savaşa başlamaları, bunun manidar bir ifadesidir.

Hacı Bektaş-ı Veli'nin Makalat adlı Arapça bir eseri vardır. 1338 senesinde vefat eden Hacı Bektaş-ı Veli'nin derslerini ve sohbetlerini takip ederek onun tarikatına bağlananlara, tasavvuftaki usûle uyularak "Bektaşi" denildi.

Makalat'ın asıl nüshaları tetkik edildiğinde, onun; islam dinine sıkı sıkıya ve sağlam bir şekilde bağlı, islamiyete uymayan davranışlara şiddetle karşı çıkar.

Kaynak: http://www.kimkimdir.gen.tr
(bkz: hacı bektaş-ı veli)olarak bilinir.
bir çok insanın düşündüğü üzre hoca ahmet yeseviden ders almamış onun tekkesinde eğitim görmüştür. Ahmet Yesevi Hicri 590 (1194) de Yesi şehrinde vefat etmiştir. (Kabri üzerine türbe, 200 yıl sonra, Timur Han tarafından inşa edilmiştir.) hacı bektaş-i veli ise 1281 de doğmuştur.

kaynak:
http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=1986
bir ceylanla aslanı bir arada tutmayı başardığı söylenen kişi.
hararet nardadır sacda değildir
keramet hırkada tacda değildir
her ne ararsan kendinde ara
mekke'de kudüs'te hac'da değildir *
tasavvuf ehli güzel insan.

Bektaşi yıllar sonra çocukluk arkadaşıyla karşılaşır yolda. Arkadaşı hayli yükselmiş, paraya ve üne kavuşmuştur aradan geçen zaman zarfında.
Başkalarınca takdir edilmeye can, edindiği payelere demir atanlarda görülegelen EGO şişkinliğinden muzdariptir farkında olmadan.
Hep kendinden bahseder. Sündüre sündüre anlatır geçmişteki başarılarını ve gelecekle ilgili parıltılı planlarını.

"Peki ya sonra ne olacaksın, ardından ne gelecek?" diye sorar deminden beri ses çıkarmadan dinleyen Bektaşi.

Arkadaşı gülümser: "Sonra iki tuğlu paşa olacağım."

Beriki sorusunu yineler: "Ya sonra?"

Arkadaşı onu şöyle bir süzer: "Sonra üç tuğlu paşa olacağım."

Bektaşi, dayanamaz gene sorar: "Sonra?"

Arkadaşı bocalar; "sonra mı..., hiiiç," der fazla düşünmeden.

"Bak gördün mü" diye atılır Bektaşi,

"O kadar uğraşmaya ne gerek var, ben daha şimdiden senin dönüp dolaşıp geleceğin yerdeyim."
"Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde,
Hak'kın yarattığı her şey, yerli yerinde.
Bizim nazarımızda kadın, erkek farkı yok,
Noksanlıkla, eksiklik senin görüşlerinde."
kasım 1925 te Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasıyla sona eren Bektaşi tarikatının Piri.Mezarı Nevşehir ili ne bağlı Hacıbektaş ilçesi ndedir. Felsefesi insan sevgisi, hoşgörü, paylaşım ve toplumsal eşitlik ilkeleri üzerinedir.
tekkeyle zaviyeyle kesinlikle uzaktan yakından alakası olmayan, alevi öğretisini,felsefesini geliştiren bir insandır. tarikat mensubu demek terbiyesizliktir.
çok büyük bir din adamı olmasına ragmen sadece alevilerin saygı duyup inandıkları bir derviş.
Buyurdu ki: "Tarîkatın, tasavvuf yolunun ilk makâmı, bir âlime cân u gönülden bğlanıp, tövbe etmektir. Tövbe, can u gönülden olan pişmanlıktır ve mutlaka yapılmalıdır. Tövbe ederken gözyaşı dökmelidir. Tövbeyi kabul edecek Allahü teâlâdır. Tövbe ettikten sonra O na tevekkül etmelidir. ikinci makâmı, talebe olmaktır. Üçüncü makâmı, mücâhede, nefse zor gelen, nefsin istemediği şeyleri yapmaktır. Dördüncü makâmı, hocaya hizmettir. Beşinci makâmı, korkudur. Altıncı makâmı, ümitli olmaktır. Yedinci makâmı, şevktir ve fakirliktir. * *
enel hak vakası üzerinden panteizm doğurulmasına benzer bir haksızlığa maruz kalan kişi. tasavvufun tüm aşamalarını öğretilerinde tavsiye-telkin-ders konusu yaptığı halde onlardan uzak sayılan-olduğu söylenen mutasavvıf.

bir şahsın ya da görüşün deforme edilmesi sonucu ortaya çıkanlar genel kabullere ve oradan da rituellere oradan da türk filmlerindeki -yeşilçam- hacı bektaş ı veli formatına-fikret hakan'dı galiba- dönüştürüldükten yıllar sonra bir interaktif alanda tartışma meselesine de konu olabilir. -olmadıysa olmadı deyin a canlar.-

görüşün-fikrin lideri de en baştan revize edilmiş ve ana hatları ile kendisine dayatılmış ritueller vs. yaşam tarzı halini alır. tasavvufun altın zamanlarında mevlana ve onunla birlikte diğer tasavvufi kişilerle aynı tarih aralığında yaşamış-bu tarihte moğollar bağdat'ın ebesini belliyordu-kişi-ye-lere 800-900 yıl sonrasından payeler biçmek yanlıştır. binamaz çocuklarınıza para verip pilarda oynatmanız kadar yanlıştır.

o değil de, ben taktım bağdat'a. işgal edilen bağdat, abbasi devletinin sonu olmuş, dereler kan rengi kırmızı ve mürekkep renginin ebrulisine boyanmışken, "bağdat kapılarını açın kimse kılıçtan geçirilmeyecek" sözünün ardınan sözünü tutup herkesi boğduran hulagü, cengiz han'ın torunlarından biri. o devrede tasavvuf erenleri, neferleri ne yapmıştır?
merak konum bu.

enteresan meraklarım var. giderecek mecalim yok. üzerinize afiyet sanırım nevazil arefesindeyim. kemiklerim ağrıyor, kaplıca iyi gelirdi. bir kaplıca bölgesinden arkadaş edinip, "çok özledim seni" bahanesi ile istifade etmeli. oportunist çıkarımlar yapacak olanları şimdiden kınıyorum.

bir garip durum da, barbarlığı vahşeti aşikar bir adamın ismini mü'min olan birinin mü'min olan çocuğuna koyması. cengiz han. demek ki anadolu insanının büyük çoğunluğu tarih bilincinden yoksun. cesur, yiğit, kahraman, değerli, ulvi kabul ettiği kişiliği daha sonra nesnelleşecek öznel argümanlarla bir yere oturtup, onu aslında olmadığı kişiye de çevirebiliyor.
(bkz: düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız)

(bkz: ne ararsan kendinde ara)

(bkz: eline beline diline sahip ol!)
tasavvuf şairi. bektaşilik tarikatinin kurucusu. (nişanbur 1210)yaşamı üzerine verilen bilgiler ondan çok sonra yazılmış ;sevgi ve inancına sunulmuş kaynaklardan (menakıbü'l arifiin, aşık paşazade tarihi, velayetname-i hacı bektaş i veli: a. gökpınarlı 1985)derlenir. buna göre horosan yöresinden ankara ve sivas ile amasya ya geldiği ayaklanma suçuyla öldürülmüş baba ishak a bağlandığı, bugün adını taşıyan kasabaya yerleştiği, babalılar ayaklanmasından arta kalan bir çok kimseyi çevresinde toplayarak adını taşıyan tarikatı örgütlediği kabul edilir.tarikatın osmanlı topraklarında yayılması ve yeniçerilerin kendilerini bektaşi saymaları, yaşamı üzerinde çeşitli söylentilere neden olmuştur...

kaynak:a.o ansiklopedisi.

edit: daha iyi ve güncelleştirilmeyen başka bir kaynak daha bulursanız, buyruz siz öne sürün lütfen.
gördüğümüz tüm varlıklar gerçek varlık olan allah'ın bize yansıyan tarafıdır, görmediğimiz gerçek varlık ise allah'tır, bu nedenle hakk ile halk bir ve aynıdır diyen insandır.. tüm görüşlerini vahdeti vücud kavramında toplamıştır..
hayvanlarla konuştuğu iddia edilen kimsedir. ermiş kişidir.
türkiye'deki alevi dedelerinin bir kısmının hacı bektaş veli soyundan geldiği kabul edilir.. bu kol çelebiler (yaygın olanı) ve dedebabalar olarak ikiye ayrılır.. diğer dedelerin bir bölümünün de hz.ali soyundan geldiği kabul edilir.. * *
http://www.google.com.tr/...g2=jaZYg1ewlxiSTOgzwLVUoA
Halifelerinden hacim sultan'in "vilayetname-i hacim sultan" isimli eserinde hayati detayli olarak anlatilmistir. Dervis burhan ismindeki bir bektasi tarafindan farsca'dan Turkce'ye cevrilen bu eserde Haci bektasi veli'nin anadolu'ya gelisi, menkibeleri, doga guclerine egemen olmasi, tahtadan yapilmis bir kilicla savasmasi, agzindan cikardigi atesle ejderhayi oldurmesi gibi kerametleri anlatilir.
biz dile ve söze bakmayız,

biz içe ve duruma bakarız.
horasandan anadoluya gelmiş büyük anadolu ereni, osmanlı devletinin kuruluş döneminde büyük yararlılıkları olan, anadoluya türkleştiren ve türk kültürünü, sosyal hayatını yayan türk ereni.

''incinsende incitme'' diyerek hoşgörüsünü belirtmiş, ''kadınları okutunuz'' diyerek ilim ve irfana verdiği önemi dile getirmiştir, felsefesi ve görüşleri incelendiğinde insan ve insana ne kadar önem verdiği görülmektedir.

ona göre;

''okunacak en büyük kitap insandır.
hiç bir milleti ve insanı ayıplamayınız.
her ne arar isen kendinde ara.
ílimden gidilmeyen yolun sonu karanliktir.
nefsine ağir geleni, baskasina uygulama.
ya göründügün gibi ol, ya oldugun gibi görün.

ve

düşmanında olsa insan olduğunu unutmayınız.'' der büyük hünkar.

anadoluyu türkleştirmek için büyük çaba sarfetmiştir ve bu uğurdu taptuk emre, yunus emre gibi nicelerini yetiştirmiştir. eserlerini türkçe yazmaya ve türkçeleştirmeye büyük özen göstermiştir, yüce türk ereni.
horasandan anadoluya gelmiş büyük anadolu ereni, osmanlı devletinin kuruluş döneminde büyük yararlılıkları olan, anadoluya türkleştiren ve türk kültürünü, sosyal hayatını yayan türk ereni.

''incinsende incitme'' diyerek hoşgörüsünü belirtmiş, ''kadınları okutunuz'' diyerek ilim ve irfana verdiği önemi dile getirmiştir, felsefesi ve görüşleri incelendiğinde insan ve insana ne kadar önem verdiği görülmektedir.

ona göre;

''okunacak en büyük kitap insandır.
hiç bir milleti ve insanı ayıplamayınız.
her ne arar isen kendinde ara.
ílimden gidilmeyen yolun sonu karanliktir.
nefsine ağir geleni, baskasina uygulama.
ya göründügün gibi ol, ya oldugun gibi görün.

ve

düşmanında olsa insan olduğunu unutmayınız.'' der büyük hünkar.

anadoluyu türkleştirmek için büyük çaba sarfetmiştir ve bu uğurdu taptuk emre, yunus emre gibi nicelerini yetiştirmiştir. eserlerini türkçe yazmaya ve türkçeleştirmeye büyük özen göstermiştir, yüce türk ereni.
söylediği bazı güzel şunlardır:

- Ara bul !
- Her ne ararsan kendinde ara!
- Dili, dini, rengi ne olursa olsun, iyiler iyidir.
- Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayın.
- incinsen de incitme !
- Eline, diline, beline sahip ol !
- Kadınları okutun!
- Dinine dizlerinle değil, kalbinle bağlan!
- Okunacak en büyük kitap insandır.
- insanın değeri, yüreğinin ağırlığı kadardır.
- Düşünce, eylem ve sevgi, Tanrı’nın tadıdır.
- En büyük kerâmet çalışmaktır.
- Okunacak en büyük kitap insandır.
- ilim beşikte başlar, mezarda biter.
- En yüce servet ilimdir.
- ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
- Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu !
- Benim Kâbem insandır.
- Kendine ağır geleni başkasına yapma !
- Asıl kör, nankördür.
- Düşmanının bile insan olduğunu unutma !
- Sürekli olarak mutlu olmak istiyorsan, herkesle dost ol, kimseye kin ve
haset besleme !
- Çalışmadan geçinenler bizden değildir.
- Özünü bilirsen özürden kurtulursun.
- insanın cemâli sözünün güzelliğidir. (insan iyi sözlüyse güzeldir, kötü
sözlüyse çirkindir.)
- Peygamberler ve Erenler, insanlığa Tanrı’nın hediyesidirler.
- Doğruluk dost kapısıdır. (Onunla dostlar edinirsin)
- Dikkat et, lokma seni yemesin, sen lokmayı ye !
- Mârifet, nefsi silmek değil, bilmektir.
- Allah ile gönül arasında perde yoktur.
- Oturduğun yeri pâk et, kazandığın lokmayı hak et.
- Madde karanlığı, akıl nûru ile; cehâlet karanlığı, ilim nûru ile; nefis
karanlığı marifet nûru ile;
gönül karanlığı da aşk nûru ile aydınlanır.
- Yolumuz ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.
- Sen seni bilirsen yüzün Hüdâ’dır; sen seni bilmezsen, Hak senden
cüdâdır (ayrıdır).
- Bizim semâhımız, tanrısal bir aşktır.
- Bizi sevenlerin gönüllerinde biz oturur, dillerinde de biz
konuşuruz.
turbesi nevsehir dedir.*
güncel Önemli Başlıklar